1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Stein: Erdoğan yalan söyledi, bu hoş olmadı

21 Eylül 2017

Amerikalı Türkiye uzmanı Aaron Stein, Erdoğan'ın "Trump'ın özür dilediği" şeklindeki ifadesinin doğru olmadığını ve Washington'da hoş karşılanmadığını söyledi. Stein, DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı.

https://p.dw.com/p/2kTnr
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Trump Hamburg'daki G20 Zirvesi'nde
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Trump Hamburg'daki G20 Zirvesi'ndeFotoğraf: picture-alliance/Anadolu Agency/Turkish Presidency

ABD ziyaretini sürdüren Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump ile ikinci yüz yüze görüşmesini gerçekleştirecek. Washington merkezli düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi'nin Türkiye ve Ortadoğu uzmanı Aaron Stein, DW Türkçe'ye görüşmede gündeme gelecek konuları değerlendirdi.

DW Türkçe: Türkiye-ABD ilişkileri Erdoğan'ın son ziyaretinden bu yana iyiye mi gitti yoksa kötüleşti mi?

Aaron Stein: İlişkiler son ziyaretten bu yana herhalde daha da kötüleşti. Çünkü ABD Kongresi o zamandan bu yana Rusya ile ilgili yaptırımları onayladı. Bunun içinde bir bölüm vardı, Rus savunma, istihbarat veya devlet birimleri ile zannedersem 10 milyon dolardan fazla iş yapan kuruluşlar ile ilgili. Türkiye ve Rusya, S-400 satın alınması ile ilgili bir tür anlaşma açıkladılar. Dış İlişkiler Komitesi'nden Senatör Cardin, bunun yaptırımları ihlal ettiğini söyledi. Bu konuda ne olacak göreceğiz. Ayrıca Erdoğan'ın korumaları burada bir kavgaya karıştıktan sonra gelen iddianame ve ayrıca korumalara silah satışının iptal edilmesi olayı var. İşler iyi görünmüyor. Ve Erdoğan dün akşam PBS'te (televizyon kanalı) yalan söyledi. Bu hoş olmadı.

DW Türkçe: ABD Türkiye'nin Rusya ile flörtünden rahatsız mı?

Stein: Bu, Türkiye'nin gerçekten iyi bir müttefik olmadığı yönünde bir belirti ve Erdoğan'ın otoriter ve sağı solu belli olmayan biri olduğunu gösteriyor.

DW Türkçe: Görüşmede masadaki en sıcak mesele ne olacak?

Stein: O kadar çok konu var ki, söylemesi zor. Zafer Çağlayan hakkındaki iddianame ve tutuklama kararından bahsetmedik bile. Konuşacak çok konu var… Erdoğan'ın davalardan bahis açtığını duyuyoruz ancak Trump'ın bu konuda hiçbir kontrolü yok… Savunma Bakanı Mattis ve galiba Tillerson tarafından da ilişkileri düzeltmeye çalışmak yönünde bir çaba var. Ama özelikle de Mattis, çünkü ben ona daha aşinayım. İlişkilerin düzeltilmesi yönünde bir farkındalık var. Türkiye ile görüşmeleri genişletmek adına konuları tek tek ele almak yerine daha geniş düzlemde tartışmak yönünde. Mesela sadece YPG değil ama daha geniş bir perspektiften iki taraf bölgenin nasıl görünmesini istiyor gibi. Eğer böyle geniş stratejik konularda temelde anlaşmaya varılırsa, bölgenin nasıl görünmesini istiyorsunuz gibi,  YPG konusundaki problemi bölümlere ayırabilirsiniz.

DW Türkçe: Mattis Türkiye'ye de gelip görüşmeler yapmıştı. Ancak arada Türkiye tarafından bir açıklama geliyor ve ilişkiler etkileniyor, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Stein: PBS'teki söyleşinin yardımının olmadığını söyleyebilirim. Erdoğan'ın ulusal televizyona çıkıp Başkan'ın ne dediği hakkında yalan söylemesi insanları ters yönde etkiliyor. Trump'ın basın sorumlusunun bunu bu sabah yalanlaması…Bunlar insanlara olumlu duygular veren şeyler değil…Çevirmenin nasıl aktardığını bilemiyoruz. Trump "üzüldüm" demiş olabilir… Ancak bu kavga olayı da insanları gerçekten sinirlendirdi. Erdoğan'ın korumaları her zaman sorun yaratıyor. Geri gelmemelerini garantiye almak için adım attılar.

DW Türkçe: Sizce YPG konusundaki fikir ayrılığı aşılabilir mi?

Stein: Hayır. Sorun şu ki IŞİD'e karşı savaş ABD'de herşeyi baskılıyor. Türkiye ile iyi ilişkilere sahip olmak isteseniz bile, ki Mattis ve Tillerson istiyor, yine de IŞİD meselesini halletmeniz gerekiyor. Yani kimsenin çözemediği bu sorun sarmalı çıkmazındasınız. Belki Suriye'de yaşananlar sonucu ABD'nin YPG ile işbirliği biter çünkü diyelim ki rejim güçleri daha hızlı hareket eder ve IŞİD'i onlar yok eder. Ancak özellikle Beyaz Saray'da bazı unsurlar Suriye rejiminin IŞİD'i çok da hızlı öldürmesini istemiyor çünkü onlar Suriye Demokratik Güçleri'nin IŞİD'i yok etmesini istiyor. Çünkü bu Irak sınırına önce kendilerinin ulaşması anlamına gelecek. Böylece İran'ı bloke etmiş olursunuz. Bu, ancak bir Cumhuriyetçinin ortaya atabileceği aptalca bir fikir. Ancak burada öne sürülen bir argüman. Ancak ister rejim ister ABD sınıra ilk ulaşan taraf olsun, halen ABD'nin oradaYPG ile birlikte bir varlığı söz konusu.

