Veltekum minkum ummetuy yed'ûne ilel hayri ve yeé'murûne bil mağrûfi ve yenhevne anil munker, ve ulâike humul muflihûn.  Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.(1)
Vettegû fitnetel lâ tusîbennellezîne zalemû minkum hâssah, vağlemû ennallâhe şedîdul ıgâb. Sadece içinizden zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir azaptan sakının ve bilin ki Allah, azabı çetin olandır.(2)   
'' El Emr Bi'l Ma'ruf Ve'n Nehy Ani'l Munker'' Ma’rufu emretmek,Münker’den nehyetmek manasına gelir.Bu ibare adeta yitik bir farzdır.Zira yitiktir,çünkü Kur’an-ı Kerim’in bu kadar üzerinde durduğu ,sık sık hatırlattığı bu farz adeta hayatımızda yok gibidir.Kur’an-ı Kerim’de az andığı o kadar ibadetleri yapıyoruz ki, Emr Bi'l Ma'ruf Ve'n Nehy Ani'l Munker ibadetini bu kadar hayatımızdan kovduk ,ne kadar arkalara aldık.Bunu anlamak mümkin değil.Onun için yitik farz dense yeridir.
El Ma’ruf, adı üstünde ‘’bilinen şey’’ demektir. İnsanlığın ortak iyilikleri de diyebiliriz. Dünyanın neresine giderseniz gidin iyi olarak ne adlandırılıyorsa her insanın fıtraten iyi olarak gördüğü iyilikler vardır. Bu zaman değişmekle, tarih değişmekle, kültür değişmekle değişmez. Ne zaman, nerede, nasıl hangi durumda olursanız olun değişmez. Şefkat iyidir. Merhamet iyidir. Paylaşmak iyidir. Düşmüşü kaldırmak iyidir. Gönül almak iyidir. Sevmek iyidir. Nereye giderseniz gidin, hangi zamanda yaşarsanız yaşayın bunlar hep iyidir ve hep iyi kalacaktır. İyi iyidir. Bunun doğusu batısı, güneyi kuzeyi olmaz. Bunun Müslüman’ı, ğayri Müslim’i olmaz. İyi iyidir. Onun için el-Ma’ruf, tüm insanlığın ortaklaşa iyide ittifak ettiği iyiliklerdir.
El-Münker ise bunun tersidir. İnsanlığın ittifak ettiği kötülüklerdir. Kötü de kötüdür. Hırsızlığın yeryüzünde iyi olarak sayıldığı yer yoktur. Zulmün iyi olarak kabul gördüğü yer yoktur. Zalim bile kendisine zulmedilmesini istemez. Hırsız, evine bir hırsızın girmesini istemez. Onun için fıtrata iyi ve kötü nakşedilmiştir. Feelhemehâ fucûrahâ ve tagvâhâ. Sonra da ona kötülük ve takva kabiliyetini verene yemin olsun ki, (3) Yani;hangi tohumu sularsanız onun ağacı biter.Aslında insanlar ahirette suladıkları yeri görürler.Cennet tohumunu sularsanız  cennet  biter.Cehennem tohumunu sularsanız cehennem biter.Yani siz büyüttüğünüzle buluşursunuz.Ahirette ellerinizle büyüttüğünüz sizi karşılar. Ne büyütüyorsanız onu bulursunuz. Bu manada ma’ruf ve münker belli, bilinen iyilik ve kötülüktür. Rabbimiz insana hassaten de Mü’mine ma’rufu emretmeyi, münkerden de nehiy etmeyi emrediyor. Bu ilahi bir emirdir. Bu bir vazife aynı zamanda bu bir sorumluluktur. Ma’rufu emredeceksin. Aslında Ma’rufu emir, ma’rufu önermesini de içerir. Ma’rufu iyiliği, güzelliği, doğruluğu önereceksin. Bunu gittiğin yere götüreceksin. Bunun meccanen da’vetçisi olacaksın. Fi sebilillah iyiliğin mümessili olacaksın. Sadece iyilik yapmak yetmez. Sadece iyi olmak yetmez. İyi olan sadece kendine iyi olmuş olur. İyiliği çoğaltmak lazımdır. İyiliğin hakkı onu çoğaltmaktır. Dolayısıyla iyiler iyiliği çoğaltmazlarsa kötüler kötülüğü çoğaltıyor demektir. Bakın şeytana. Hiç mesaiden kalıyor mu? Tatil yapıyor mu? Hatta mesaisi bittiğinde istirahat ederken bile şeytanlık düşünür. Kıssadır anlatılır.
