25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Taze sebze ve meyvelerin taşınması

Cengiz Çakır

Cengiz Çakır

Gazete Yazarı

A+ A-

Taze sebze ve meyveler büyük oranda su içerirler. Taze sebzeler arasında su içeriği en az olan bezelye bile yüzde 85 su içerir. Uygun ortam sağlanmazsa, sebzeler kısa zamanda su kaybeder ve pörsürler. Su içeriği fazla ve nazik bir yapıda oldukları için çarpma, basınç ve sarsıntıya karşı hassastırlar. Dalından veya kökünden koparılmış olsalar da onlar hâlâ canlıdır. Canlı oldukları için solunum yaparlar, oksijen tüketirler, su buharı, karbondioksit ve etilen gibi gazlar çıkarırlar. Üzerlerinde böcekler, akarlar, bakteriler, mantarlar ve başka canlılar yaşar ve çoğalırlar. Bu nedenle bozulmaları kolaylaşır. Taze sebze ve meyveler çabuk bozulan ürünler arasında sayılır. Fire oranları yüksektir. Ülkemizde üretilen taze meyve ve sebzelerin, en az üçte birinin tüketicinin sofrasına ulaşmadan çöpe atıldığını üzülerek belirtmek isterim.
En iyisi kendi yetiştirdiğiniz meyve ve sebzeyi hasat ederek en kısa zamanda tüketmektir. Böylelikle besin değerinden en iyi şekilde yararlanılmış olur. Bu fırsatı olmayanlar için yeğlenecek durum, yerel olarak üretilmiş ürünleri tüketmek olabilir. Küçük köy ve kasabalarda yaşayan insanların bu şansı vardır. Ama Türkiye nüfusunun en az yüzde 30’unun sadece İstanbul, Ankara ve İzmir illerinde yaşadığını unutmayalım. Nüfusu bir milyonu aşan 30 büyük kentte yaşayan nüfus oranı yüzde 66. Diğer bir anlatımla nüfusun üçte ikisi milyonluk kentlerde yaşıyor.
Kayıtlara göre ülkemizde ortalama olarak kişi başına; 29 kg biber, 147 kg domates, 23 kg kg hıyar, 3 kg ıspanak, 10 kg patlıcan, 25 kg kuru soğan, 56 kg patates tüketimi var. Yuvarlak hesap toplam 300 kg sayılabilir. Meyveleri de katarsak günde kişi başına bir kilogramı aşan tüketim söz konusu. 2019 yılı itibariyle İstanbul’un nüfusu 15.2 milyon olarak tahmin edilmektedir. Kişi başına 1 kg hesabıyla bile, her gün 15 milyon kg meyve sebze lâzım. Hesap kolaylığı açısından her kamyona 15 ton sebze sığdığını varsayalım. Her gün kente bin kamyon sebze ulaştırılması gerekiyor. Üretim bölgelerinden toptancı hallerine gelen bu ürünlerin satın alınıp, çeşitli semtlere ve satış noktalarına dağıtımı gerçekleşiyor. Tazeliğini yitirmeden ve hijyenik koşullarda tüketiciye sunulabilmesi düşünüldüğünde muazzam bir organizasyon söz konusu. Antalya, Mersin, İzmir, Çanakkale, Balıkesir gibi noktalardan gelen giden binlerce taşıt. On binlerce insan karıncalar gibi gece gündüz yollara düşüyor. Kar da yağsa, kış da olsa gerçekleştirilmek zorunda olan bir işlev.
Konuk öğretim üyesi olarak Van’da görev yaptığım bir kış mevsiminde, Mersin’de bir sel felaketi oldu. Biz Van’da taze sebze bulamaz olduk. Mevcut düzenin aksaklıkları olabilir. Bunların giderilmesi ancak konu uzmanları, ilgili meslek kuruluşları, kamu görevlileri, üretici ve tüketici temsilcileri gibi paydaşlar arasında görüş birliği sağlanarak mümkün olabilir. İvedi verilecek kararlar, yerine daha iyisini koyamadan mevcut sistemin yıkımına yol açabilir. Bu halin düşünülmesi bile karabasan (kâbus) gibi geliyor bana.
İşin acıklı yanı bu taşımacılığın karayolu taşıtlarıyla yapılmasıdır. İthal malı petrole bağımlı ve pek de verimli sayılmayan bir taşımacılık şekli. Akaryakıt fiyatları yükselince taşıma giderleri aşırı derecede artıyor. Köprü geçişleri de cabası. Sera gazı emisyonu, yol kaplamalarının bozulması, kazalar da büyük birer toplumsal maliyet yüklüyor.
Şaşırdığım bir habere göre, ABD’nin Kaliforniya eyaletinde çabuk bozulan ürünlerin taşınmasında demiryolu taşımacılığını egemen duruma gelmiştir. Ortalama 4000 kilometre mesafeye taşınan 856 bin ton üründen söz ediliyor. Böylelikle sera gazı salımının azalması, yol kaplamasının aşınması, diğer çevre kirleticilerde ve kazalarda azalma, dolayısıyla yaklaşık 19 milyon dolarlık tasarruf yapılabileceği tahmin edilmektedir. Biz de denizyolunu kullanarak daha kitlesel ve ucuza taşımayı başarabiliriz sanırım. Soğuk hava donanımlı gemilerle kitlesel olarak ulaşım sağlanabilecektir. (Kaynak: California Agriculture, October - December 2018, Volume 72, Number 4, s.200-3.)