Bil ki Allah’tan başka (hak) ilah yoktur” (Muhammed/19).
“İlmin en üstünü tevhit, marifet ilmidir” (S.A.V).
Rabbimiz; tevhidi doğru olarak bilmemizi (Muhammed/19), sahih iman etmemizi (Nisa/136, Bakara/85,285), kendisine kul olmamızı, ölünceye kadar kulluk yapmamızı (Hicr/99), tüm hükümlerine teslim olmamızı (Bakara/208) ve dini ikame etmemizi, ayrılığa düşmememizi emrediyor (Şura/13). Nelere, nasıl iman etmemizle ilgili olarak iman esaslarının hepsine, ayırt etmeksizin/bölmeksizin, şüphe ve şirke düşmeksizin, eksiksiz, yanlışsız, sahih/doğru/”ehlisünnet üzere” iman etmemizi ve imanda sebat etmemizi buyuruyor. İmanımız tam/bütün olacak, inanılması gerekenler bölünmeyecek, imana zulüm/şirk bulaştırılmayacak. Din ekmel olduğu için ekleme, eksiltme ve bölünmeyi kabul etmez.
İlgili ayet-i kerimelerden: (Bakara/85,285), (En’am/82,159), (Müminun/53), (Nisa/136,152), (Rum/32), (Zümer/11), (Hucurat/15).
Nasıl ki, imanımız bütün, sahih, doğru olmalıysa, bunun gibi emir ve yasaklara/hükümlere/farz ve haramlara da teslimiyetimiz tam/bütün olmalı. Bölmemeliyiz. Tümünü gönüllü olarak yaşamaya gayret etmeliyiz: Dinimiz, kulluğumuz, hayatımız parçalanamaz bir bütün. Kulluk, vatandaşlık gibi bölünemez bütündür. Hayatımızı Müslüman’ca yaşamaktır, şirke düşmeden.
Al-i İmran/102’de: “Gücümüz nispetinde takvalı yaşamaya gayret etmemiz ve böylece Müslümanlar olarak ölmemiz” emredilmektedir.
Bakara/208’de: “Bütün müminlerin İslamî hükümlerin tamamına/bütününe teslim olmaları, yaşamaya çalışmaları, birbirleriyle didişip, çekişmeksizin barışa girmeleri, şeytana uymamaları...” emrediliyor.
Şûra/13’te: “Dini ikame edin. (Şeriatı uygulayın, ayakta tutun-Ahmet Tekin Tefsiri Meal.) Onda ayrılığa düşmeyin buyruluyor. Bir kutsi hadiste: “Tevhit benim kalemdir; giren emin olur” buyruluyor.
“Cibril hadisi” olarak meşhur hadis-i şerifte, “iman”ın, İslam’ın ve “ihsan”ın tanımları yapılmıştır. Burada özellikle “ihsan” tanımlaması çok ilginçtir. “Sen Allah’ı görmüyorsun. Görüyormuş gibi O’na (ihlâsla) kulluk et (öylece hayatını sürdür, yaşa). Tüm ibadetlerde her yerde, her zaman, her işte... Kulluk şuuruyla yaşamak. Namazda “huzurdayız, görüyor”. Ticarette/tezgâhta/terazide gözlemleniyoruz, denetleniyoruz, kaydediliyoruz, şuuruyla hileden uzaklaşmak; siyasette; yalandan, zulümden, emanetlere hıyanetten kaçınmak, iyilikleri emretmek, kötülükleri men etmek, halka hizmet, adalete riayet vb. şuuru, ibadettir. Buna ne kadar muhtacız...
Efendimiz (s.a.v.) birkaç hadis-i şeriflerinde: “İman kalbin tasdiki, dilin ikrarı ve azaların ameli/ispatıdır.”
“Ümmetim ahir zamanda 73 fırkaya ayrılacak... Birisi hariç ötekiler ateştedir.”
“Allahu Teala’nın 99 esma-i hüsnası vardır” buyurmuş.
İmam-ı Azam Hz: “Her şey zıddı ile bilinir, tanınır. Adaleti bilmek yetmez; zulüm de bilinmeli.” Bunun gibi tevhit de zıddı olan şirk de bilinmelidir.
Prof. Dr. Mevlüt Özler, “İslam düşüncesinde tevhit”:
“TEVHİD: Allah-u Teala’nın zat, sıfat ve fiillerinde bir tek olması, ortağı, eşi, benzeri olmamasına inanmak, kulluğu da sadece Allah’a has kılmaktır.”
TEVHİDİN ÇEŞİTLERİ:
Zat’ta Tevhit: Allah’ın, zat-ı ilahisine benzeyen bir ortaktan münezzeh olması, mülkünde ortağı bulunmaması, cevher ve arazdan mürekkep olmaması ve bölünmeyi kabul etmemesi demektir. “Vacibülvücut”tur.
