Hasan Basri Yalçın

HASAN BASRİ YALÇIN

Tarihi 27 Haziran 2017

Suud’un hegemonya arayışı

KATAR krizi başladığından beri Suud'un talepleri ve söylemleri kafa karıştırıyor. İlk günden itibaren yalpalayan bir görüntü veriyor. Önce Katar'ın İran ile yakınlaşmasından rahatsızlık bildirdiler.
Hemen ertesi gün Katar'ın ihvana desteği kesmesi gerektiğini söylediler.
Oradan Katar'ı tüm Sünni gruplarla ilişkilendiren bir söyleme geçtiler.
Katar'ın terör örgütlerine destek verdiğini söylediler.
Bunların hemen hemen hepsi çelişkili ifadelerdir. Katar'ı hem İrancı hem de Sünnici olarak suçlamak çok akıllıca değil.
Mantık sorunlarına işaret eder. Katar'ı Suriye'deki gruplara destek olmakla suçlayan Suudi Arabistan acaba hangi grupları destekliyor.
Dünyadaki terör örgütlerinin mensupları arasında bir sayım yapılsa acaba yüzde kaçı Suud vatandaşı çıkar?
Yine terör örgütlerinin finansmanı üzerinden bakarsanız Suud'un daha fazla terör desteği olduğunu bulma ihtimaliniz çok yüksek. Bugün Amerika'da mahkemeler bile Suudi Arabistan'ı suçlamıyor mu? Bütün bunlar ortadayken Suud hangi akla hizmet bir komşusunu terör destekçiliği ile suçlar? Anlamak mümkün değil.
Zaten bu tür açıklar veren Suud söylemi gün geçtikçe daha da çetrefilli hale geldi. Amerika'dan yapılan bir açıklamada Suud'un bu ambargoyu hangi amaçla uygulamak istediği sorulunca Körfez ülkeleri Katar'a bir liste verdi. Listenin kendi oldukça ilginç.
Aslında kabul edilemeyecek şekilde hazırlanmış. Bağımsızlık iddiasında bulunan hiçbir ülke böyle bir listeyi kabul etmeyecektir. Listede dikkat çeken bir başka sorun ise ifadelerin bazen oldukça muğlak olması.
Taleplerin bazıları Katar "ülkelerin iç işlerine karışmayı bırakmalı," "teröre desteği kesmeli" gibi ölçümü yapılamayacak ifadelerden oluşuyor. Bir ülkenin iç işlerine karışıp karışmadığı nasıl belirlenir? Teröre verilen desteğin kesildiği nasıl ispat edilir? Listedeki bu gibi maddeler yapılması istenen şeyler değil karşı tarafı suçlamak için kullanılan bir söylem niteliğindedir.
Fakat hepsinden önemlisi listenin bir stratejik akla dayanmıyor oluşu. Hemen ilk iki madde Suud'un iyi hesaplanmış bir stratejiyle hareket etmediğini ve gözü dönmüş bir hırsla herkesi kendine düşman edecek akılsızlıklar peşinde koştuğunu gösteriyor. Birinci madde Katar'ın İran'la ilişkileri alt seviyeye indirmesini talep ederken, ikinci madde Türkiye'nin Katar üssünü kapatmasını talep ediyor. Bu ikisine beraber bakan her gözlemci Suud kalibresindeki bir aktörün boyunu aştığını görür. Suud tek başına ne Türkiye ile ne de İran ile başa çıkabilecek bir ülkedir. İkisini birden bir listede düşmanlaştırmak ise açık bir aymazlık. Amerikan mahkemeleri Suud'u terör destekçisi ilan ettiğinde bu kararı Suud lehine eleştiren Türkiye'yi düşmanlaştırmak Suud'a hiçbir şey kazandırmaz. Veya Suud İran ile bir mücadeleye girişecekse, Türkiye ile neden kavgaya tutuşur? Tabii ki hiçbir mantığı yok.
Suud liderliği sorumsuzca para harcayabildiği için uluslararası ilişkilerde de sorumsuzca hareket edebileceğini sanıyorsa yanılıyor. Dış politikada böyle bir lüks yoktur ve faturası ağır olur. Ülkedeki pilot sayısından daha fazla uçak satın alan Suud bu hesapsızlık ve kitapsızlığın açığını petrol kuyularına abanarak kapatıyor olabilir. Ama diplomatik zeminde boyunu aşan işlere kalkışırsa iç barışını bile feda eder. Türkiye ile İran'ın Suriye'de varacağı bir anlaşma ise Yemen'de Suudi Arabistan'ın başına patlayabilir. Suud Körfez'de bir hegemonya arayışında. Hegemonya arayışına stratejik bir yaklaşım düşmanlarını incelikle seçer. Ama kör bir arayış başı belaya sokar.