Bayramlar, millî ve dinî duyguların, inanışların pekişmesi, taze ve canlı tutulması işlevi yanında, topluluğun birlik ve beraberliğini sağlamada ve bunun bireylerin bilincinde yer etmesinde de büyük rol oynar. “Müslümanların, en önemli sevinç günleri olan ve bizzat Hz. Peygamber tarafından ilân edilen ramazan ve kurban bayramlarında birbirlerini tebrik etmelerine” Arapça ve Osmanlıcada muayede, Türkçede bayramlaşma denilir. Bayramlaşmanın el sıkışmak, küçüklerin büyüklerin ellerini öpmesi, yemek ve tatlı ikram etme, hediyeleşme şeklindeki uygulamaları zaman içinde gelişerek gelenek halini almıştır. İlk dönem Müslümanlarının bayramlaşma şekli hakkında yeterli bilgi olmamakla birlikte, bayramlarda “Allah kabul etsin”  şeklindeki dileklerle tebrikleştikleri, bu tebrikleşmenin Emevîler devrinde de sürdürüldüğü bilinmektedir. Abbasiler döneminde, başta Bağdat, Kudüs, Şam gibi büyük şehirler olmak üzere çeşitli merkezlerde canlı bir şekilde yapılan bayramlaşma ve kutlamalar sırasında tatlı ikram etme uygulaması Fâtımîler’de gelenekleşmeye başlamıştır. Selçuklular zamanında da ramazan ve kurban bayramı kutlamalarına büyük önem verilir; ayrıca Nevruz ve Mihrican bayramlarında da şenlikler yapılırdı. Bayramlaşma, sevgi, saygı, sıla-i rahim, ikram ve cömertlik gibi erdemlerin güzel bir tezahürü olarak en büyük itibar ve önemi Osmanlılar’da kazanmış, görkemli törenlere, geleneklerin oluşmasına vesile olmuştur. Osmanlılar’da bayramlaşma namazdan sonra başlar, küçükler büyüklerin ellerini öper, büyükler de küçüklere hediye dağıtırdı. Ayrıca bayram münasebetiyle tebrik için evleri dolaşan bekçi, çöpçü, tulumbacı, davulcu gibi hizmetlilere bahşiş verilirdi. Toplumun çeşitli kesimlerinde hiyerarşik bir düzene göre ziyaretleşme ve bayramlaşma tam bir itina ile yerine getirilen muaşeret kurallarıydı. Gerçekten dinî bayramlar, insanlar arasında kaynaşmanın, dostlukları ve ahbaplıkları ilerletmenin bir yolu olarak belli bir öneme sahip oldukları gibi, dinî his ve şuurun toplumsal boyutta tazelenmesinin de bir vesilesidir. Kendisi çeşitli sebeplerle bayramlaşma törenlerine katılmayan insan bile bunu hisseder ve yaşar.
Bayramlaşmanın, gergin ve soğuk ilişkileri yumuşatma, kırgın, dargın ve küskünlerin barışması gibi bir fonksiyon icra ettiği de söylenir. Bununla birlikte, her zaman insanlarla iyi geçinmek, çeşitli nedenlerle meydana gelmiş olan dargınlık ve kırgınlığı kaldırmaya çalışmak daha uygun olur. İnsan
bu hislerle dolu olmadıktan sonra bayram günü, bayramlaşma yoluyla sağlanan barışma töreni, bir gösteri olmaktan öte gitmeyebilir.
Bu bayram gününde dünyanın çeşitli bölgelerinde zulüm,işgal,sömürü ve işkence altında inleyen insanlar için dua ederken,vatanımızda bağımsız ve özgür bir şekilde birlik ve beraberlik içinde yaşamanın ne kadar büyük bir nimet olduğunu bir kez daha hatırlamalı,bu vatanı bize emanet eden aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi bu vesile ile rahmet ile yad etmeliyiz.
Gerçek bayram ahiret bayramıdır. İnsanın yaptığı tüm güzel çabaların karşılığının kat kat fazlasıyla verildiği, ibadetlerin ve tüm güzel davranışların ödülünün insanın önüne "cennet" biçiminde konulduğu gün. Bayramlar, ahlaki davranışın mutlaka ödüllendirileceği inancını pratize eden müstesna zamanlardır. Ama her şeyden önce bu bayramlar Allah'ın hayata müdahil oluşunun, O'ndan bağımsız bir mutluluk tasarımının muhal oluşunun, O'ndan bağımsız hiç bir dünyevi güç ve otoritenin, toplumları bu denli motive edemeyeceğinin en açık şahididir.
Ramazan'ı ilahi gündem olarak algılayanların bayramı mübarek olsun. İslam âleminin birlik ve beraberlik duygularının pekişmesine, gaflet uykusundan uyanışına; akıl, irade ve vicdanların dirilişine Hz. Allah vesile kılsın.