20 Temmuz 2017 01:34

Suruç Katliamının 2. yılı: 'Dosya failsiz kalsın istiyorlar'

Suruç Katliamı mağdurlarının avukatları, saldırının üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen dava dosyasında kayda değer bir ilerleme olmadığını söylediler.

Paylaş

Urfa’nın Suruç ilçesinde Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerine yönelik IŞİD’in bombalı katliamının üzerinden iki geçti. 20 Temmuz 2015 tarihinde yaşanan ve 33 kişinin yaşamını yitirdiği saldırının yıl dönümünde katliam mağdurlarının avukatları, yargılamaya tepki gösterdi. Avukat Gülhan Kaya, “Soruşturma nasıl büyük bir ciddiyetsizlikle başladıysa yargılama süreci de aynı ciddiyetsizlikle devam ediyor” dedi. Avukat Sevda Çelik Özbingöl ise, dosyanın sanıksız ve failsiz bırakılmak istendiğini vurguladı. 

SAVCI VE HAKİM DEĞİŞTİ 

Suruç Katliamı sonrası farklı kentlerde peş peşe patlamalar meydana gelirken, üzerinden 2 yıl geçen davada ise bir arpa boyu yol alınmadı. İki yıl içinde 3 soruşturma savcısı, bir kez de mahkeme heyeti değiştirildi. İlk günden itibaren davaya “gizlilik” ve “yayın yasağı” getirildi. 

18 AY SONRA İDDİANAME

Katliamdan 18 ay sonra hazırlanan 213 sayfalık iddianamede biri başka suçtan tutuklu 3 IŞİD’li hakkında, “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, silahlı terör örgütüne üye olma, tasarlayarak ve yangın, su baskını, tahrip, batırma, bombalama ya da nükleer, biyolojik, kimyasal silah kullanarak öldürme” suçlarından 34’er kez, “Tasarlayarak ve yangın, su baskını, tahrip, batırma, bombalama ya da nükleer, biyolojik, kimyasal silah kullanarak öldürmeye teşebbüs etme” suçlarından da 70’er kez olmak üzere TCK’nin ilgili maddeleri gereğince toplam 104’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis talep edildi. 

ELDE BİR SANIK VAR!

İddianamede katliamın failleri olarak canlı bomba Şeyh Abddurrahman Alagöz, 10 Ekim Katliamı’nı organize eden ancak Antep’teki bir hücre evi baskınında kendilerini patlattıkları öne sürülen Yunus Durmaz ve Halil İbrahim Durgun, 10 Ekim davası sanıklarından Yakub Şahin, firari olduğu belirtilen IŞİD’in Türkiye-Suriye Sınır Sorumlusu Deniz Büyükçelebi ve IŞİD Emiri İlhami Mali gösterildi. Bu yüzden davanın eldeki tek sanığı Yakub Şahin.

10 Ekim davasının tutuklu sanığı olan Şahin hakkında, Suruç dosyasında 4 Mayıs 2017 tarihinde görülen ilk duruşmada tutuklama kararı verildi. 

Hazırlanan iddianamede, devlet yetkililerinin sorumluluğuna yer verilmedi. 

DAVA BAŞLADI ‘GİZLİLİK’ KARARI KALDIRILMADI

Yargı sürecini ve gelinen aşamayı değerlendiren Ezilenlerin Hukuk Bürosu avukatlarından Gülhan Kaya, “kısıtlılık kararına” vurgu yaparak, “İki yıl geçti katliamın üzerinden ve hâlâ gizlilik kararı ile dosyadan örnek almamız, dosyayı görmemiz engelleniyor. Buna yaptığımız tüm itirazlar reddedildi. Anayasa Mahkemesine yaptığımız itiraz da iki yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ sonuçlanmış değil” dedi. Kaya, dosyada var olan “gizlilik” kararı gerekçesi ile taleplerinin karşılanıp karşılanmadığını bilmediklerini söyledi.

Suruç Katliamı soruşturması etkili yürütülmediği için IŞİD’in Türkiye’deki diğer saldırılarının önüne geçilemediğini ifade eden Kaya, “Her ne kadar IŞİD dediğimiz bu örgütün sorumluluğundan bahsedilse de orada güvenlik önlemi almayan kolluk birimleri sorumlu olsa da, burada aynı zamanda Suruç soruşturmasını etkin bir şekilde yürütmeyerek, Ankara Gar patlamasının da bir nevi sorumlusu olarak gösterebileceğimiz savcılar var” değerlendirmesinde bulundu. Dönemin Suruç İlçe Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal’ın “görevi ihmal ve kötüye kullanma” suçundan ceza aldığını hatırlatan Kaya, bu kararla devletin “Biz bu katliamı önleyebilirdik ama önlemedik” söylemini kabul etmiş olduğunu söyledi. İddianameyi eleştiren Kaya, “Bu iddianame ile bir iddianamenin nasıl hazırlanmak istenmediğini gördük. Patlamadan sonraki ana dair hiçbir görüntü dosyada yok. Bunların tamamı saklanmış durumda. Hâlâ da dosyaya getirilmiş değil. Bu görüntüler getirilirse devletin nasıl güvenlik önlemi almadığı görülmüş olacak” dedi.

