Sokağın siyaseti ve İmamoğlu

İmamoğlu kampanya süresince vatandaşın derdini vatandaşın kendisinden dinledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Devlet Bahçeli’nin ekonomik krizi yadsımak için ortaya attığı beka söylemini ve muhalefeti terör örgütleri ile bağlantılı bir şekilde göstererek yapay gündem oluşturma çabalarını özellikle İmamoğlu kamusal alan içerisinde insanlar ile bire bir etkileşimde kalarak engelledi.

Google Haberlere Abone ol

Harun Güney Akgül*

Türkiye sıkıntılı bir yerel seçimi geride bıraktı ama AKP’nin sorunlu demokrasi anlayışından dolayı yerel seçimlerin ardından iki haftadan uzun bir zaman dilimi geçmesine rağmen hâlâ pek çok bölgede sıkıntılar aşılmış değil. Tüm bu sıkıntılara rağmen muhalefetin muğlak bir seçim zaferi kazandığı gerçek, bu zaferin dikkat çeken isimlerinin başında kuşkusuz Ekrem İmamoğlu geliyor. İmamoğlu’nun seçim kampanyası süresince göstermiş olduğu performans taraflı tarafsız herkesin takdirini topladı, nitekim İstanbul halkı bunun göstergesi olarak 31 Mart akşamı sandıktan İmamoğlu’nu çıkardı. İmamoğlu seçim öncesi göstermiş olduğu mücadelenin daha fazlasını bugünlerde hak etmiş olduğu mazbatasını almak için sarf ediyor. 96 yıllık Cumhuriyet tarihinde ilk defa seçim sonuçlarının uygulanmadığı bir süreçten geçtiğimiz bugünlerde, İmamoğlu’nun seçim kampanyasından itibaren, sürekli sokağın içinde seçmenler ile göz göze, el ele diyalog halinde olması kamusal alanın önemini bizlere ve siyasilere bir kez daha hatırlattı.

“Bin yıllık model olan yüz yüze iletişim benim sahadaki en büyük silahım” İmamoğlu seçim kampanyasını bu sözlerinin üzerine şekillendirdi. Hükümet destekli medyanın kendisini uyguladığı sansüre karşı mücadele eden İmamoğlu’nun 16 milyonluk devasa bir metropolde seçmenlerine ulaşmak için böylesine geleneksel bir yöntemi izlemesi ile birlikte bir çoğumuzun aklına şu soru gelmiştir mutlaka: “İmamoğlu bu kısa sürede yüz yüze kaç insana dokunabilir ki?” Seçim süreci boyunca bu sorunun cevabını en çok İmamoğlu merak etse gerek.

Bu sorunun peşinden giden İmamoğlu, kampanyası boyunca pek çok pazar yeri ziyareti yaptı. Sonuçta son zamanlarda en büyük ekonomik yangın mutfağa düşmüştü ve bunun göstergesi de pazarlardı. Her ne kadar sosyal medyanın yeni bir kamusal alan işlevi gördüğü iddiası ortaya çıkmasına rağmen Türkiye’de pazar yerleri, insanların hâlâ yüz yüze iletişim kurmak için tercih ettiği önemli bir kamusal alan. Özellikle küçük kasabalarda, ilçelerde haftada bir gün kurulan pazarlarda koşturan herkesin derdi ayrıdır. Pazarcı evine ekmek götürme derdinde, vatandaş ucuz mal alabilme derdinde, alacaklı borçlusunu pazar yerinde görebilme umudunda. Bu telaşede tanışıkların birbirini görüp ayak üstü sohbet etmesi onlar için her hafta tekrarlanan ayrı bir zevkli ritüeldir. Mesela anneme her cumartesi “pazara çıkacak mısın” diye sormak gereksiz bir sorudur çünkü pazar onun en büyük sosyal hakkıdır.