Günlerden bir gün şeytanın yolu bir köye düşmüş. Keyfi yerinde olan şeytan sırtını bir ağaca dayamış ve buzağısı kazığa bağlı olan ineğini sağan genç bir gelini uzaktan izlemiş. Şeytan kadını epeyce izledikten sonra yerinden kalkıp kazığa bağlı buzağının ipini biraz gevşetmiş.Buzağı, bu az ötede annesinin sütünün kovaya sağılmasını aç karnına izlemeye daha fazla dayanamamış debelenmiş ve boynundaki ip çözülmüş. Koşarak annesini emmeye giden buzağı süt kovasını devirmiş. Sağdığı süt ziyan olunca sinirlenen genç kadın eline geçirdiği odunu buzağıya vurunca yavru yere yığılmış. Yavrusuna saldırılan inek kayıtsız kalamayıp bir tekmede kadını yere serip öldürmüş. Uzaktan geçmekte olan gelinin kayınpederi ineğin gelinini öldürdüğünü görüp ineği tüfekle vurmuş. Silah sesini duyan koca, karısını yerde cansız yatar babasını da elinde tüfekle görünce silahını çekip babasını öldürmüş. Kısa bir süre sonra gerçeği öğrenen genç adam, bu kadar acıya dayanamayıp intihar etmiş. Bütün bu olayları bir kenardan izleyen şeytan "BU FELAKETİDE BANA YÜKLERLER, BUZAĞININ İPİNİ GEVŞETMEKTEN BAŞKA BEN NE YAPTIM Kİ ŞİMDİ" demiş.
İşte Müslüman nasıl aldırmaz, vurdumduymaz olur? Şeytanın şu kötülük karşısında iman boşta durursa o imana yazık olmaz mı? O iman mahkûmmudur yoksa hâkimidir? O iman kalpte mahkûmsa o kalp zindan olmuş demektir. Eğer iman o kalbe saray olsaydı imanda sultan olurdu. İşte iman o zaman iyiliği emreder kötülükten de alıkoyardı. O iman müdahil olur iyiliği çoğaltırdı. Bana ne demezdi. Sana ne demezdi. Düşünsenize Allah (c.c)’ü bana ne deseydi Peygamberler gönderir miydi? Allah (c.c)’ü bana ne deseydi kitaplar gönderi miydi? Hatta ben akıl verdim, fıtrat verdim, irade verdim, vicdan verdim daha ne vereyim dese Allah-u Teâlâ haksız mıydı? Gerisini de kendileri bulsun. Ama Mevlamız kullarıma akıl, fıtrat, vicdan, irade verdim yinede sapabilirler. Birde onlara peygamberler göndereyim ve vahiyle onları destekli yeğim. Yollarını hiç şaşırmasınlar. İşte bunca ikramını Hz. Allah bize döndü döndü tekrar bahşeyledi. İnsanlık saptı bir daha gönderdi. Allah-u Teâlâ Ma’rufu emretmiş Münker’den de nehyetmiş.
Vettegû fitnetel lâ tusîbennellezîne zalemû minkum hâssah, vağlemû ennallâhe şedîdul ıgâb. Sadece içinizden zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir azaptan sakının ve bilin ki Allah, azabı çetin olandır.(2) Aldırmazlık bu ümmet için büyük bir felakettir. Korkarım ki iyiler bu yüzden cezalandırılacaklar. Korkarım ki Allah (c.c)’ü iyilerin bu ‘bana ne’ demeleri ve vurdumduymazlıları yüzünden yakalarını toplayacak. 
Kim neden mahrumsa o, onun yetimidir. Bir insan, imandan mahrumsa o iman yetimidir. Kur’an-ı Kerim’den mahrumsa o insan Kur’an yetimidir. Hidayetten mahrumsa o hidayet yetimidir. Biz anne veya babası vefat etmiş ise ona yetim deriz. Bu ümmetin anne babası olduğu halde yetimleri var. Annesi babası var imanı yok. İşte o imanın yetimidir. Anne babası var ama ahlakı yok, işte ahlak yetimi. İşte yetim mi arıyorsunuz? Bu ümmetin çok yetimi var. Ne olursunuz Allah rızası için o yetimlerin ellerinden tutalım. Aldırmazlık büyük bir bela, büyük bir felakettir. Korkarım ki iyiler bu yüzden cezalandırılacaktır. Korkarım ki Allah-u Teala bu yüzden iyilerin yakarlını toplayacaktır.
