Tarihî kısmet!

A -
A +
15 Kasım 1983 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş Kuzey Kıbrıs'ın bağımsızlığını açıkladı. BM Güvenlik Konseyi Kuzey Kıbrıs’ın bu kararını kınadı. KKTC'yi Türkiye, Pakistan ve Bangladeş tanıdı. Daha sonra gelen baskılar üzerine Pakistan ve Bangladeş de bu kararlarından vazgeçti. Türkiye dışında resmen tanıyan yok, ancak facto (fiilî) olarak kabul edenler var. 2004 yılında Türk ve Rum kesimleri hâlinde bölünmüş Kıbrıs adasının bağımsız bir devlet olarak kabulünü öngören Birleşmiş Milletler Planı'na (Annan Planı) Kıbrıslı Rumlar hayır demesine rağmen, Kıbrıs Rum kesimi Ada'yı temsilen AB üyesi yapıldı. 
Uluslararası toplum bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni hukuki olarak Kıbrıs Cumhuriyetine (yani Rumlara) bağlı kabul ediyor. Bazı devletler ve uluslararası kurumlar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanını Kıbrıs Türk Toplumu Lideri olarak anıyor. İşte bu yüzden Avrupa Birliği ve Yunanistan KKTC’nin kıta sahanlığına sahip olmadığını öne sürerek bu hakkın, kendisine üye olan Güney Kıbrıs Rum kesimine ait olduğunu savunuyor. Türkiye’nin öncelikle uluslararası alanda KKTC’nin devlet olduğunun kabulünü sağlaması gerekiyor. Ticari ilişkilerimizi zenginleştirdiğimiz ülkelerle yapılan anlaşmalara KKTC’yi tanıyoruz maddesi eklenmelidir. Bu yapılmadığı sürece Doğu Akdeniz’de keşfettiğimiz zengin doğalgaz ve petrol yataklarına ulaşmamız engellenmek istenecek. Israr edersek yaptırım uygulanacak Cumhurbaşkanı Erdoğan Karadeniz’deki doğalgaz rezervi 405 milyar metreküpe yükseldiğini açıkladı. Türkiye’nin 9 yıllık doğalgaz ihtiyacı karşılandı. Deldikçe enerji fışkırıyor, kazancımız artıyor. Ama Doğu Akdeniz’de bunun en az 8 katı büyüklüğünde rezerv var. Avucumuzun içine gelen bu tarihî kısmeti kaçırmamalıyız...  
Bu haftanın en önemli gelişmesi 22 Ekim Perşembe günü yaşanacak. Merkez Bankası faiz kararını açıklayacak. Son dönemde atılan sıkılaştırma adımları devam edecek mi? Türk lirası kayıplarını geri kazanacak mı? Merkez Bankasının haftalık döviz swap (takas) faizini 150 baz puanlık artışla 10.25'ten 11.75'e çıkarması politika faizinin de yükseltileceğinin işareti oldu. Temmuz ayında 7,34 olan fonlama faizi 2 ayda 478 puan arttı. Yani örtülü faiz artışına gidildi... Bir başka ifadeyle fonlama maliyeti mevcut enflasyonun üzerine çıktı. Politika faizi 10.25, faiz koridorunun üst bandı 11,75, geç likidite penceresi 13,25 seviyesinde swap faizinin politika faizi değil de üst bant faizi olarak belirlenmesi 22 Ekim’deki toplantıda faiz artışına gidileceği beklentisini güçlendiriyor. 
150 puanlık faiz artışı haftalık repo faizini yüzde 11,75'lik haftalık swap faiziyle aynı çizgiye getirecek. Bunun efektif fonlama faizi üzerindeki etkisi sınırlı olacak. Ancak Merkez Bankasının yüzde 11,75-14,75 ile daha yüksek bir faiz koridorunda faaliyet göstermesine imkân sağlayacak. Fonlama yoluyla faizleri reel bölgeye çeken Merkez Bankasının atacağı adım, TL varlıklara kalkan olacak. Fon girişinin artmasıyla doların kısa vadede 7,75-7,85 TL aralığına inecek olması enflasyon üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturacak. Bu durumda yerli yatırımcı dolardan TL’ye geçecek. Taşlar yerine oturacak...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.