17 Ekim 2020 23:10

Sinemada göç, yoksulluk, gecekondular, gökdelenler ve İstanbul

Gecekondu

Fotoğraf: DHA

PAZAR
Paylaş

Bir süredir sürdürdüğümüz göç olgusu ve sinemaya yansımalarını, göç filmlerini yazmayı bu yazıyla tamamlıyoruz. 1950’lerde başlayan ve günümüze dek süren kırsaldan büyük kentlere göç, yaşanan toplumsal dönüşümlerle birlikte nitelik değiştirerek, buna göre de hayatı etkileyip dönüştürerek çoğu zaman yarattığı yakıcı-yıkıcı sonuçlarıyla insanı, kenti, ülkeyi birçok bakımdan etkileyip dönüştürerek sürdü.

Türkiye’de göç olgusu ve iç göç hareketleri ve sinemaya yansımaları 10’ar yıllık zaman dilimleriyle incelendiği gibi bazı çalışmalarda da 1960-1980 arası ilk dönem filmleri, 1980-2010 arası ikinci dönem filmleri olarak sınıflandırılmıştır.

Birkaç haftadır 10’ar yıllık zaman dilimleriyle yazmaya çalıştığımız süreçlerdeki göç olgusunu yaşanan dönüşümleri, sinemaya yansımalarını ilk döneminden günümüze dek film örnekleriyle yazdık. Özetle anımsayalım; ilk dönem filmlerinden “Gurbet Kuşları”, “Bitmeyen Yol”, “Gelin-Düğün-Diyet”, “Hızlı Yaşayanlar”, “Keşanlı Ali Destanı” “Karanlıkta Uyananlar”, Bitmeyen Yol”, “Ah Güzel İstanbul”  filmlerini bu sayfada yazmış, 1950’li, ’60’lı yılların göç hareketlerini ve bu filmler üzerinden sinemaya yansımalarını anlatmıştık. Bu yıllarda daha çok kır yoksullarının büyük kentlerin, özellikle de İstanbul’un cazibesine kapılıp, taşı toprağı altın olan kentin nimetlerinden yararlanma, zengin olma, sınıf atlama düşleriyle yaşadığı göçler yaşanır ve filmlere yansır.

’70’li yıllar artık iç göçün zirve yaptığı, buna bağlı olarak hızlı ve altyapısız, plansız, çarpık kentleşmenin yaşandığı yıllardır. Kent çevreye doğru yayıldıkça gecekondulaşma ve mahalleler ve de oluşur. Bu yıllarda yaşanan göç olgusu sinemaya “Umut” (1970), “Fatma Bacı” (1972), “Canım Kardeşim” (1973), “Köyden İndim Şehire” (1974) “Taşı Toprağı Altın Şehir” (1978),) “Sürü” (1978), “Sultan” (1978) “Yusuf İle Kenan” (1979) vd. gibi filmlerle yansır.

Küreselleşmeye, yenidünya düzenine bağlanılan 1980’lerden sonra liberal rantsal dönüşümün uygulayıcıları kentlerin siluetini, dokusunu, kültürünü yok etmeyi sürdürür. Büyük sermayenin gökdelenleriyle başlayan dikey tabutluklar her yanı sarar, gökdelenler plazalar mezarlığına dönüşür kentler.

1980’li, 1990’lı yıllarda yaşanan göç olgusu ve bunun sinemaya yansımalarını “Devlet Kuşu” (1980), “At” (1982), “Fidan” (1984), “Çiçek Abbas” (1985), “Züğürt Ağa” (1985), “14 Numara” (1985), “Muhsin Bey” (1987), “Gülen Adam” (1989),  “Bir Yudum Sevgi” (1984) ve “Bir Avuç Cennet” (1985) gibi önemli filmlerde de görürüz. 

1980’li yıllardaki göç olgusunun ve yaşanan dönüşümlerin çerçevesini, köyden kente göçenlerin kendilerini kabul ettirme, sesini duyurma ve büyük kent sakinlerinin de yeni gelenleri geri püskürtme çabaları belirler.

1990’lı yıllar ve sonrası küreselleşmenin etkilerinin ekonomik yarılmanın daha da derinleştiği, kentte tutunabilmenin güçleştiği, yoksulluğun kentlerde daha da hissedilir olduğu, görünür hale geldiği yıllardı. Gecekondu alanlarının artık varoş olarak nitelendirildiği filmler İstanbul’un arka sokaklarındaki yeni kuşak göçmenlerin hikayeleri üzerine kuruludur.

Bu yıllarda “Benim Sinemalarım” (1990), “Boynu Bükük Küheylan” (1990), “Gece, Melek ve Bizim Çocuklar” (1993), Zeki Demirkubuz filmleri (C Blok-1994, “Eşkıya”, 1996 Masumiyet-1997, Üçüncü Sayfa-1999) 1990’lı yılların filmlerinden bazılarıdır. 

2000’lerde, “Uzak” (2002), ”Gönül Yarası” (2005), “Sır Çocukları” (2002), “Metropol Kâbusu” (2003), “Kayıp Cennet İnsanları” (2004), “Başka Semtin Çocukları” (2009) gibi filmlerde izleriz yaşanan göçün kente ve insana etkilerini, yaşanan dönüşümleri.

İSTANBUL, GECEKONDULAR, ÇARPIK KENTLEŞME, GÖKDELENLER

1950’li ve 1960’lı yıllar Türkiye’de siyasal-ekonomik ve kültürel alanlarda köklü değişimlerin, gelişmelerin yaşandığı yıllardır. “Sanayileşmeyle birlikte toplumların kentlere doğru hızlı ve kitlesel bir biçimde göç etmeye başladığı bilinmektedir. Bu göçle beraber kentlerdeki nüfusun değişimi kentleşme olgusunu ortaya çıkarmıştır. Fakat kentleşme sadece nüfusa bağlı bir değişme değil; toplumsal bir değişme sürecidir.”

Türkiye’de 1950 sonrası özellikle Demokrat Parti iktidarıyla birlikte yaşanan gelişmeler, dönüşümler yeni oluşmaya başlayan Yeşilçam Sineması’na da yansır. 

Büyük kentlere göçle gelen insan toplulukları, ne köylü kalabilir ne de kentli olabilir. Kentlerde genellikle iş alanlarının çeperlerine kurulmuş derme çatma evlerde başlarda akrabalık veya hemşehrilik ilişkileri çerçevesinde barınırlar. Bu yıllarda gecekondulaşma süreci oldukça yoğun biçimde yaşanır, zamanla bütün kenti kuşatır. 

Yıllar içinde “Yaşanılan ve aidiyetlik kurulan kentler günümüzde, sığınılan, nefes alınan ve hatıralarla yüklü mekanlarını kaybeder. Kent olgusu, çarpık kentleşmenin içinde yaşamını sürdürmeye devam eden ve görmezden gelinen yoksulluk mekanlarıyla; çok katlı gökdelenler, plazalar ve benzeri konutların çıkışsız ve nefessiz bıraktığı mekanlarıyla; üst sınıfların güvenlikli siteleriyle; orta sınıfın ya kent merkeziyle temassız ya da yap-satçı apartmanlarıyla; ‘varoşlaşan’ gecekondu merkezleriyle farklılaşan biçimlerde varlık kazanır hale gelir.”

1980 sonrasında ‘sermayenin kentleşmesi’ olarak adlandırılan neoliberal bir kent anlayışı, tüm ülkeye yayılırken, İstanbul hızlı bir biçimde yeniden inşa edilir. Yenilenme sürecinde, tarihi miras alanları turizm endüstrisinin beklentilerine yönelik olarak elden geçirilir, ‘temizlenir’, restore edilir. ‘Uygun görülmeyenlerin’ Sulukule örneğinde olduğu gibi bölgeden taşınmaları sağlanır. Tarihi alanların ‘yenilenmesi’ni meşrulaştıracak bir yasal zemin de hazırlanır. İstanbul’da birden fazla merkez oluşur. İstanbul, kentin parçalanmasıyla, 2000’ler sinemasında aidiyetsiz mekanlarıyla, yaşamanın ve yerleşmenin mümkün olmadığı, tehdit eden kent halindedir. Kent bir yandan yaşanılan, bir yandan ayakta kalmak için mücadele edilen, mücadele etmeyenin kendine yer bulamayacağı ve kayıpların verildiği bir yapı sergilemeye devam eder.”

(*) Yazıda kullandığım alıntı ve bilgiler için yararlandığım makaleler:

- “2000’ler Türk sinemasında kentsel, dönüşüm” başlıklı makaleden yararlandım. Şeyma Balcı, (sinecine dergisi 2018, Güz) 

- “Türk Sinemasında Göç Temalı İstanbul Filmleri Üzerinden Kentlerdeki Mekânsal ve Toplumsal Değişimlerin İncelenmesi” Hayat Zengin Çelik, Senem Tezcan. (Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisi, Sayı 2, Aralık/ 2017)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa