Tamara Abdul Hadi’den Ortadoğu’ya yeni bir bakış

Iraklı bir ailenin çocuğu olarak Birleşik Arap Emirlikleri’nde doğan, Kanada’da büyüyen, şu anda ise Beyrut’ta yaşayan Tamara Abdul Hadi’nin işleri, klişelerle anılan ve yeterince temsil edilmeyen azınlıklara odaklanıyor. Çalışmalarıyla maskülenlik ve benlik temsili temalarını da keşfe çıkan Hadi, dünyanın farklı şehirlerinde düzenlediği atölyelerde kendi fotoğraf anlayışını anlatıyor.

The New York Times, The Guardian, The Wall Street Journal, The Financial Times gibi gazetelerde işleri yayımlanan Hadi, Ortadoğulu kadın fotoğrafçılardan oluşan ‘Rawiya’ kolektifinin kurucuları ve bağımsız çalışan disiplinler arası ‘Medium’ kolektifinin üyeleri arasında yer alıyor. Kısa süre önce İstanbul’u ziyaret eden Hadi’yle fotoğrafları üzerine konuştuk. 

Kanada’da büyümüşsünüz ama Beyrut’ta yaşıyorsunuz. Bu, bir tür ‘köklere dönüş’ mü? Bir fotoğrafçı olarak çalışmalarınız bu göçmenlik deneyiminden nasıl etkilendi? 

Köklere dönüş diyebiliriz, kesinlikle... 2004’ten beri Ortadoğu’da yaşıyorum, yani ‘köklerime döneli’ 13 sene olmuş. Birleşik Arap Emirlikleri’nde doğan ve Kanada’da büyüyen bir Iraklı olarak kendimi her zaman ‘öteki’ hissettim. Sanıyorum, yeteri kadar temsil edilmeyen topluluklar ve azınlık gruplarıyla ilişki kurma eğilimimin ardında bu his yatıyor. Bu durum elbette beni bir belgeselci olarak etkiledi. 

Belgesel fotoğrafçılığa nasıl yöneldiniz?

Güzel sanatlar fakültesinden mezun olduktan sonra Dubai’ye taşındım ve orada fotoğraf çekmeye, bölgede seyahat etmeye, Reuters ve sonrasında New York Times ile çalışmaya başladım. Belgesel fotoğrafçılığa ilgim, Dubai’deki göçmen işçileri üzerine çalışırken başladı. Dubai’de yaşamak, topluma ve insana dair hikâyeleri kayda geçirmenin önemini gösterdi bana. 

Çalışmalarınızın merkezinde, klişelere sıkıştırılmış, yanlış temsil edilen azınlık grupları yer alıyor...

Her zaman dışlanan bu topluluklar görünür olmayı hak ediyor. Ayrıca, bir tür kazı yaparak daha derine, bu toplulukları oluşturan alt kültürlere de inmeyi hep çok ilgi çekici ve önemli buldum. 

‘Picture an Arab Man’ [Bir Arap Erkeği Resmetmek] adlı seride, Arap erkeklerin neredeyse hiç sözü edilmeyen nezaketini görüyoruz. Onlarla çalışmak nasıldı?

Bu proje 2009’da, Dubai’de genç bir Filistinli erkeğin fotoğrafını çekmemle başladı; onun yüzündeki nezaket, güzellik ve duruşu bana ilham verdi. ‘Picture an Arab Man’ projesini, genç ve çağdaş Arap erkeğini farklı bir ışıkta gösteren bir portre serisi olarak tasarladım. Medyada sert/gaddar bir imajla temsil ediliyorlar; bunun karşısında durarak, onları insan olarak göstermeyi seçtim. Etrafımdaki tüm erkeklerden destek aldım, çünkü anlatmaya çalıştığım şeye inandılar. Benim için çok olumlu bir deneyimdi. 

‘Baskı’ ve ‘özgürlük’ gibi kavramlarla ilgili metaforik beyanlar olarak okunabilecek ‘Flight Series’ [Uçuş Serileri] adlı projede, kız kardeşiniz Sundus Abdul Hadi’yle birlikte çalıştınız. Bu işbirliği nasıl doğdu?

‘Flight Series’, benim Akdeniz’de dalış yapan erkekleri konu alan ‘Flying Boys’ [Uçan Erkekler] adlı projeme dayanıyor. Yıllardır dalgıçların fotoğraflarını çekerim. Multimedya sanatçısı olan kardeşim Sundus, bu fotoğrafları, Ortadoğu ülkelerinin hava sahasını gösteren fotoğraflarıyla bir araya getirdi. Seriler özgürlük, uçuş, hareket gibi temalara uzanıyor.  

Annenizle birlikte düzenlediğiniz bir sergi de var...

Evet. Yine bir multimedya sanatçısı olan annem Sawsan Al Saraf’la birlikte, ABD’de, Georgia Eyaleti’ndeki Telfair Müzesi’nde ‘Generation’ [Kuşak] başlıklı bir ortak sergi açtık. ABD’nin güneyinde, aynı aileden üç kadının açtığı bir sergi olması açısından türünün tek örneğiydi.  

Ortadoğu’da kadın fotoğrafçı olmanın ne gibi zorlukları ve avantajları var?

Bu konudaki sorulara, meselenin toplumsal cinsiyet tarafını es geçerek cevap veriyorum genellikle. Benim Ortadoğu’da bir fotoğrafçı olarak yaşadıklarım, spesifik bir deneyim oluşturuyor. Ben sadece bir kadın değil, aynı zamanda, Ortadoğu üzerine çalışan bir Iraklı-Kanadalıyım. Size ancak bu deneyimi anlatabilirim; işlerim, bu deneyime dair bir fikir verebilir. 

Ortadoğulu altı kadın fotoğrafçıdan oluşan RAWIYA Kolektifi’nin kurucu üyesisiniz. Bu kolektif hangi amaçla kuruldu?

Rawiya, Ortadoğu’da ortaya çıkan ilk fotoğraf kolektiflerinden. ‘Rawiya’, hikâye anlatan kadın anlamına geliyor. Dünyanın Ortadoğu’yu görme biçimine karşı, bir tür telafi etme çabası... Çalışmalarımız, toplumsal cinsiyet rolleri, siyaset, din, yerinden edilme ve kültür algılarına (hem bölgenin, hem de uluslararası izleyicinin kültürlerine dair algılara) da meydan okuyor. 

Bugün Ortadoğu’da, sizin de üyesi olduğunuz ‘Medium’ gibi büyük kolektiflerin var olduğunu bilmek heyecan verici. Bu oluşumun ardındaki fikir nedir?

Medium, bağımsız çalışan disiplinlerarası sanatçılardan oluşan bir kolektif. Genellikle işbirliği içinde çalışıyoruz. İşlerimiz siyaset, toplumsal meseleler, kimlik ve yer değiştirme gibi temalarla kesişiyor. Müzik, fotoğraf, kaligrafi, grafik tasarım, edebiyat, animasyon gibi çeşitli araçlar kullanıyoruz.  

Şu anda üzerinde çalıştığınız bir plan, proje var mı?

İki farklı proje üzerine çalışıyorum. Biri, benlik temsilini ve maskülenliği, berber dükkânları üzerinden keşfedeceğim bir proje. Ayrıca, ‘Picture an Arab Man’ projesi için bir kitap hazırlıyorum. 



Yazar Hakkında