"Allahu Teâl⸠verdiği nimetler sebebiyle kullarının kendisine
şükretmesini istemektedir. Nimet verene şükür¸ bir kadir
ve kıymet bilme işidir. Gördüğü iyilikler karşısında sessiz
kalmak¸ en azından teşekkür etmemek ise nankörlüktür." Yüce Allah¸ insanı en güzel bir surette yaratmış¸ ona sayısız nimetler vermiştir. Allah'ın insanoğluna verdiği nimetleri saymaya kalksak sayıp bitiremeyiz. Allahu Teâl⸠insana vermiş olduğu bu nimetleri kendi rızası doğrultusunda kullanmasını istemiştir. Allah¸ verdiği bu nimetler karşısında insandan öncelikle şükür istemektedir.
Şükür kelimesi sözlükte; "iyiliği bilmek ve ilan etmek¸ iyiliğe iyilikle mukabele etmek ve nimeti düşünüp göstermek" gibi anlamlara gelmektedir. Şükür bir ahlak terimi olarak ise; "Verilen herhangi bir nimetten dolayı¸ bu nimeti verene karşı söz¸ fiil veya kalp ile gösterilen saygı ve karşılık¸ iyiliğin kıymetini bilmek ve iyilik yapana bu hissi göstermek; nimet ve iyiliği anıp sahibini övmek¸ nankörlük etmemek" demektir. Türkçede "teşekkür ve şükran" kelimeleri de bu anlamda kullanılmaktadır. Kul¸ Allah'ın lütuf ve nimetlerini dile getirir ve O'nu överse şükretmiş olur. Ancak esas şükür verilen nimetleri yerli yerince kullanmaktır.
**
Şükür, her nimetin Allah’tan geldiğini bilip dil ile de hamd etmektir. Allahü teâlânın emirlerini yapıp yasak ettiklerinden sakınmak şükretmek olur. İnsanların hidayeti için çalışmak, onları irşat etmek de şükür sayılır.
Şükür, Allahü teâlânın verdiği nimetleri yerinde sarf etmek, günahlardan kaçınmaktır. İnsan, Rabbin verdiği nimetlerle günah işlerse, nankörlük etmiş olur.
Şükür, nimeti değil, nimeti vereni görmektir. Nimeti vereni bilip gereğiyle amel etmektir. Bu amel, kalb, dil ve diğer azâlarla olur. Kalb ile iyiliğe niyet eder. Dil ile hamd eder, şükrünü açıklar. Uzuvlarla şükür ise, Allahü teâlânın verdiği nimetleri yerli yerinde kullanmaktır. Mesela gözün şükrü, müslümanların, arkadaşların kusurunu görmemektir. Kulağın şükrü, söylenilen ayıpları duymamış olmaktır.
Şükür, Allahü teâlânın verdiği nimetleri Onun sevdiği yerlerde kullanmaktır. Allahü teâlâ bir kula birbirini takip eden çeşitli nimetler verince, kul buna layık olmadığını düşünüp utanması da şükür olur. Şükürdeki kusurunu bilmesi de şükür olur. Şükredemiyoruz diye özür beyan etmesi de şükürdür. (Allahü teâlâ, kusurlarımı örtüyor) demesi de şükürdür. Şükür vazifesini yerine getirmenin Allahü teâlânın bir lütfu olduğunu düşünmek de şükürdür.
Şükür, kendini o nimete layık görmemektir. Şükür, İslamiyet’e uymak demektir. Şükür, yapılan iyiliği anarak ihsan edeni övmektir. Yani dil ile teşekkür de şükürdür.
Nimeti muhafaza ve artırmak için
Şu üç şeyi yapan tam şükretmiş olur:
1- Gelen her nimeti Allah’tan bilip şükretmek.
2- Allahü teâlânın verdiği her şeye razı olmak.
3- Nimetlerden istifade edildiği müddetçe, Allahü teâlâya isyan etmemek.
