26 Mart 2015

Sözün tokat olduğu yer

En güzel kirlenme yolu, sahne tozu yutma’lı..

Sinema sizi ünlü yapar, televizyon sizi zengin eder, fakat tiyatro sizi iyi yapar.

― Terrence Mann

Oyun kişisi evde durmakta bir süredir. Hem tiyatro yapıp hem de yaşamını idame ettirmesi mümkün olamadı çünkü.

10 Nisan akşamı tiyatrocular şarkı* söyleyecekler. Şermola Performans Sahnesi’ni ekonomik darboğazdan uzaklaştırmak için... (Bu, sadece bir tanesi)

“İşte bunlar hep tiyatro” diyen beş boz başlı beş boz ördekler!** Bakın, bu seneki bildiride “Sizce tiyatro neden hala var ve gücünü neye borçlu? Elbette tehlikeli sularda yüzmek için!” diyor Krzysztof  Warlikowski.***

2005 yılında maaşımın neredeyse tümünü Tiyatro Festivali’ne bağışlamıştım. İzlemediğim oyun kalmamıştı.

En iyi arkadaşlarımı hep tiyatro kulüplerinden edindim ben.

İlk oyunumda**** rektörümüz Tosun Terzioğlu ağlamış. Haberini Turgay Oğur vermişti. (Sabancı’nın Turgay abi’si)

Sahne kapandığında, -varsa- kırmızı kadife perde uçuştuğunda, bazı izleyicilerin gözleri dolar, oyun komedi bile olsa. Tiyatro o demek işte!

Evine, aynı kadife kırmızı perdeden asmak ve sahneye çıkamadığında, o perdenin arkasına saklanıp evde kukla oynatmak bazen de...

Tiyatro, sözün tokat olduğu yer...

Tiyatro, inci kolyeli teyzenin yanına sığınıp ağzını kapata kapata ve böğüre böğüre ağlamak...

Tiyatro, bebeğim... Kafayı çizmek demek... Şöyle en alasından... Böylece hiç olmadığın kadar sağlıklı yaşarsın ömrün boyunca... İrini sahnede akıttıktan sonra...

Oyuncuların şahitliklerine güvenilmezmiş zamanında... Bunu da hiç anlamam! Göstere göstere oynayanla, gizli saklı çalıp çırpanların ayırdına varamadıklarında...

Hayatın içinde kekeleyenlerin sahnede döktürmesi demek sonra...

Yıldız Kenter’in “sahne güzeli çirkin, çirkini güzel yapar” efsanesini duyumsamak, konservatuar hocalarının “a-a, konservatuar sınavında, oyuncunun dikkati dağılacak mı acaba diye çakmak atıyorlarmış sahneye” külliyatını devirmek, Emre Koyuncuoğlu’nun -sanki- mabedi olan sahnesindeki Arıza’sını***** izleyip içinde taşımak demek...

Ben gördüm ki...

En güzel kirlenme yolu, sahne tozu yutma’lı...

En çılgın oyuncu, gün içinde pek bir sessiz duranı...

En can alıcı tiyatro, henüz kapatılmamış olanı...!

27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde dileğim, seyircilerin elinden oyun izleme hakkını artık almamanız...

Bilmediğiniz dünyaları merak etmeyebilirsiniz elbette ama bunun yerine bol keseden atıp tutmamanız...

Desteği geçtim, tiyatroları rahat bırakmanız...

Hem, ahbap, bana baksana sen, bizim daha söyleyecek çok sözümüz var orada!


* 21.00, Taksim The Mekan’da... Solistler: Ahmet Melih Yılmaz, Ayça Damgacı, Çiçek Dilligil, Çiğdem Erken, Deniz Türkali, Emre Kınay, Engin Alkan, Erdem Şenocak, Erkan Kolçak Köstendil, Fırat Tanış, Funda Eryiğit, Orhan Alkaya, Sermet Yeşil ve Sevinç Erbulak.

** Rasyonel bir tatlılıkla, bir ahududu edasıyla şaşıranlara gelsin: Bu sadece bir tekerleme arkadaşım! Tiyatro çalışmalarında -çeşitli hızlarda- bazen böyle tekerlemeler okunur. Bilir misiniz ki saçmaladığını sandıklarınız, oyun kuruyor tam da o sırada! Sarmadıysa bknz: Eugène Ionesco, Samuel Beckett...

*** https://www.youtube.com/watch?v=v3fdXeALRzk ; http://dirensanat.com/2015-dunya-tiyatro-gunu-bildirileri/

**** https://www.youtube.com/watch?v=HW3Zf6A8NiQ

***** http://arsiv.ntv.com.tr/news/374548.asp

 



 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

İran’ın cesur kadınları: Jin, Jiyan, Azadi!

Çoğu İranlı temel özgürlükler ve demokrasi uğruna canını feda etti

Mad Pride ya da ‘Delilerin’ Onur Yürüyüşü

Mad Pride’ın amacı stigma ile mücadele etmek, ‘delilerin’ haklarını savunmak, çeşitli politikalara etki etmek, beraberce güçlenmek, bazen biraz eğlenmek ve misal ‘psikopat’, ‘manyak’, ‘şizo’, ‘deli misin nesin’ demeden önce bir kez daha düşünmeyi hatırlatmak

LGBTİQA+ hakları insan haklarıdır!

Kendimiz dışındaki insanların var oluşlarını öldürmeye yeltenmekle övün(e)memeliyiz, bundan olsa olsa utanç duyulur.