19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Siyaset büyük çaplı bir iştir

Mustafa Pamukoğlu

Mustafa Pamukoğlu

Eski Yazar

A+ A-

Günümüz dünyasında para güç demektir. Bir ülkede seçilen hükümet, iki temel görevi yerine getirmek için görevlendirilmiş olur. Birincisi toplumu vergilendirmek ve toplanan vergileri ülkenin gelişmesi ve halkın mutluluğu için harcamak. Hükümetlerin bu iki kilit işlevi gelişmiş uygarlığın temel taşlarındandır. 1980’lerden sonra bu iki bileşen yanında üçüncü bileşen de çok önemli hale gelmiştir ki; bu da borçlanmadır.

SEÇİMLER OY SATIN ALMADIR

Tüm ülkelerde bu bileşenleri yönetmek üzere hükümet (iktidar) olmak isteyenler aslında seçimlerde toplumdan “oy satın” almaktadırlar.

Seçim kampanyaları ve hazırlıkları için harcanan paralar ve topluma vaat edilenler aslında verilecek oyların bedelidir.

Seçim masraflarına ve kampanyalarına katılan kişiler ve şirketlerin kimi bu bağış ve desteklerini ya kamu yararı için, çoğu da desteklediği partinin izleyeceği politikaların ticari işlerine uygun olacağı ve işlerine geldiği için yaparlar.

Vaatler de oy satın alma bedelinin vadeli ödenmesidir.

FİYATI OLAN HER ŞEY TİCARETTİR

Siyaset ve onun kurumsal yapısı olan hükümet, seçmenlerin oylarını maddi veya manevi bedellerle satın alıyorsa aslında iş dünyasının en büyük parçası haline gelmektedir. Bu durumda ülkede ekonomik bir oyunu yöneten, denetleyen ve gözetleyen aslında siyaset yani hükümettir.

Hükümetler korkutucu, tehditkâr ve yabancı bir varlıkmış gibi hareket etme gücünü vergi toplama ve borçlanma gücünden alır. Ama aslında hükümet edenler biz-siz ve onlardır. Yani içimizden çıkmışlardır. Para gücüne sahip olmaları ile ekonomiyi yönetmektedirler.

EKONOMİ NASIL ÇALIŞIYOR?

Bir ekonomide temel olarak şu unsurlar yer alır:

1-Mal ve hizmet temin edenler (üreticiler-tüccarlar)

2-Mal ve hizmet alıcıları (üreticiler-tüccarlar-çiftçiler-esnaflar-işletmeler)

3-İşçiler ve memurlar (bir ekonomik faaliyet gösteren yerde çalışanlar)

4-Küresel ekonomi

5-Devlet

6-Tüketici

*İşletmeler küresel dünya ile iç içedir. Mal ve hizmet satın alır ve satar.

*İşletmeler yerli tedarikçilerden mal ve hizmet satın alır

*İşletmeler işçi çalıştırır ve ücret öder.

*İşletmeler para kazandığında, işçiler para harcadığında Hazine’ye vergi öder.

*İşletmeler dahil ülkede yaşayan her kişi aynı zamanda tüketicidir. Tüketici harcama yaptıkça hazineye vergi öder.

*Hazine başka kaynaklardan de vergi alır ve vergileri harcar.

VERGİLER NEREYE HARCANIR?

Hazine topladığı vergilerle bütçe harcamalarını gerçekleştirir. Vergiler harcamalara yetmez ise borçlanır. Vergilerin harcama yerleri esas olarak şunlardır:

*Savunma

*Sağlık

*Sigorta ve emeklilik

*Kamu güvenliği

*Ulaşım

*Hükümet harcamaları

*Barınma

*Eğlence, spor ve kültür

*Çevre ve temizlik

*Denizaşırı yardımlar

*Sosyal yardımlar

*Borç faizi

İşte bu vergi toplama ve harcama gücü siyaseti yani hükümeti ekonominin en büyük patronu hale getirir. Hükümetlere oy verenler de bu ekonomik dünyadan faydalanmak isteyen küçük ortaklardır. Hükümet eden bu gücü elinde geçirdiğinde büyük ekonomik krizler ve olağanüstü durumlar olmadıkça elinden kaçırmamak için vergilerimizi o yönde harcar. Örneğin, sosyal transferleri artırırlar; gereksiz veya önceliği olmayan kamu yatırımlarına girerler; belli sektörlere kayırmacılık yaparlar.

BİR ÜLKE İFLAS EDER Mİ?

Hükümetler ülke ekonomisini topladıkları vergilerle değil aşırı borçlanma ile ve bu borçları iyi yerde kullanmayarak dış borç krizine girerse teknik iflas durumu doğar. Hükümetler, ey yabancı! ben size borcumu ödeyemiyorum, der ve iflasını açıklar. Ancak bu iflas ülke varlıkların doğrudan el koymak sonucunu doğurmaz. Hükümetler iflas durumundan kurtulmak için alacaklılara taviz verir, yeni kaynak alır, borçları yeniden yapılandırır. Buna en yakın örnek olarak Yunanistan’ın borçlarını ödeyememesi durumunu gösterebiliriz.

Hükümetler iç borçları ödeyemezse bu bir iflas durumu değildir. Borçlar dolaylı olarak alınan bir vergiye dönüşür.

YANİ, DİYORUZ Kİ

Hükümetleri seçen bizler aslında fiyatını bir şekilde ödediğimiz oylarla ne satın aldığımız konusunda bilinçli değiliz. Reklamlar ve sağlanan çıkarların etkisi altındayız. Seçtiğimiz hükümetin ekonomiyi nasıl idare edeceğinden, vergilerimizi ülke gelişmesi doğrultusunda harcayıp harcamayacağından ve bizi iflasa sürükleyip sürüklemeyeceğinden pek de emin değiliz.

Sistem değişmedikçe ekonomik oyun yukarıda belirttiğimiz gibi devam eder gider. Oyun aynı oyun, sadece oyuncular farklıdır. Değişen ise, enstrümanın la sesini veren telidir!