26 Nisan 2018 00:15

Tehlike büyük; 'İttifaklar' acildir!

Tehlike büyük; 'İttifaklar' acildir!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

R.Tayyip Erdoğan’ın D. Bahçeli ile görüşmesinden sonra “24 Haziran’da seçimlerin yapılması kararı aldık” açıklamasının şu ünlü “Türk Hukuk Sistemi”nin siyasi partiler ve seçim yasasında, anayasası ve yasalarında yeri var mıdır diye sorma “saflığı”na kapılmanın pek bir anlamı bulunmuyor. “Kefenlerimizi giyerek geldik kefenlerimizle gideriz” anlayışını burjuva siyaset literatürüne yerleştiren bir “ekip”in benimsediği gerginlik, kaos, huzursuzluk, korku, yıldırma ve savaş politikasının muhalefet kabul etmez bir pervasızlıkla sürdürülmesi için bütün yönetsel kurum ve yetkilerin “Tek Adam”ın “uhdesine verilmesi”ni halk kitlelerine “onaylatarak” garantiye bağlama hedefli bir seçim gündeme getirilmiştir. Sonuçların bu yönde olması için başvurulmayacak manevra kalmayacağını, önceki seçim süreçleri göstermiştir. Tehditlerin bini bir para. “İYİ Parti”nin seçime katılmasını engelleyemediği için YSK’nın “şamarlanması”, muhalefet milletvekillerinin açıkça tehdit edilmeleri, baskıda sınır tanınmayacağını işaret ediyor. Kendi anayasalarını ilga edip yasalarını geçersiz ilan etmekten, cebri dayatmaları OHAL KHK’leriyle “yasa” haline getirmekten kaçınmayanların, örneklerine 20. yüzyılda çok sayıdaki ülkede rastlanmış türden yoğunlaştırılmış bir şiddet ve yasaklar yönetimini kurmak için her yol ve aracı mubah saydıkları, on altı yılda, en az on altı bin kez görülmüş oldu. Şimdi, aynı türden karartma ve yıldırma taktikleriyle yapılacak seçimlerin, ikilinin kumanda ettikleri kamp tarafından kazanılması için, “kara kara” düşünüyorlar. “Kara kara düşünme” hem umutsuzluğa işarettir hem de tehlikeye!

Seçim hilelerinin bütün çeşitliliğiyle yasalaştırılmasına rağmen, iktidar kampı telaş içindedir. “Ya kaybedersek!” endişesi bacayı sarmış, sisli dumanlar yükselmektedir. Yeni atraksiyonlar, yeni tahkimler için olanakları da zamanları da bulunuyor; ancak bu atraksiyonların halk kitlelerinin yararına olmayacağını; bugüne dek yapılanlara bakarak söylemek için çok neden var. Geçici havuç atmalar görülebilir. Süreklileşen zamlara rağmen, kuruşluk-liralık avantalarla oy avına çoktan çıkıldı. Hazine havuzundan yandaş “girişimciler”e milyarlar akmaya devam ediyor. Tekelci burjuvalara, artık organik olarak da devlet yürütme konseyinde yer alabilirsiniz çağrısı boşuna değil. 

Ama on milyonlar, halk sözüyle söylersek yamandadır! Asgari ücret çoktan eridi. Petrol zamları dama taşı gibi zamları art arda dizdi. İşsizler milyon milyon. Kürtlerin kentleri tarumar edildi; on binlercesi göçertildi. Resmi açıklamalarla binlercesi öldürüldü. Kürt siyasetçiler, Kürt belediye yöneticileri zindanlara dolduruldular. Afrin’e “Türk Bayrağı dikildi! Cerablus’a, Afrin’e kaymakamlar, valiler atanacağı açıklandı. 150 bin civarında insan kaçmak zorunda kaldı. Bütün bunlar, Saray iktidarının desteklenmemesi için nedenlerdir. Buna rağmen, Kürtlerden oy alırlarsa eğer, demek ki bunca acıdan daha yeterince ders alınmamıştır ve daha büyük acılar için yol açık durmaktadır! 

