Çetin Osman Budak

Çetin Osman Budak

Tek bir adam rejimi

15Temmuz hain darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçti.

Milli birliğimizi, demokrasimizi hedef alan alçakların kurşunlarına göğüslerini siper eden şehitlerimizi ve gazilerimizi şükranla anıyorum.

Bir yılın sonunda; milli birlik pekişti, demokrasi kökleşti ve darbe girişiminin karanlık noktaları aydınlatılabildi mi?

Tam tersine…

Bırakın milli birliği, AKP Genel Başkanı Erdoğan; 15 Temmuz gecesi bombalanan Gazi Meclis’te sabaha kadar direnen CHP’lileri düşmanlaştırma peşinde…

FETÖ’den çok CHP’ye saldırıyor!

Soru sormak suç, soru soran darbeci! Hak, hukuk, adalet için yürüyenler darbeci, terörist öyle mi?

Bir zihniyet düşünün ki; 15 yıl boyunca iktidar ol devleti yönet, sonra ülkenin yarısından fazlasını teröristlikle ve darbecilikle suçla.

Bunun sağlıklı bir yaklaşımın sonucu olmadığı aleni ortada.

Birinci yıl etkinliklerinde muhalefeti konuş- turmamak için yapılan program değişiklikleri, Darbe Araştırma Komisyonu’nun AKP’li Başkan ve üyelerinin rapora “korsan bölüm” ekleyerek, sahtekârlık yapmaları, skandalın da ötesinde suçtur.

Tüm bunlar; FETÖ’nün son 15 yılda gücüne güç katmasına fırsat veren, darbe istihbaratını zamanında alamayan ve aldığı darbe ihbarını bile değerlendirmeyi beceremeyenlerin suçlarını örtbas etme telaşından başka bir şey değildir.

Ama nafile…

Güneş balçıkla sıvanmaz.

Gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkma gibi bir huyu vardır!

***

Demokrasi ile faşizm arasında beyaz ile siyah kadar fark var.

Ama bugünün Türkiye’sinde öyle mi?

Tüm kavramların, evrensel anlamlarından koparılarak, içi boşaltılıyor.

Terör, darbeci, vatan haini, düşman, dost, demokrasi, adalet gibi kavramlar, AKP Genel Başkanı’nın tanımlamasıyla, saptırılıp, yozlaştırılıyor.

Bu tanımların yakın vadede; oluşturulan parti yargısı tarafından da aynen kabul göreceğini öngörmek için büyük bir deha olmak gerekmiyor.

Böyle bir düzende adalet ve demokrasi ya- şayabilir mi?

Wikipedia’da faşizm “tüm yetkilerin tek partinin ve tek kişinin elinde toplandığı düzen” olarak tanımlıyor.

İtalya’daki uygulamasını basit şekilde tarif eden bir tanımlama.

Bu tanım; tam da Yüksek Seçim Kurulu’nun tam kanunsuz kararıyla yürürlüğe giren ancak asla meşruiyet taşımayan anayasa değişiklikleriyle getirilen düzen ile birebir örtüşmüyor mu?

Ve bugün ne tesadüftür ki; Wikipedia’ya erişim yasak!

15 Temmuz’da demokrasi zaferi kazanıldı ama bugünün Türkiye’sinde yaşadığımız demokrasi midir?

Yoksa son bir yılda demokrasi yerine OHAL fırsatçılığıyla faşizm mi yükseliyor?

İkincisi olduğu çok açık.

Ve bu bilinçli bir tercih. Kutuplaşmayı derinleştirip, bunun yarattığı körlüğü, karanlığı kullanarak, kendilerinden hesap sorulmasını önlemek için faşizmi kalıcılaştırma yönünde bilinçli bir tercih…

Aksi halde; milli birlik fırsatı bu kadar kolay heder edilir miydi?

15 Temmuz’un haklı sorularını gündeme getirenler, “itaat et, rahat et” dayatmasına boyun eğmeyenler, terörist ya da darbeci ilan edilir miydi?

Anayasal sınırlar içinde barışçıl yöntemlerle adalet arayanlar “vandal” olarak suçlanabilir, ana muhalefet lideri “sokağa çıkamaz hale getirilmekle” tehdit edilebilir miydi?

Tercih bilinçlidir.

Tercih faşizmdir.

Direnmek boynumuzun borcudur.

Önceki ve Sonraki Yazılar