‘MAHKEME SURUÇ DAVASINA BAKTIĞININ FARKINDA DEĞİL’

Mahkemenin Suruç davasına baktığının farkında olmadığına ve bu ciddiyete sahip olmadığına dikkat çeken Kaya, davanın ikinci duruşmasında mahkeme heyetinin raporlu olmasından kaynaklı heyetin değiştiğini aktardı ve “Duruşmada davayı bilen tek bir üye yoktu” dedi.

Suruç Katliamı’nın Türkiye için bir eşik olduğunu kaydeden Kaya, “Soruşturma nasıl büyük bir ciddiyetsizlikle başladıysa yargılama sürecinde aynı ciddiyetsizlikle devam ediyor” diye tepki gösterdi.  

MAĞDUR ÇOK SANIK YOK!

Davanın avukatlarından Sevda Çelik Özbingöl ise, patlamaya ilişkin soru işaretlerinin orta yerde durduğuna dikkat çekti. Olay öncesi bütün görüntüler mevcutken, olay sonrasına ait  kamera kayıtlarının olmamasının, patlamanın faillerinin bulunmasına yönelik bir çabanın olmadığını gösterdiğini ifade eden Özbingöl, “Sonrasında adli tıp süreci başladı ve ben avukat olarak sürece dahil oldum. İncelemeler yapıldı, ancak ne hikmetse bahçeye bakan MOBESE kamerasının, bahçeye dair görüntü kaydının yapılmadığına dair bilgi geldi. Daha sonra başka bir dosya aracılığıyla, yani olaydan bir buçuk yıl sonra bu bilgilerin var olduğu ve dosyaya konulmadığını öğrendik.”  Özbingöl, patlama sonrası yaralılara ve yaralılara yardımcı olmak isteyen halka yönelik engellemelerin olduğunu ve sivil bazı araçların yaralıları hastaneye taşımadığı ve bu araç sahiplerinin polis olduğu yönünde bilgilerin olduğunu da öne sürdü. 

Canlı bomba ihbarının olduğunu ve emniyetin bu konuda bilgi sahibi olduğunu anlatan Özbingöl, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kolluk olaydan haberdar ancak görevini yerine getirmiyor. Mesela ilçeye giren araçlar didik didik aranırken nasıl olur da canlı bomba ile gelen biri bu kadar rahat bu eylemi gerçekleştirdi. Kamera kayıtlarının eksiksiz gelmesiyle olay açıklık kazanacak.”  Birinci duruşmada katliamdan zarar görenlerin bulunduğu bölümün dolup taştığını, ancak sanık sandalyelerinin boş olduğunu hatırlatan Özbingöl, “Bir sanık dışındaki sanıkların öldüğü yönünde bilgi inandırıcı değil. Çünkü bir ev baskınında hayatını kaybettiği söylenen sanıklardan birinin, yani Halil İbrahim Durgun’un ailesinin yaptığı teşhise göre belirlenen kişi kendisi değil. Dosya sanıksız ve failsiz bırakılmak isteniyor. Ancak biz bir sonraki duruşmada yine orada olacağız. 2 yıl oldu kayda değer bir gelişme olmadı, ancak adalet gelmeden bu davanın peşini bırakmayacağız” diye devam etti. 

‘20 TEMMUZ BENİM İÇİN BABASIZLIĞIN GÜNÜ’

Suruç Katliamı’nda babası İsmet Şeker’i kaybeden Yağmur Şeker, “20 Temmuz benim için babasızlığın günü. 2 değil 200 yıl geçse adalet, adalet diyeceğiz” diye konuştu. 

20 Temmuz 2015 tarihinden bu yana hayatlarının kabusa döndüğünü söyleyen Şeker, “Biz onu elinde şeker ile gönderdik. 2 yıl oldu babamı aldılar benden. Ben 17 yaşındaydım. Adalet aradık, bizi 50 derece sıcaklık altında beklettiler. Ancak onlar o bahçede yine böyle bir sıcaklıkla yandılar. O katilin (Yakup Şahin) karşımıza gelip hesap vermesini bu olayın altında başka kimlerin olduğunu bilmek istiyoruz. O gün benim için babasızlığın günü. Ben 2 yıldır onsuz yaşamaya alışmamışken, bir şey yapmadan susmamızı istemesinler. 2 değil 200 yıl geçse adalet, adalet diyeceğiz” diye konuştu. (İstanbul/DİHABER) 

ÖNCEKİ HABER

Arçelik işçileri Cumhurbaşkanının OHAL itirafına tepkili

SONRAKİ HABER

Görüntülü aradığı babasına fabrikasının yanışını izletti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa