25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tokyo’dan bize Vezüv’den onlara dersler

Cem Zeren

Cem Zeren

Gazete Yazarı

A+ A-

Madem örnek Japonya’dan geldi, ben de örneği Japonya’dan vereyim.

Olimpiyatlarda kadın ve erkeğin beraber yarıştığı gelenekselleşmiş sadece birkaç branş vardı. Bunlardan en eskisi biniciliktir. Kadın ve erkek biniciler aynı madalya için mücadele ederler.

Bugüne kadar binicilikte 1751 erkek ve 378 kadın Olimpiyatlarda mücadele etmiş. Ama genellikle kadınlar erkekleri geçmiş. Olimpiyatlarda en başarılı binici Alman Isabel Werth, 10 Olimpiyat madalyası kazanmış, üstelik 6’sı altın. İkinci en başarılı binici yine kadın, Hollandalı Anky Van Grunsven 3’ü altın 9 madalya kazanmış.

Hani eski Amerikan kovboy filmlerinde çiftliğe gelen yeni kadın, atın üzerine biner ve herkesi kendine hayran bırakır ya, aynen öyle. Olimpiyatlarda da kadınlar daha az ata binip madalyaları kapmışlar.

Kürsünün en üstünde hiçbir pozitif ayrımcılığı olmayan bileğinin hakkıyla kazanan bir kadın, erkekler alt sıralarda. Kadın erkek eşitliği arayanlar eşitliği binicilikte bulmalı. Pozitif ayrımcılıklarla eşitlik olmaz, kalıcı eşitlik mücadele ile sağlanır. Badminton, Olimpiyatlara girdiğinden beri karışık takımlarda madalya veriyor.

İlk kez 1972’de gösteri sporu olarak Olimpiyatlarda yer alan Badminton, 1988’den beri her Olimpiyatta var ve karışık takımlarda kadın-erkek el ele başarıya beraber ulaşıyor. Toplumlara örnek bir kategori; başarı kadının da erkeğin de mücadeleye katılması ile geliyor.

Her ne kadar 1968’de gösteri sporu olan teniste karışıklar madalya almışsa da; 1984’ten 2008’e kadar 7 Olimpiyatta karışıklar madalyası verilmemiş. 2012 Olimpiyatından sonra karışıklarda da madalya verilmeye başlanmış.

Tek madalya için bir kadın ve bir erkekten oluşan takımlar mücadele etmeye başlamış. 2016 Olimpiyatlarında yelkende, yine birer kadın ve erkekten oluşan takımlar Nacra 17 sınıfında mücadele etmeye başlamış.

Olimpiyatlarda binicilikle başlayan kadın ve erkeğin beraber yarıştığı branş sayısı geçtiğimiz olimpiyatlara dek sadece 4 idi.

Örnek gösterilen o kadın üniversitelerine inat, 2020’deki Tokyo Olimpiyatlarında bu 4 olan branş sayısı 11’e çıkıyor. 12 madalya kadın ve erkekten oluşan takımlara verilirken, binicilikte verilen 6 madalya için kadın ve erkekler birbirleriyle mücadele edecek.

2020 Tokyo Olimpiyatları’nda atletizmde 4x400 bayrak yarışı 2’si erkek 2’si kadından oluşan takımlar arasında koşulacak. Yüzmede 4x100 yarışında yüzecek takımlar yine 2 erkek 2 kadından oluşacak.

Judoda karışık takım yarışlarında 3 erkek 3 kadından oluşan takımlar dövüşecek.

Triatlonda karışık takım yarışı yapılacak. Badminton, tenis ve yelkende Nacra 17 sınıfındaki birer kadın ve erkekten oluşan takımların mücadelelerine 3 branş daha eklenecek. Kadınlı erkekli 2 kişilik takımlar; okçuluk ve masa tenisinde madalya mücadelesi verecek, atıcılıkta da tabanca, tüfek ve trap kategorilerinde olmak üzere 3 madalya için mücadele edecek.

Binicilikte ise 6 altını kadınlar mı boynuna takar, erkekler mi göreceğiz! Kadın ile erkeği ayırmak mı, hele üniversitede? Mücadelemiz hep beraber, birimizin eksiğini diğerimiz kapatıyor.

Her geçen gün, mücadeleyi beraber vermemiz gerektiğini daha iyi görüyoruz ve Mustafa Kemal Atatürk’ün kadını topluma kazandıran devrimlerinin gerekliliğini anlıyoruz. Ayrı ayrı değil, hep beraber!

İlhamı Japonya’da mı arıyorsunuz; işte 2020 Tokyo Olimpiyatları. Kadın ve erkeğin beraber mücadele ettiği branş sayısı 3 kat artıyor. Olimpiyatlardaki karışık yarışılan branşlar sporun cinsiyeti olmadığını kanıtlıyor. Mesleğin de cinsiyeti yok.

Dolayısıyla üniversitenin de cinsiyeti olmaz. Napoli’deki Üniversite Oyunları’nda 4’ü altın 5’i gümüş 5’i bronz 14 madalya kazandık. 14 madalyanın 8’i kadınlarımızdan geldi, 4 altınımızın da 2’si. Kadınlarımızın aldığı 8 madalyanın 4’ü dövüş sporlarından.