Ailemizin kayıp ve yetim çocukları için dua edelim. Kendi çocuklarımız için yaptığımız dua gibi bu ümmetin yetimleri içinde dua edelim, gözyaşı dökelim. Bu ümmetin mahrum yetimleri için yaptığımız dua ve gözyaşı birikir ve onların hidayetine, kurtuluşlarına, imanlarına vesile olur. Şimdi anlaşılmasa da ahirette anlaşılacaktır.
Allah aşkına etrafınıza dönüp bir bakalım. Üzerinde yaşadığımız bu topraklar gönüllülerin gönülleriyle fetheylediği topraklardır. Bu topraklar sadece gayrimenkulden ibaret değil. Gayrimenkul olsa idi fiyatı olurdu. Bu topraklar gayrimenkul değildir. Bu toprakları bize vatan kılan şey,gayri menkul olan değeri değil imandır.Kur’an şairi öyle diyor.’’ Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda’’.Bu toprakların altındaki nüfusu üstündeki nüfustan daha çoktur. Bu toprakların altındaki Mü’min sayısı üstündeki Mü’min’den daha çoktur. Allah rızası için vefakârlık adına bu toprakların insanların geleceği için ilgilenin. Şunu unutmayın! Yakamıza insan değil toprak bile yapışır. Ya Rabbi! İmandan beni mahrum ettiler diye. Endülüs’e gidince bu acıyı hissedersin. Müslümanlaşmış toprağın, taşın, ağacın imandan mahrum kaldığını görünce anlarsın. Sen toprak olsaydın üstünde namaz kılınsın istemez miydin? Sen taş olsaydın ezan sesi duymak istemezmiydin. İşte oda istiyor. Allah aşkına etrafınızla ilgilenin. İnsanlarla ilgilenin. Bana ne demeyin. Kendiniz için yaşamayın. Kendinizle yetinmeyin. İyiliği çoğaltın. Bunun için aşk lazım. Bunun için şevk lazım. Bunun için adanmışlık lazım. Bunun için aidiyet lazım. Bunun için ufuk lazım, ilim lazım, umut lazım. İşte o zaman peygamberleri anlarsınız. Efendimiz (s.a.v)’in saçını ne ağarttı o zaman anlarsınız. Ya Resülellah! O zaman seni anlıyorum dersiniz. İşte insan sancısı ne imiş? O zaman anlarsınız. Eğer Peygamber (s.a.v) âlemlerin yükünün altına girmeseydi âlemlere rahmet olamazdı. Sizde bir yükün altına omuz verin. Sizinde elinizden insanlar hidayete kavuşsun. Sizde şahit biriktirin.
 Yevme yefirrul mer'u min ehîh.  Ve ummihî ve ebîh.   Ve sâhıbetihî ve benîh. -İnsanın kardeşinden firar edeceği gün. Ve anasından ve babasından. Ve refikasından ve oğullarından (firar edeceği bir gün). (4) Niye kaçacak? Yakamı eline geçirmesin diye. Yakamı toplarsa sorar hesabını. Sen babam değilmiydin? Anam değilmiydin? Neden benim önüme gerilip de bu yol cehennem çıkıyor demedin?
Değerli dostlar!
Etrafımızın daha iyileşmesi ve güzelleşmesi için üstümüze düşen sorumluluklar var. Mutlaka ve mutlaka bunları birilerinin yapması lazım. Veltekum minkum ummetuy yed'ûne ilel hayri ve yeé'murûne bil mağrûfi ve yenhevne anil munker, ve ulâike humul muflihûn.  Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.
Allahımız bilmiyor mu?  Ve mâ ekserun nâsi ve lev haraste bimué'minîn. Sen ne kadar şiddetle arzu etsen de insanların çoğu inanacak değillerdir. (5)
Ve lev şâe rabbuke leâmene men fil ardı kulluhum cemîâ, efeente tukrihun nâse hattâ yekûnû mué'minîn. Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi elbette topyekûn iman ederlerdi. Böyle iken sen mi mü'min olsunlar diye, insanları zorlayacaksın?(6) Habibim! Bunu yapamazsın. Rabbin böyle bir şeyi dilemiyor ki? Bunu biz Allah’tan öğreniyoruz. O zaman şöyle bir sual akla gelebilir. O zaman Kur’an-ı Kerimi neden indirdin? El cevap:İmanı talep edenler, imanı tercih edenler,imanı seçenler,iyiliği seçenler iyi olsunlar diye.Yani içinizde bir maya bulunsun.İyilik arayanlar maya çalmak için geldiklerinde mayasız kalmasın diye.Oradan alsınlar ve hayatlarına çalsınlar.Talep meselesi.Nasip meselesi derseniz orada bir durun.Bu iş talep edene nasip olur.Talep etmeyene nasip olmuyor.Arayan buluyor.Sen aradığın zaman oda seni arıyor.Aslında sen bulmuyorsun o seni buluyor. Aradığın için onun aramasına sen vesile oluyorsun.Sen Allah’ı zikrettiğinde Allah’ta seni zikrediyor.Sen Allah dediğinde Allah beni zikretti diyebilirsin.Bundan daha büyük mutluluk var mı? Allah beni andı diye inanın tüyleri tiken tiken olur. Talep et o da seni talep etsin. Mutlaka o zaman seni bulur.
Bu manada iyilik talebimiz bizim asli vazifemizdir. Müslüman bulunduğu yeri iyi edendir. Müslüman bulunduğu yerin öznesidir nesnesi değil. Eğer Müslüman bulunduğu yerde nesne ise kötülüğe pasif katkıda bulunuyor demektir. Kötülüğü işlemek gerekmiyor. Kötü olmakta gerekmiyor. Eğer iyiliği büyütmüyorsanız, yaymıyorsanız siz kötülüğe katkıda bulunuyorsunuz demektir. Pasif iyiler aktif kötülerin teşvikçisidir. Dünyada hiç kimse annesinden kötü doğmaz. Şu bebek kötü bebek deme hakkımız var mı? Kötü bebek olabilir mi? Olamaz. Herkes İslam fıtratı üzerine doğar. Peki, bu kötülükler nereden ortaya çıkıyor? İyi doğan insanlar pasifler yüzünden önce pasif iyi, sonra kötü ve daha sonra aktif kötü oluyorlar. Eğer sahip çıkılsa idi kötü olurmuydu? Allah rızası için etrafımızdaki Allah’ın kullarıyla ilgilenelim. Bana ne demeyin. Gücünüzün yettiği kadar kötülüğe karşı durun buyuruyor Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v): "Bir kötülük gördüğünde gücün yetiyorsa elinle engellemeye çalış. Değilse dilinle engellemeye çalış. Değilse, ona da gücün yetmiyorsa kalbinle buğz et. Bu üçüncüsü imanın en zayıf noktasıdır."(7) Bir insan kötülüğü görüyor da tepki göstermiyorsa korkmalıdır. Ben iman diye içimde ölü bir şey mi taşıyorum? Korkmalıdır.
Kötülüğe tepki vermek, iyiliği teşvik etmek bizim imanımıza karşı borcumuzdur. Eğer biz böyle yaparsak o maya hep var olacaktır. Bir gün toplum değişip ve dönüşmeye başladığı zaman Rabbim bizi o topluma maya olarak çalacaktır inşallah. Kur’an- Kerim bunun için inmiştir. Yeni bir Kur’an nesli inşa olsun diye inmiştir ve bir nesli aktif iyi etmiştir. İlk Kur’an nesli bunu yaptılar. Yeryüzüne gürül gürül hidayeti ve iyiliği taşıdılar. O zaman iyi olan bugün niye bir daha iyi olmasın. Olmaması için bir sebep mi var? Kur’an’la inşa olun sizinde yaşadığınız çağ asrısaadet olsun. Kur’an neslini inşa edin sizinde yaşadığınız çağ asrısaadet olsun. Asrınız asrısaadet olsun. Rabbim bizi Kur’anla inşa olanlardan eylesin. Rabbim nemelazım diyenlerden etmesin. Rabbim, emr-i b’il Ma’ruf ve Nehy-i an’il Münker’in hakkını verenlerden eylesin. Rabbim, huzuruna çıkınca hidayetine vesile olduğumuz şahitleri bol eylesin. Ya Rabbi! Ben şahidim. Benim imanıma bu vesile oldu. Onu yakma ya rabbi desin. Onu affet desin. Ya rabbi! Benim imanımı onun imanı doğurdu desin. O benim iman babam desin. O benim iman annem desin. Rabbim şahitlerimizi çok eylesin inşallah… (âmin)

1-Ali Imran Süresi 3/104
2-Enfal Süresi  8/25
3-Şems süresi 91/8
4-Abese Süresi 80/-34,35,36
5-Yusuf Süresi 12/103
6-Yunus  Süresi 10/99
7- Tirmizi, Fiten, 11