Sıfatta Tevhit (Tevhit İlmi): Sıfatlarında bir olması, sıfatlarının hiçbir mahlûkatın sıfatına benzememesidir. (Muhalefetüllilhavadis.)
Fiilde Tevhit (Tevhidi Rububiyet/Tevhidi Halıkiyyet): Yaratmanın sadece Allah’a ait olduğu, onun dışındakilerin adi birer sebep olduğuna inanmak. O (c.c.) Yaratan, rızk veren, dirilten, öldüren, yöneten, izni olmadan hiçbir şeyin olamayacağına inanmaktır. (La faile illallah.)
Tevhidi İradi (Tevhidi Ameli/Tevhidi Mabudiyet/Tevhidi Ulûhiyet): Zatından başka ibadete ve tapınmaya layık bir zat kabul etmemek, ibadette/kullukta ona şerik koşmamaktır.
Zat, sıfat ve fiilde tevhit konuları inançla ilgili hakikatler iken, tevhidi iradi ise doğrudan doğruya amele yönelik bir keyfiyet, tevhit inancının ibadet yönüyle aksiyona dönüşmesidir. Kalpte tevhit inancı olmayınca Allah katında hiçbir amel sahih ve makbul olmaz.
A. Yaşar Hoca Ef. “Akait Sohbetleri, İtikat Dersleri”:
“Tevhidin hem “lâ”sını, hem de “illâ”sını bilmeliyiz.” “İman ile birlikte iman karşıtı inanç ve fikirleri de bilmek farzdır.”
“Esmai hüsna, tevhit ağacının dalları gibidir.” “Esma i hüsnayi tevhid kalıbı içinde tefekkür etmeliyiz: La rabbe illahu, La rabbe illallah, La malike illallah, La mabude, La veliyye, La vazıa illallah gibi...”
İmanın sıhhat şartları: İmanın, İslam’ın, ibadetlerin rükünlerinin ve şartlarının yedi sıhhat şartı vardır:
*İlim (bil ki), *Yakîn (şüphesiz, kesin kanaat), *İhlâs, *Sıdk (doğruluk), *Muhabbet (sevgi), *İnkıyâd (boyun eğme), *Kabul/razı olma.
Tevhit ilminin önemini kavrayıp, her meselenin inancımıza uygun olup, olmadığını araştıralım. Hayatımızı tevhit inancına göre tanzim edelim. Doğruları kimden gelirse kabul, yanlışları da en sevdiğimizden gelse de reddedelim.
“Kulluğu bilmeliyiz ki, yapabilelim. Efendimiz (S.A.V.) Mekke’ de on üç yıl “tevhit” ilmi, tebliği, eğitimi ile meşgul olmuştur. Öteki farzlardan önce tevhit tahsili yaptırmıştır. Kulluk için kelime-i tevhidin anlamını öğrenip, kalbimizle tasdik, dilimizle ikrar ve hayatımızla da ispat etmeliyiz (uygulama). Kelime-i şehadet getirene “tafsili, tahkiki iman” farzdır. “Amentü”, tevhidin içindedir. Nelere, nasıl inanacağımızı, Nelere neden hayır “lâ” diyeceğimizi bilmeliyiz. Ayet (Muhammed/19) bu nedenle “bil!” emriyle başlamıştır.
Kendi heves ve isteklerimize de Allah’tan başkalarının isteklerine de “lâ” hayır demeliyiz. Bütün heva ve isteklere “lâ” dedikten sonra “illallah” deriz. Bu nedenle batılın tümüyle reddedilip, hayır (lâ) denmesi gerekir. Bunu demeden, Allah’ın dinine girilemez. Önce “lâ” diyeceğiz: Hz. Ali (r.a.), Efendimize gelerek: “Ya Resulullah, bana imanı tarif eder misin, Müslüman olmayı bana öğretir misin?” der. Resulullah: “Ya Ali! önce bir “lâ” de bakayım, der. Hz.Ali “neye “lâ” diyeyim?”der. Resulullah (s.a.v): “Babaların, atalarının taptıkları putlara, sahip oldukları düşüncelere “lâ” demelisin.”Bunu bir gece düşüneyim, müsaadenizle” der. Düşünmeden kalbe akide yerleşmez. Ertesi gün gelir ve iman eder.
Bütün iman ve İslam şartlarının temeli “lâ/hayır” ve “illâ” “evettir.”
İmanın baki kalmasının şartları: Gaybe iman, gaybı ancak Allah-u Teala’nın bildiğine inanmak, helallerini helal bilmek, haramları haram bilmek, Allah-u Teala’nın azabından/imanla gitmekten emin olmayıp korkmak (havf), rahmetinden ümit kesmemek. Ayrıca; Allah-u Teala’nın sevdiklerine düşman olmak, düşmanlarını sevmek, yalan yere velilik taslamak imansız gitmenin nedenlerindendir. (H. Şaban Ef.).
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Serkan - Allah razı olsun Allah'a emanet olun inşallah
Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.