Terörist İngiliz suçlu neden İstanbul?

 Önce ABD, Trump'ın talimatıyla İstanbul'dan ABD'ye yapılan uçuşlarda yolcuların cep telefonundan büyük elektronik cihazları yanlarına almalarını yasakladı. Terör tehdidi olan ülkelere uyguladığı bu aşağılayıcı tavrı Türkiye'ye de uygulamış oldu. Ardından da ABD'yi İngiltere takip etti, onlar da böyle bir karar aldılar.
ABD hızını alamadı, dün yeni bir karar daha aldı, Amerikan vizesi için yapılan başvurularda daha sıkı güvenlik incelemesi yapılması talimatı verildi. Buna göre, vize başvurusu yapan kişilerin son 15 yıldaki seyahat geçmişi, ikamet ettiği adresler ve çalıştığı işyerleri ile son 5 yıldaki e-posta adresleri ve sosyal medya hesapları sorulabilecek.
Peki, bu yaptırımlar ne kadar sürecek? ABD Sözcüsü Mark Toner buna cevap verdi, "Bu karar ortada bir tehdit olduğu gerekçesiyle yapılan değerlendirmeler sonucunda alındı. Tehlikenin hala sürdüğüne inanıyoruz. Ve bu tehdidin ortadan kalktığını görünceye kadar da yasak geçerli olmaya devam edecek" ifadelerini kullandı.
ABD ve İngiltere terör tehdidine karşı sözde önlemler alıyor; alıyor almasına ama ABD ve İngiltere'de terör eylemleri düzenleyenlerin kaç tanesi İstanbul'dan gitti? Örneğin Londra'da yapılan son saldırıyı ele alalım. 4 kişiyi öldüren ve ardından da vurularak öldürülen saldırganın isminin Khalid Masood olduğu açıklandı. 
Masood, saldırıyı gerçekleştirmek için İstanbul'dan Londra'ya gitmedi. 52 yaşında olan Masood, İngiltere'nin Kent şehrinde doğan, hayatının büyük bir bölümünü Birmingham'da yaşayan sonradan Müslüman olduğu söylenilen bir şahıs. Radikal örgütlerle ilişkisi bir dönem İngiliz istihbaratı tarafından araştırılmış. İngiliz basınında, sakin ve içine kapalı olduğu söylenen Masood'un 3 de çocuğu var.
Bunları niye anlatıyorum, Londra'yı kana bulayan terörist İngiltere'de doğan, büyüyen, İngiliz okullarında yetişen, tamamen İngiliz kültürüyle yoğrulan bir kişi? ABD'dekiler de farklı değil? 
Daha da ötesi, dünyada özellikle de İslam ülkelerinde küresel terör adına ne varsa, bunun sebebi de zaten ABD ve İngiltere gibi Batılı ülkeler değil mi? Onlar gerçek İslam'ı devre dışı bırakmak için, ya "ılımlı İslam" dedikleri dinlerarası diyalog adı altında Müslüman'ı Hıristiyan yapmaya çalıştılar, ya da "radikal İslam"ı hem kendi ülkelerinde hem de tüm dünyada destekleyerek finanse ederek Müslüman'ı Müslüman'a kırdırmanın hesabını güttüler.
Bu İslami yaşantıdan zerre nasibi olmayan radikal İslamcıları ya kendi halklarını gerçek İslam'dan uzaklaştırmak kastıyla ya İslam coğrafyasında yaptıkları katliam ve işgalleri mazur gösterme gayesiyle ya da ülkeleri BOP işgaline destek vermeye zorlama amacıyla kullandılar. Bunu biz demiyoruz bakın yıllarca ABD'nin istihbarat örgütü CIA'da çalışan ajanlar neler söylüyor:
Ünlü CIA ajanı Edward Snowden, Irak'ta, Suriye'de kaosa neden olan terör örgütlerinin arkasında ABD, İngiltere ve İsrail istihbaratının olduğunu söyledi. Snowden yaptığı açıklamada küresel teröristlerin bu istihbarat örgütleri tarafından hem eğitildiğini hem de desteklendiğini belirtti. Dahası, Snowden, ABD, İngiltere ve İsrail istihbaratının dünyadaki bütün terör örgütlerini "eşek arısı yuvası" adlı bir stratejiyle bir araya getirdiğini ifade etti.
Başka bir CIA ajanı olan Robert David Steele Ocak ayında katıldığı bir TV programında Türkiye'deki terör saldırılarıyla alakalı olarak önemli değerlendirmelerde bulundu.
Steele, Türkiye'de gerçekleşen birçok terör saldırısı ve de suikastın arkasında ABD ve NATO'nun olduğunu ifade ederek, "CIA para ve teknoloji sağlar ve sonrasında kirli işleri yapacak Suudi Arabistanlı, İsrailli, Belçikalı insanlar var" dedi.
Yani problem İstanbul'dan New York'a ya da Londra'ya giden uçaklarda değil, New York'tan ya da Londra'dan İstanbul'a gelen uçaklarda? Asıl önlem alması gereken bizleriz.
Ve "ABD stratejik müttefikimiz" diyerek, "AB bir medeniyet projesi" diyerek olaylara baktığımız için yıllardır ülkemizi, havalanlarımızı ABD'nin ve İngilizin eğittiği, desteklediği küresel teröristlerin yol geçen hanına çevirdik, şimdi topun ucuna konulan yine biz oluyoruz.
Yapılması gereken, Prof. Dr. Haydar Baş'ın milli bir duruşla ifade ettiği gibi, "Müslüman'dan asla terörist olmaz" tavrını ortaya koymaktır. Yine Sayın Baş'ın ortaya koyduğu gibi "Ne AB, ne ABD tek çözüm Bağımsız Türkiye" diyebilmek ve bunu milli bir devlet kimliğiyle hayata geçirebilmektir.
Dışişleri Bakanımız Sayın Çavuşoğu, Avrupa'dan gelen yaptırımlara karşın, "Durup dururken biz Avrupa'ya niye sataşalım? Avrupa'yla niye kavga edelim. Ama onların kabul edemediği bir şey var. Türkiye artık daha bağımsız" ifadelerini kullandı.
Unutmayalım ki gerçek bağımsızlık Prof. Dr. Baş'ın dediği gibi emek ve üretim karşılığı basılan "milli para", üzerimizde hesabı olmayan ülkelerle geliştirilen "milli dış politika", sosyal devlet projeleriyle vatandaşa hizmete odaklı "milli iç politika", "milli istihbarat" ve "milli ordu"yla gerçekleşebilir.
Milli bir duruşla güçlü bir Türkiye'nin karşısında emin olun ki sataşmaya cesaret bulan bir Avrupa da Batı da olmaz, olamaz.