Erdoğan, OHAL’in işçilere karşı, ve patronların çıkarlarına kullanıldığını açıklamaktan kaçınmıyor. “Tüm sanayi kesimine seslenmek isterim 7. OHAL dahil bir fabrikada grev söz konusu mu?” derken hedefe konan işçilere karşı sermaye sahipleri desteğe çağrılmaktadır. Biz denilmektedir, “sizin çıkarlarınızı savunuyoruz, işçilere OHAL aracılığıyla göz açtırmıyoruz. Daha ne istiyorsunuz, bize destek verin!” 

Bu sözler, OHAL‘in hak arayışındaki işçi ve emekçiye, üretici küçük ve orta kesimlere karşı bir iktidar silahı olduğunun itirafı ve ilanıdır. Saray’ın “çifte tabancalı” yaverlerinden Y. Bulut’un sözleriyle, Erdoğan’ın verdiği “tarihi mesajlar”da, iktidarın politikalarına muhalif kesimler başta olmak üzere halk kitlelerini bekleyen daha fazla baskı, daha geniş yasaklar, toplumun “tek ses”e mahkum hale getirilmesidir. “Millet” tanımını kendisine ve MHP’ne destek verenler üzerinden yapmasına rağmen, grevci işçiye, hak talebinde bulunan kamu emekçisine, ekonomi politikalardan zar ağladığı için isyan eden üreticiye, aşağılanmayı ve katledilmeyi reddeden kadına ve sorgulayıp kölece boyun eğmemeye yönelen gençlere “ihanetci” etiketini yapıştırmaya ayarlı bir politikadır bu. Bu politikaya destek verecek olanlar, bugünden ağıt yakmaya başlayabilirler. Ama ağıt yakma yerine, daha fazla kayıp vermemek için mücadele olanağı da vardır ve çıkış yolu oradan geçmektedir. 

İktidar sözcüleri, politikalarına itiraz edenleri “Haddini bileceksin!” diye tehdit ediyorlar. Baskı, saldırı ve yasakları kabullenmeyen, eleştiren, muhalefet eden, hakları için direnme yolunu seçen herkes bu sopanın hedefindedir. Milletvekili de, işçi de, muhalefet partilerinin yönetici ve milletvekillerini sopayla hizaya getirmeye çalışanların halktan insanlara yapmayacağı kötülük kalmaz. Görünen o ki, sopa kullanılma olanağını bulursa eğer, çok daha şiddetle inecektir. Sopa yemek istemeyenler birleşmek zorundadırlar. Asgari gereklilikler üzerinden, herkes kendi platformundan hareketle, iş ve ekmek hakkı için, halkın birbirine kırdırılması politikalarına karşı, OHAL dayatmalarıyla yaşamının zindana çevrilmemesi için, savaşa karşı barış ve özgürlük isteyenlerin sesinin kısılmaması için, ülkenin ve bütün insanlarının kaderinin “Tek Adam”ın işaret parmağına bağlanmaması için birleşmenin aciliyeti açıktır. ÖSO ile beraber yürüyen ve yürümeye devam edeceğini söyleyenlerin, toplumsal yaşamı tüm alanlarında hurafelerin yönlendirmesine almaya çalışanlar, bilimi okuldan, üniversitelerden kovmaya, gençliği biat kültürüyle düşünemez ve sorgulayamaz duruma sokarak geleceğini karatmaya koyulanlar, uçuruma çağırıyorlar. Çağrılan yerde ülke insanını bekleyenin ne olduğunu anlamak isteyenler Bulgaristan’ın, İtalya ve Almanya’nın 1920’li-30’lu-40’lı yallarda; Filipinler, Arjantin, İspanya, Şili ve daha da fazlasının 20.yüzyılın son altmış yılında sahne olduğu manzaraları göz önüne getirebilirler. Bu manzaraların ülkemizde yaşanmasını önlemek mümkündür. Gerekli olansa, on milyonlarca insanın karşı karşıya olunan büyük tehlikeyi fark ederek, onu önlemek üzere ve hakları için, “oy gücü” dahil mücadele araç ve yollarını başarıyla kullanmasıdır. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa