“Onlar sadece bir listedeki isimler değildi. Onlar bizdik.”

New York Times’ın ilk sayfasında salgında yaşamını kaybeden bin kişinin ismiyle hazırladığı haberin başlığıydı...

Salgın yayılımı devam ediyor. Her gün yaşamlarımız; yer dağılımı açıklanmayan vakalar, çalışmak zorunda bırakılan emekçilerin virüse yakalanma oranları, kaç kişiye yapıldığı bilinmeyen testler, şeffaf olmayan verilerle rakamlar üzerinden paylaşılıyor.

Her geçen gün güç kaybettiği bir dönemde ortaya çıkan pandemi sürecini “fırsat” olarak gören siyasi iktidar sağlık üzerinden bir algı kampanyası yürütmeye, bir başarı hikayesi yazmaya çalışıyor. Benzer bir algı eğitim alanında da yaşama geçirilmeye çalışılıyor.

MEB; her hafta EBA kullanımı ile ilgili sayılar yayınlıyor. Yaratmaya çalıştığı algı ise kullandığı veriler üzerinden dahi çelişiyor. Her hafta yayınladıkları EBA’yı en etkin kullanan 10 il sıralamasında öğretmenlerin sistemi kullanma oranlarının yüksekliğine rağmen öğrencilerin uzaktan eğitime erişememe gerçekliği ters orantılı olarak devam ediyor.

Sevgili Umay Aktaş Salman hazırladığı haberler ve yazılarla uzaktan eğitimde öğrencilerimize yaşatılan eşitsizliğin fotoğrafını ortaya koyuyor. “S.Ç. 7 yaşında... Derin yoksulluk yaşayan bir ailenin iki çocuğundan biri. Annesi çiçek satıyor, babası düğünlerde müzik yapıyor.... İki aydır çalışamıyorlar...

Büyük kızları S.Ç okuma yazmaya geçemeden uzaktan eğitime geçildi. Bu yüzden öğretmeninin, annesinin telefonuna gönderdiği derslere çalışamıyor.

Evde televizyonları var ama S.Ç. 1. sınıf derslerini takip edemiyor. Annesi F.Ç. de okur yazar olmadığı için kızını çalıştıramadığını anlatıyor.... ‘Eğitimden bir kere koparsa okumaz diye korkuyorum.’..”

Mevsimlik tarım işçisi ailelerin çocukları ise uzaktan eğitime hiç ulaşamayanlar...

“5. sınıf öğrencisi F.K... Annesi çadırda televizyondan 5. sınıf derslerini dinlese de anlamayacağını söylüyor. Zaten tüm aile tarlaya çalışmaya giderken o da çadırda ev işlerini yapıyor.”

Kamusal eğitim hakkının aslında sınıfsal bir mesele olduğu gerçekliği salgında bir kez daha kanıtlandı. İşsiz kalan veya çalışmak zorunda bırakılan bir emekçinin çocuğunun bilgisayar, tablet, televizyon ve internet erişimine sahip olmadığı koşullarda eğitimsiz de kalacağı, teknoloji temelli eğitimin yoksulluğun nesilden nesle aktarımı anlamına geleceği en somut haliyle yaşanıyor. Yüz yüze eğitimdeki eşitsizlik, uzaktan eğitimde daha da derinleşiyor.

MEB eğitim yöneticileri eliyle eşitsizliğin görünür olmasını engelleyecek bilinçli ideolojik bir hat izliyor. Eğitim yöneticileri karar verici organlarda yer alanlara kendilerini kanıtlamak için okul iletişim grupları ve resmi yazılarla EBA’yı sık kullanmaları noktasında öğretmenlere baskı, mobbing uyguluyor.

Çadırda yaşamak, çalışmak zorunda bırakılan F.K.’nin yaşamına, eğitim hakkına dair sorumluluk almayanlar rakamlarla sanal bir başarı hikayesi yazmanın yollarını arıyor.

Dünyada ve Türkiye’de yapay zeka uygulamaları eğitimi bireyselleştiriyor, özelleştirme politikalarını güçlendiriyor. Öğreten, öğrenen özerkliğini ortadan kaldırıyor. Öğretmeni, öğrenciyi sürekli denetim altında tutan mekanizmalar yaratıyor. Öğretmenlere EBA’yı kullandığında verilen puanlarla, uygulanan mobbingle insanlığa dair en temel değerlerin dayanışmanın, yardımlaşmanın yerine rekabet, performans dayatılıyor.

Devletin baskı aygıtları bir yandan öğretmen özerkliğini ve haklarını hedef alan, bir yandan da uzaktan eğitim sürecinde de yoksul ailelerin çocuklarına “işçisin sen işçi kal” diyerek üretim ilişkilerinin yeniden üretimini devletin ideolojik aygıtlarıyla gerçekleştirmeye çalışılıyor.

Toplumsal gerçekliğin algı kampanyasıyla nasıl çarpıtıldığını ise pandemi döneminde uzaktan eğitime ulaşamayan her çocuğun; işten çıkarılan, kısa çalışma ödeneğine mahkum edilen, esnek çalışmanın dayatıldığı her eğitim emekçisinin hikayesinde görmek mümkün...

Yaşanan her hikaye yaşadığımız olumsuzluklardan, mutsuzluklardan mücadele pratikleri inşa etmenin,sözcüğü okumanın aynı zamanda dünyayı okuma eylemi olduğu (Freire) söyleminin güçlendirilmesinin, örgütlenmesinin de yol arayışlarını güçlendiriyor.

En kötü koşullarda bile yaşadığımız gerçekliği dönüştürecek bilinç durumuna eğitim mücadelesi yoluyla ulaşabileceğimizin pratiklerini yaratmak; mücadele etmekten, hayallerinden, umutlarından vazgeçmeyenler olarak bizim elimizde...