DW Türkçe: Sizin de bahsettiğiniz gibi çok konu var. Kuzey Irak referandumu meselesi var. Bu konuda ABD Türkiye'nin tavrını destekliyor mu?

Stein: Türkiye ve ABD referandum konusunda aynı düşünceleri ifade ediyor. ABD de Türkiye de referandumun gerçekleşmesini istemiyor. Bu ülkede birçok kişi Türkiye'nin Kürt petrolünün bağımsız bir şekilde ihraç edilmesini durdurmasını memnuniyetle karşılayacaktır. Birçok insan gülecektir, çünkü ABD 2014 yılından bu yana Türkiye'nin Kürt petrolünün ihracını durdurması için çalışıyor. Bu konu, (referandumun) Irak için kötü bir fikir olduğu konusu, uzlaşma olabilecek konulardan biri. Türkiye'nin Bağdat ile uzlaşma konusunda atacağı herhangi bir adım da ABD tarafından memnuniyetle karşılanacaktır.

DW Türkçe: Referandumun olması halinde Türkiye tarafından yapılacak olası bir askeri müdahaleye ABD nasıl bakar?

Stein: Bunu istemeyiz. Özellikle de Irak'ta IŞİD ile mücadelede sona yaklaşırken, kimse bir Türk-Kürt çatışması istemez. ABD'deki bir diğer konu Başbakan İbadi ABD için sıfır kırılma noktası. Yani sahip olduğumuz tek şey o. Eğer seçimi kazanmazsa Başbakan Maliki olur, ki ABD onu istemiyor. Endişe şu ki Türkiye'nin harici müdahalesi İbadi'yi güçsüzleştirir ve rakiplerini güçlendirir. Yani Türkleri dışarda tutacaksınız ve İbadi ile iyi anlaşmasını sağlayacaksınız. Çünkü İbadi'nin kazanmasını istiyoruz. Ancak Türkiye'nin Kuzey Irak'ı işgal edeceğini sanmıyorum… Bu aynı 1997'deki siyaset dansı gibi, Türkler bunda çok iyi. İşgal etmekle tehdit et, yüksek sesle konuş, ancak sonuçta çok da fazla birşey yapma.

DW Türkçe: Gülen meselesi sizce tekrar gündeme gelecek mi?

Stein: Bakın bu New York Güney Bölge Mahkemesi. Trump gerçekten bir şey yapamaz. Bu kararı etkilemek için yapabileceği hiçbir şey yok. Erdoğan bunu gündeme getirebilir, ama Trump'ın bu davayı etkilemek adına yapabileceği sıfır.

DW Türkçe: Sizce bu görüşmeden sonra ilişkiler ne yöne evrilecek? Fabrika ayarlarına mı dönülür yoksa kötüye mi gider?

Stein: İki taraf arasında güvensizlik ve gerginlik var. ABD'de Türkiye'yi destekleyenler var ama Türkiye'nin neden iyi bir müttefik olduğu tezini savunmak giderek daha da güçleşiyor. Türkiye'de de PKK meselesi nedeniyle ABD iyi bir müttefik tezini savunmak çok güç.  Bu bağlamda Almanya-Türkiye ve Avrupa-Türkiye bağlarındaki kopuş ABD dış politikası için iyi bir şey değil. ABD'nin Türkiye'yi hırpalaması gerekmiyordu çünkü Avrupa Birliği bunu desteğini çekerek zaten yapıyordu, insan hakları vs gibi konularda. Ancak şimdi ABD'nin bunu yapması gerekiyor. Bunu Avrupa yapıyordu ve biz iyi adam oluyorduk. Şimdi hepimiz kötü adamlarız.

DW Türkçe: Türkiye'nin Batı'ya ihtiyacı var mı, Türkiye'deki Batı karşıtı siyasi söylem sizce ne kadar gerçekçi?

Stein: Eğer Erdoğansanız bu söyleme son vermek çok zor. Yine kampanya yapıyor ve kişisel siyasi başarısızlıkların üstünü örtmek için Batı'yı şeytanlaştırmak çok kolay. ABD'dekiler de YPG konusunun ne kadar zarar verici olduğunu gerçekten anlamıyorlar. Kendi tarafımızın buna yaptığı katkının muhasebesini kimse yapmıyor. Türk tarafı da bunu yapmıyor. İki tarafın da diğer tarafın yaptıklarını neden yapıyor bunu düşünmesi lazım… Erdoğan'ın Trump ile bir ilişki istediği açık. Ancak ben bu duygunun karşılıklı olduğundan emin değilim, çünkü Trump'ın Türkiye hakkında çok da düşündüğünü sanmıyorum.

© Deutsche Welle Türkçe

Söyleşi: Seda Sezer Bilen