Size sesleniyorum!

Sözüm, 15 yıllık AKP iktidarında çalıp çırparak alabildiğince zenginleşen; Devlet  yönetiminde asla hak etmedikleri yerlere gelen; Dindar görünüp ''Bakara-makara'' diye kafa bulan, karısının başını örtüp ihalelere yumulanlara değildir.

AKP'nin grup toplantılarında bir örnek takım elbise ile kravat takıp tezahürat yapanlara; AKP mitinglerinde hepsi aynı beyaz renkli beyzbol şapkaları takıp rabia işareti yapan militanlara da değildir.

Tayyip Bey için TV kameralarına ''yalarım'', ''ben O'nun götünün kılıyım'' diyebilen utanmazlara hiç değildir.

Bu günkü yazımın muhatabı sizsiniz. Tıpkı benim gibi, toplumda hiç bir ayrıcalığı olmayan sıradan insanlarsınız. Benden farklı olarak yıllardır AKP'ye oy veriyorsunuz.Tayyip Bey'e hayranlık duyuyorsunuz. Belki 5 vakit namaz kılmıyorsunuz ama orucunuzu mutlaka tutuyorsunuz. Erkek olanlarınız Cuma namazlarını kaçırmıyor. Kadın olanlarınız başlarını bağlıyor, türbelere gidiyor, adaklar adıyorsunuz. Şehitlere ağlıyor, bir konuşmada ''Atatürk'' adı geçince çılgınca alkışlıyorsunuz.

Sizlere karşı hiç bir olumsuz ön yargı duymuyorum. Hâttâ bazı naifliklerinize, örneğin Ramazan ayında, şimdi YÖK üyesi yapılan Nihat Hoca gibi ''derin'' bildiğiniz hocalara sorduğunuz, ''Hocam oruçluyken denize girdiğimizde kıçımıza su kaçarsa orucumuz bozulur mu?'' gibi sorularınıza elimde olmadan gülüyorum ama kızamıyorum.

Öte yandan kamuoyu ve adalet önünde ipliği pazara çıkmış Jet Fadıl gibi dolandırıcılara defalarca kanıyor,  durmadan para kaptırıyorsunuz ya, işte ona kızıyorum.

Çok çabuk gaza geliyorsunuz. Yöneticileriniz ''Avrupa Birliğine giriyoruz'' diyor,hemen Kızılay Meydanına koşup, havai fişekler altında halay çekiyorsunuz. Birileri ''Haziran ayında Avrupaya vizesiz gideceksiniz'' diyor,hemen inanıp pasaport çıkartmaya koşuyorsunuz. Yöneticiniz sırf sizi gaza getirmek için ''Eey Avrupa!'' diyor, siz de hemen kızıp Hollanda Bayrağı yerine Fransız Bayrağını yakıyorsunuz. Portakal bıçaklıyorsunuz.

Uygur Türklerinin temsilcisi olan (hem de kadın) siyasetçiyi yöneticileriniz Türkiye'ye sokmuyor ama ''Çinliler Uygur Türklerine zulmediyor'' diye demeç verince hemen toplanıyorsunuz. Çin lokantası diye Kore lokantasının camını çerçevesini indiriyor, Uygur Türkü olan çekik gözlü aşçısını dövüyorsunuz.

Siz, Taksim'de kadın protestocuya pala ile saldıran esrarkeş esnaflardan değilsiniz. Bildiri yayınlayan akademisyenleri ''kana boğmakla'' tehdit edip sorguya bile alınmayan Mafya babası bozuntusunun beslemelerinden de değilsiniz. Siz namuslu insanlarsınız.

İşsizsiniz, umutsuzsunuz, çaresizsiniz. ''Arkanız'' yok. Hastalanıyorsunuz; Hastanelerin kalabalığında kayboluyor, artık yaptığı işten bıkmış, hekim olduğuna bin pişman bir doktorun yarım kulak dinleyip, muayene bile etmeden verdiği reçetedeki ilaçlarla iyileşmeye çalışıyorsunuz.

Özellikle seçim zamanlarında, iktidar mensuplarının ağzınıza uzattığı ''havucu'', (büyükanne parası, emekli maaşı promosyonu, çiftçi borcu ertelemesi gibi) yemek için, sırtına inen kırbaçları umursamayan-benzetmek gibi olmasın- koşum hayvanları gibi davranıyorsunuz.

Baş Yönetici Tayyip Bey FETÖ için ''Beni kandırdılar. Allahım ve milletim beni affetsin'' diyor. ''PKK ile masaya oturan şerefsizdir'' diyor. Sonra ''görüşenleri ben görevlendirdim'' diyor. Ortalık kana bulanıyor. ''PKK beni kandırdı'' diyor. ''Avrupa Birliğine kandım'' diyor. Siz de gidip gidip bu kadar kandırılana ''beni yönet'' diye oy veriyorsunuz.

Bakın, şimdi fırsat ayağınıza geldi. Bu sefer ''siz siz olun''da kanmayın; Tongaya düşüp bu kolayca kandırılanlara bir  kez daha ''evet'' demeyin e mi kardeşim.

Önceki ve Sonraki Yazılar