Onursal Başkanlığı’nı İYİ Parti Milletvekili Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın, başkanlığını Cahit Armağan Dilek’in yaptığı 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, güncel konularla ilgili paneller düzenliyor. Geçen Cumartesi gerçekleştirilen panelin konusu ise “Türkiye’de Tarikat-Cemaat Yapılanması ve Tehditler”di.

İlahiyatçı Prof. Dr. Nusret Çam’ın yönettiği panelde İlahiyatçı Prof. Dr. Sönmez Kutlu, Eğitim Yönetimi hocası Prof. Dr. Esergül Balcı, yazar Rıza Zelyut tehlikeye ışık tuttu. Ben de “Menzil- Bir Tarikatın İki Yüzü” isimli kitabın yazarı olarak “Menzil Tarikatı Örneğinde Tarikat ve Cemaat Yapılanması” üzerine konuştum.

Esergül Balcı, İzmir 9 Eylül Üniversite’nde Eğitim Yönetimi v e Politikaları Uzmanı olarak görev yaptığı dönemde, tarikatlarla ilgili çalışma yaptığı için önceki rektör döneminde hakkında soruşturma açıldı. Üzerindeki baskılara dayanamayıp emekliye ayrıldı. Panelde, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk döneminde eğitimin getirildiği durumu şöyle anlattı:

DİYANET’E BIRAKILDI

- “Milli Eğitim Bakanlığı, görevlerini Diyanet İşleri Başkanlığı’na, bazı vakıf ve derneklere bırakmış durumda. Atatürk’ten giderek uzaklaştıran, dini eğitime ağırlık veren, ‘Dindar ve kindar’ nesil yetiştirmeye adım adım gidiliyor.

- Türkiye’de belli başlı 30 tarikat silsilesi ve bunların kolları var. 2 milyon 600 bin vatandaşın tarikatla bağlantısı bulunuyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın okul öncesi eğitim konusundaki yetersizliğini tarikat okulları dolduruyor. Ailesinden uzak yörelerde okula giden öğrencilerin yurt ihtiyacı karşılanmadığı için bu boşluk özel yurt adıyla açılan cemaatçi yurt ve evlere fırsat veriyor.

BAŞKA ÜLKE DENETİMİNDE

- Medreselere kaydolma yaşı, 3’e kadar düşerken, eğitim süresi Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da 6-10 yıl arasında. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki tarikat ve cemaat yapılarının bir bölümü komşu ülkelerin kontrol ve denetimi altında.

- Türkiye’de bir milyon çocuk tarikatların elinde eğitim görüyor, beyinleri yıkanıyor. Artık Tevhid-i Tedrisat yani ‘eğitimde birlik’ yerine dini eğitim yolu açıldı. Türkiye bu eğitimle uçurumun eşiğindedir. Kapalı dini yapılara sağlanan eğitim imtiyazları, yakın gelecekte milli güvenliğimizi tehdit edecek faaliyetler olarak karşımıza çıkacaktır.”

DİNDEN UZAKLAŞTIRIYORLAR

İlahiyat Fakültesi öğretim Üyesi Prof. Dr. Sönmez Kutlu, “Tarikat ve Cemaatlerin din algısında, topluma cinsiyet ayrımcılığı üzerinden bir dindarlık aşılanmaya çalışılıyor. Bu yapılara girenler, önce kadın- erkek ayrımcılığı yapıyor, her olay ve olguya cinsiyet açısından yaklaşıyor, sonra ailesinden, içinde bulunduğu toplumdan ve değerlerinden uzaklaşıyor” diyor. Kutlu’nun açıklamalarından bazı bölümler aktarıyorum:

- “Tarikatçı ve cemaatçi yapıların din algısında, şeyhlerden inanç önder veya kanaat önderleri üretiliyor. Oysa, bir Müslüman’ın inancı konusunda ona önderlik yapacak kendi aklı ve özgür iradesidir.

- Tarikatçı ve cemaatçi yapıların din algısında akıl aleyhtarlığı hakim. Menkıbe, hikaye ve hurafelere dayalı bir dindarlık, sorgulama yeteneği güçlü olan gençlerimizi dinden uzaklaştırmaya, ateizm, teizm veya deizmin kucağına atıyor.

TİYATROLAŞMIŞ DİN

- Hiçbir tarikat ve cemaat din değildir. İslam, inanç ibadet ve ahlakıyla Hz. Muhammed hayatta iken kurumsallaşmış bir dindir. İslam, bu yapılar ile var olmamıştır. İslam, bütün bu yapılardan bağımsız bir gerçekliğe ve değerler sitemine sahiptir. Toplumda bu yapılara kızanlar, dini bilgilerinin zayıflığı dolaysıyla dinden soğumakta, camiden uzaklaşmaktadır.

- Allah’ın dinini yaşamada yarış vardır. İnsanların birbirlerine dindarlık taslamaları veya dini temsil adı altında ruhbanları üretmeleri İslam’ın anlayışına terstir.

- Tarikatçı ve cemaatçi yapıların din algısında tek tipleştirici ve baskıcı bir din söylemi hakimdir. Kur’an ve aklın dışlandığı hurafe, rivayet, ilham, keramet ve rüya ile yönlendirilen ve kontrol edilen tiyatrolaşmış bir dindarlık teşvik ediliyor.

SİYASETİN OYUNCAĞI

Tarikatçı ve cemaatçi yapıların din algısında, birleştirici ve kaynaştırıcı değil, ayrıştırıcı, kin ve nefret aşılayan din dili hakimdir. Aklın ve iradenin tek bir kişinin emrine verilmesiyle Türkiye’de siyaset-cemaat ilişkisi hukuki bir zeminden koparılıp, din siyasetin ve cemaatlerin oyuncağı haline getiriliyor.

- Tarikatçı ve cemaatçi yapıların din algısında geçmiştekinden farklı olarak, servete servet katıyor, siyasetin desteğiyle devlette kadrolaşıyor. Hukuki ve dini statüsü açısından bu yapıların şeffaflaştırılması gerekiyor.”

Bilim adamlarının katıldığı panellerden çok şey öğreniliyor. 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü de bu görevi yerine getirmeye çalışıyor.