Şükür, hem eldeki nimeti yok olmaktan kurtarır, hem de yeni nimetlere kavuşturur.
Kuran-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Bana şükredin, nankörlük etmeyin!) (Bekara 152)
(Allah’tan sakının ki şükredebilesiniz.) [Nisa 123]
Allahü teâlâ, şükredene bol bol nimet verir. (Fâtır 30)
Hazret-i İbrahim, Rabbinin nimetlerine şükretti, Rabbi de onu doğru yola iletti. (Nahl 121)
Cenab-ı Hak, kudretinin eseri olarak insanların istifadesi için birçok hayvan yaratmıştır. Kimine binilir, kiminin etinden, sütünden, yününden, derisinden vesairesinden istifade edilir. (Yâsin 71-73)
Bu hayvanlar, şükretmemiz için istifademize verilmiştir. (Hac 36)
Çoğu bilmez, azı şükreder
Allahü teâlâ, insanlara bol nimet vermiştir; fakat insanların çoğu şükretmez. (Bekara 243, Yunus 60, Neml 73, Mümin 61)
Allahü teâlâ, çeşitli nimetler verdiğini, fakat şükredenlerin az olduğunu, az şükredildiğini bildiriyor. (Secde 9, Sebe 13, Araf 10, Müminun 78, Nahl 78, Mülk 23)
**
Şükürde hassas, ince bir nokta daha vardır. O da yapılan iyiliklere karşı ulu Allah için, Allah senden razı olsun demek, kula iyilik yapana da teşekkür etmektir. Kula teşekkür etmeyen Allah’a şükretmez. Bu da bir vebaldir, yani günahtır. Toplumda herkes birbirlerine teşekkür, ulu Allah’a da şükür borçludurlar.
Sevgili peygamberimiz buyuruyor:
Aza teşekkür etmeyen çoğu bulamaz, bulsa da şükretmez. İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a şükretmez. Allah’ın nimetlerini düşünmek, onu anmak, ona hamdetmek şükürdür. Şükrü terketmek nankörlüktür. Cemaat birliktir, rahmettir. Ayrılık tefrika, ikiliktir, azaptır, ızdıraptır, sıkıntıdır. Birlikten ayrılmayınız. Birliğin cemaatin en güzel örneği de camilerdir. Allah için toplanılan topluluklardır.
Netice şudur; Bedensel, ruhsal ve bütün varlığımızla şükrün en yüksek derecesi cömertliktir. Cimri cehennemin direği, cömertler cennetin gülleridir. Cimri çok ibadet de etse cehenneme mutlak girecektir. Cömert günahkar da olsa cennettedir. Cömert kimdir ya resulallah? Allah’ın nimetlerini Allah’ın kullarına verendir. Cimri Allah’ın nimetlerini kendisinin sanıp Allah’ın kullarından esirgeyenlerdir. Fukara da olsan elindeki ile Allah’a şükret.
R.SAV.e birisi, gel de ya resulallah, en kısa yoldan cennete ve cehenneme giden yolu tarif et, dedi. R.SAV. cennete giden en kısa yol cömertlik, cömertlik şükrün kendisidir. Cehenneme giden en kısa yol da cimriliktir, buyurdular.
Yazımızı Mevlana hazretlerinin şükürle ilgili sözleri (Mesnevi, 10. cilt, sh.155) ile bitirelim.
Mevlana hazretleri buyururlar ki;
-Şükretmek, nimetlerin canıdır. Nimet ise cesettir. Cesedin yaşaması için ruh şarttır. O da şükürdür.
- Nimet avdır. Şükür avcıdır.
- Suyu biriktirmek istiyorsan önüne set çek.
- Nimetini çoğaltarak elinde tutmak istiyorsan şükrün doruğu olan cömert ol. Ne kadar şükredersen malın o kadar çoğalır. Ne kadar sabredersen o kadar başın selamet bulur.