Sokağın ve pazar yerlerinin toplumdaki bu önemini iyi kavrayan İmamoğlu buralarda pazarcıyı da dinledi, vatandaşı da, AKP’lisini de dinledi, HDP’lisini de. Kimseden kaçmadı. Seçim döneminde siyasiler rakip partinin standını veya bürosunu görünce hızlı adımlar ile oradan uzaklaşmak ister. Ama İmamoğlu AKP seçim standında soğuktan veya heyecandan yanakları al al olmuş gencecik delikanlının çay ikramını geri çevirmedi, çayı alırken; “bu çayı senin hatrına içiyorum” mesajı ile bireylerin siyasi kurumlardan daha değerli olduğunu bizlere hatırlattı. Maddi imkansızlıklar dolayısıyla eğitimini sonlandırıp çalışmak zorunda bırakılan bir diğer gencin meramını anlatırken utandığını belirtmesi, buna karşılık İmamoğlu’nun bir abi edasında gence sarılıp “sen utanma biz utanalım” demesi o genç nezdinde binlerce ümitsiz gencin geleceğe dair umutlarının yeşermesini sağladı. Özellikle İmamoğlu’nun AKP’li seçmenler ile karşılaşması ortaya renkli diyaloglar çıkardı; Ekrem İmamoğlu’nun onlara sarılması, ben sizden oy istemiyorum dua istiyorum demesi mutlaka karşısındaki AKP’li seçmeni etkilemiştir.

Seçim kampanyası süresinde hükümet yanlısı medya bu diyalogları ekranlara ve sayfalara yansıtmaktan kaçındı. Ama özel Youtube kanallarında ortaya çıkan halk röportajları İmamoğlu’nun yürütmüş olduğu kampanyanın ne kadar başarılı olduğunu ve halkın sorunları ile kendinin üzerinde durduğu konuların bire bir örtüştüğünü bizlere gösterdi.

Alternatif medya ve kamu gazeteciliği adına umut verici diyebileceğimiz, gün geçtikçe artan bu Youtube kanalları halka doğrudan mikrofon uzatarak sansürsüz bir biçimde toplumun düşüncelerini kayıt altına alırken, röportajlar sırasında vatandaşların kendi aralarında tartışma imkanı da veriyor. Halk Ekranı, Yol TV, İstanbul Times TV, İlave TV gibi merkez medyadan bağımsız özel Youtube kanallarının gündem hakkında yapmış olduğu halk röportajları kısa sürede yüksek izlenme rakamlarına ulaştı. İmamoğlu’nun sokakta oluşturduğu siyasi rüzgarın hükümet yanlısı medyanın yadsımasına karşın bu tür özel Youtube kanallarında açık bir şekilde görülmesi, muhalif seçmen üzerindeki umutsuzluğu gidermede İmamoğlu'na ve CHP’ye büyük yardım etti. Muhalif düşüncelerinden dolayı kendi görüşlerini ifade etmede sıkıntı çeken seçmen bu kanallar sayesinde hem kendini ifade etme şansı yakaladı hem de toplumda hiç de azımsanmayacak şekilde kendi gibi düşünen vatandaşların farkına varmış oldu. İnsanlar desteklemiş olduğu adayı neden desteklediğini bu röportajlar sayesinde sansüre uğramadan açık bir şekilde ifade edebildi.

İmamoğlu kampanya süresince vatandaşın derdini vatandaşın kendisinden dinledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Devlet Bahçeli’nin ekonomik krizi yadsımak için ortaya attığı beka söylemini ve muhalefeti terör örgütleri ile bağlantılı bir şekilde göstererek yapay gündem oluşturma çabalarını özellikle İmamoğlu kamusal alan içerisinde insanlar ile bire bir etkileşimde kalarak engelledi. Bu sayede vatandaşın derdini doğru anlayan anlayan İmamoğlu doğru konular üzerinden seçim kampanyasını yürütebildi. Bugün mazbatasını alamamasına rağmen seçimi kazanmanın rahatlığı ile İmamoğlu aktif bir biçimde sokağın içerisinde yani kamusal alanda yer almaya devam ediyor ve böylelikle seçimin ardından her yeni gün insanların tercihinin sandığa doğru bir biçimde yansıdığını göstermiş oluyor. Bunun içindir ki, iktidar ve ana akım medya İmamoğlu’nun Anıtkabir’e ve maçlara gitmesini yadırgadı.

*Doktora öğrencisi, Wroclaw Üniversitesi Siyaset Bilimi