Şampiyonadaki takımların tamamını ilk maçlarında seyretme şansı bulduktan sonra tabii ki bir kıyaslama için değerli veriler ortaya çıktı.

Bunların en başında; takımların oyun şablonları ve geçiş oyunu ile ilgili taktiksel bütünlüklerinin belli olmasıydı. Bazı takımlar oyunu arkada set oyununda kabul edip karşı atak oynadı, bazı takımlar ön baskı ve ikinci bölge set oyununda rakibi kontrol altına alarak oyununu kabul ettirmeye çalıştı, bazı takımlar ise üçüncü bölge pas oyunu ve üçüncü bölge savunma ile rakibini kontrol altına alarak oynadı.

Fakat, tüm takımlar içinde ne yaptığını bilmeyen ve hiçbir savunma hücum prensibi olmayan tek takım Türkiye göründü.

Şenol Güneş’in ilk maç sonunda mağlubiyetin sorumluluğunu alarak aynı takımla Galler maçına çıkması gerekirken, sanki mağlubiyetin sorumluları Merih ve Yusuf’muş gibi, onları Galler maçında yedek bırakması tüm takımın öz güveninin kaybolmasına neden olmasıyla birlikte, tekrar onları 46. dakikada oyuna alması ile kendini inkâr ederken hiçbir oyun planının olamadığının da göstergesiydi. Hele hele 1,96 metre boyu olan santrafora karşı bir seksen küsur boyunda bir stoperle (Kaan) çıkıp elindeki Merih avantajını dezavantaja döndürmesinden dolayı neredeyse daha ilk yarının başında skor 3-0 aleyhimize olacaktı.

Bu kadar kaliteli kadroyu bir ay kampa alıp ortaya hiçbir şey çıkartamamak ciddi bir teknik direktörlük sorunudur. Bu kadar donanımlı kadro taktiksel olarak teknik heyetten bir katkıyı alamadıklarına inanırsa, bu da oyun içinde öz güven sorununa neden olmaktadır ki ilk maçtan beri oluşan kaygı budur.

Belki bu konular turnuva sonrası daha fazla tartışmak gerek, biz tekrar turnuvaya dönelim ve İsviçre takımının oyun şablonunu inceleyelim.

İsviçre başlangıç olarak 3-5-2 temel formatta 3-4-1-2 oyun şablonu ile oynuyor.

Ama, geçiş oyunu ile birlikte üçüncü bölgeye geçtikleri zaman 3-2-5 oyun formatına dönerek hücum oyununu bu şablon üzerinden oynamaktadırlar.

Arkadaki Akanji, Elvedi ve Schar üçlüsü tandem hattını oluştururken, kenarlardaki Rodrigez ve Mbabu taktiksel oyundaki kilit oyuncular olarak görünmektedir.

Üçlü defans hattının önündeki Xhaka ve Freuler ön merkezde oynuyorlar.

Shaqiri orta ikilinin önünde ve ön ikiliyi oluşturan Seferoviç ile Embolo’nun hemen arkasında hem orta alana katkısı hem de hücuma katkısıyla ara oyuncu ve sonuç hazırlayan oyuncu görevini görmektedir.

Savunma kurgusunda set oyununa geçtiklerinde 5-2-1-2 ve 5-3-2 kurgusuyla birazda İtalyanlara özgü yüksek baskı unsurlarını kullanarak savunma set oyununu oynamaktadırlar.

Geçiş oyunlarında 5-3-2 oyundaki kurgudan 3-2-5 oyununa geçişte kanat oyunu üstünden Rodrigez ve Mbabu’nun tempolu çıkış yollarını kullanarak oyunu öne doğru oynamaktadırlar. Oyun tempolarının yüksekliğine rağmen, 90 dakikalık oyunda düşmemeleri-topu aynı derecede yüksek oranda kullanamasalar bile oyuna katkıları çok önemlidir.

Arkadan merkez üzerinden çıkışlarda ise Shaqiri ile merkezden 1. toplar ile hızlı geçiş oyununda Seferoviç’in daha merkezde kalırken Embolo’nun sürekli deplase olarak alan boşaltması rakip defans kurgusu için dezavantaj yaratmaktadır.

İkinci bölge set oyununda topa sahip olduklarında ise, Xhaka ve Freuler özellikle yüksek topu kullanırken Seferoviç ve Embolo hedefi ile uzun paslar ile rakip defansın arkasına oynamaktadırlar. Seferoviç ve Embolo orta ikiliden veya kenardan gelen hava toplarındaki hakimiyetleri ile topu indirme becerileri top kaybını önlediği gibi atak oyununu sonuçlandırmaya kadar götürmektedir.

Dikkat edileceği üzere İsviçre en fazla top kayıplarını kenar oyun kurgularında yapmaktadırlar.

Bizim için dörtlü defans oyunu ile ikili kenar oyuncu üzerinden yapacağımız kurguda hem onların geçiş oyunlarının birinci özelliği olan oyunlarını keseceğimiz gibi, hem de en fazla top kayıplarını yapacakları bölgeden çıkışlarla karşı oyun için biz geçiş sağlayabiliriz. Bunun için şu anki mevcut kadrodan Yusuf, Cengiz veya Kenan bu bölgede taktiksel disipline sadık kalmaları gerekmektedir.

Orta alanda Shaqiri’ye, Jorhingo ve Ramsey’e yapamadığımız baskıyı Okay veya Kaan ile muhakkak yapmamız şart. Diğer bir husus Xhaka ile Freuler’in uzun paslarını kesmek için orta ön bloğu ikili ve hatta Burak yardımı ile çoğalarak engelleyip baskı ile kayıp olan topları toplayıp hücum organizasyonuna geçmemiz gerek.

İki maçta sağlayamadığımız 30 metrede oyun formatını taktiksel olarak ikinci ve özellikle üçüncü bölgede oynayarak, sahayı kademeli kullanmamız gerek. Topun bizde kalmasını sağlamamız zorunluluğu Hakan, Yusuf ve Cengiz’in rakip kaleye olan mesafenin kısalmasında dolayı oyuna etki alanları kısalacağında gerçek oyun karakterini ortaya çıkmasına neden olacaktır. Bu esnada da stoperler üçüncü bölge pozisyonu alarak alanı daraltıp savunma ve pas geçiş oyununa bu bölgede katılmaları lazım.

En büyük sorunlarımızdan biri de ön kenarlarda ters ayakla oynattığımız oyunculara rağmen bek bindirmelerini sonuna kadar kullanmamamızdır. Eğer ters ayaklı oyuncuları forvet olarak oynatıyorsak, beklerin sıfır bindirme yaparak, alanı ve adamı boşaltmak lazım ki top ayağındaki forvet oyuncusu hem birebir kalıp pozisyonu tamamlasın veya bindirmeye cevap gelmezse bindirme yapan beki kullanarak oyunu sonuçlandırsın. Bu bizim için en büyük sorunlardan biridir.

İsviçre hücum ve savunmada tüm sahayı kullanarak total bir oyun karakterine sahiptir. Bundan taviz vermedikleri gibi bunu karakteristik olarak da kabullenmiş durumdalar. Bunun en belirgin etkisi uzun süre aynı teknik direktör ile aynı şablon üzerinde çalışıp oynamalarıdır. Maalesef bu durum bizde de oluşamayan bir etkidir.