Tekvando, judo, güreş gibi branşlarda başarılı kadın sporcularımızın erkek sporcularla antrenman yapması gerekiyor. Uluslararası turnuvalarda güçlü rakiplerini alt etmek için antrenmanı da güçlü sporcuyla yapmanız gerek! Kadınla erkeğin eğitiminiayırarak kadınımızı eve kapatırsanız, dışarıda başarıyı engellersiniz!

Napoli’deki Üniversite Oyunları harika bir açılışla başladı. Napoli Futbol

Takımı Kaptanı Lorenzo Insigne’nin alevler içinde topa vurması ile top bir dağı ateşe verdi. Turnuvanın meşalesi dağ şeklindeydi, Napoli’nin doğusundaki Vezüv Yanardağı şeklindeki meşale turnuva boyunca alev alev göründü.

Oysa ben, meşaleyi yakmasını “Tanrı’nın eli”ne sahip Maradona’dan bekliyordum. Açılışta “Tanrı’nın eli” yoktu ama sesi vardı: Andrea Bocelli! Oyunlara katıldığımız 8 branşın 5’inde madalyalar çıkardık.

Yüzme, atıcılık ve eskrimde madalya alamadık. Yüzme finalinde yüzen Berkay Ömer Öğretir ile gururlandık. Judoda hem +70 kiloda hem açık sıklette Sebile Akbuluk bronz kazandı. İki madalya tek sporcu ile geldi.

Jimnastikte Avrupa Oyunları’nda gümüş kazanan Ahmet Önder, Napoli’de 3 alette finalde yarıştı. Paralel barda bronz kazandı. İbrahim Çolak ise halkada gümüş kazandı.

Tekvandoda aynı gün iki final izledik. Altın avcısı İrem Yaman final maçının başında Rus rakibine 6-0’lık üstünlük sağladı. Altına ulaşırken zorlanmadı. Nafia Kuş ise Koreli rakibiyle 3 devre sonunda 0-0 berabere kaldı.

Uzatmada altın sayıyı birkaç saniyede alarak altını boynuna taktı. Okçulukta makaralı yay yarışlarına damgamızı vurduk. Erkekler takım yarışında Muhammet Yetim ve Süleyman Araz ile altın, kadınlar takım yarışında ise Yeşim Bostan ve Gizem Elmaağaçlı ile gümüş kazandık. Teklerde Muhammet gümüş, Yeşim ise bronz kazandı. En gururlandığım branş ise atletizm idi. Çekiç atmada Özkan Baltacı rakipsizdi.

Geçerli her atışı kendisine en yakın sporcunun önündeydi.

Çok rahat altın aldı. Sırtındaki Atatürk dövmesi ile her yarışında ilgi çeken Alperen Acet, Bulgar Ivanov’a geçilerek gümüşte kaldı. Alperen’in rakibini samimi kutlaması sporun güzel örneklerindendi.

Yarışların son günü Saffet Elkatmış, Ferhat Bozkurt ve Ersin Tekal’dan oluşan yarı maraton takımımız gümüş kazandı. Eda Tuğsuz cirit atmada 3.lükte kaldı. Artık anlık bir rüzgâr mı desem, dereceleri Eda’ya yaklaşamayan 2 sporcunun art arda yaptığı iki atış ile altın kaçtı. Bronz almış olsa bile; Eda, Universiade’ın cirit atmada altın sporcusuydu.

Madalya alamasa da üç adım atlamada Can Özüpek başarılı idi. Son atlayışlara 2. giren Can, 2 Brezilyalının 16,57’yi atlaması ile 4. sıraya düştü. 16,58 ile Azerbaycan’ı temsil eden Nazım Babayev ilk sırada idi. Can son atlayışında 16,56’ya atladı. 1 santim ileri atlasa 2 Brezilyalıyı geçip gümüş kazanacaktı. Nazım son atlayışında 16,89’u atladı ve noktayı koydu. Can’ın performansı ile gurur duyduk, 1 santimlik fark ile üzüldük ama Nazım’ın altın turunu Azerbaycan ve Türkiye bayrakları ile atmasından ders aldık.

İslam Oyunları’nda altını Demet Parlak ile paylaşan Buse Arıkazan’ın sırıkla atlamadaki performansı umut vericiydi.

Taipei’deki önceki Universiade’da 3.000 metre engellide altın kazanan Tuğba Güvenç’in sekizinciliği yine de başarı idi. Taipei’deki derecesini tekrarlasa bile 5. olacaktı. Universite Oyunları’nın Avrupa 23 yaş altı Atletizm Şampiyonası’yla aynı günlerde yapılması European Athletics’in ya kötü niyetli ya da beceriksiz bir planlaması oldu.

Tuğba’nın 8. olduğu 3.000 metre engelli yarışı bize olmasa da birilerine ders niteliğindeydi. ABD’li Sarah Edwards önce su engeline takıldı. Döndü dolaştı, yine engele çarptı tepe taklak suya girdi. Epey su yuttu, bir karış suda boğuluyordu. Yarışı bıraktı. Napoli’den verilen ders umarım anlaşılmıştır.

Akdeniz kıyısında bir avuç suda boğulanın Doğu Akdeniz’in açıklarında hali ne olur, bir düşünsünler bakalım!

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları