Yusuf Ziya Cömert

Yusuf Ziya Cömert

Şiire bön bön bakılmaz

Şiire bön bön bakılmaz

Üç boyutlu resimleri bilirsiniz. İlk bakışta anlamsız, bir kağıdın üstüne rastgele resmedilmiş, birbirinin içine girmiş benekler görürsünüz.

Bu bakışla akşama kadar baksanız, o renkli beneklerin dışında hiçbir şey göremezsiniz.

Hiç denediniz mi üç boyutlu resme bakmayı? Düşünün: İki arkadaş bakıyorsunuz.

Biriniz, o renkli beneklerin farklılaşarak, kağıdın derinliğinde, tanımlanabilir bir nesnenin, bir geyiğin, bir yelkenlinin görüntüsünü oluşturduğunu fark edersiniz.

Aaaa! Bir yelkenli gemi!

Işık oyunları var resimde, çok güzel!

Arkadaşınız, düz murabba kağıdın yüzeyine manasız bakıyordur.

Hiçbir şey yok!

Var, baksana, arkada da mehtap.

Ben niye göremiyorum?

Başka türlü bir bakış gereklidir üç boyutlu resmi görmek için.

Nasıl?

Gözlerinizi kısarsınız. Kağıda değil, kağıdın arkasında bir yere bakıyormuş gibi bakarsınız.

Yeterince yoğunlaşabilirseniz resim size kendisini gösterir.

Şiir de buna benzer bir bakış gerektirir.

Böyle bir bakışa sahip değilseniz kağıdın üzerinde sadece kendi anlamlarına gelen, art arda veya alt alta dizilmiş harfler, kelimeler, noktalamalar, cümleler görürsünüz.

Gemiyi göremezsiniz. Mehtabı da...

Bir metnin şiir olduğunu, muntazam kıtalar veya beyitler şeklinde sıralanmasından anlayan, ara sıra da, “Ben serbest şiirden hoşlanmıyorum” diyen mutlu ve kendilerinden emin insanları hatırlayın. (Serbest şiir ne demekse!)

Bu durumda siz kaygılanmalısınız. O istif edilmiş mısralardan bir şey anlıyorsanız, hastasınız.

***

Arkadaşınız, kıtalar, beyitler, kafiyeler halinde nazmedilmiş bile olsa, şiirin şiiriyetini görmekten mahrumdur. Dizilişlerindeki intizam, önündeki sahifede duran metnin şiir olduğunu ikrara mecbur eder onu.

‘Edebiyatçılar’ın çoğu, böyle düz ve düzgün bakışlı, ‘sağlıklı’ insanlardır.

Edebiyatçılar derken, şiirleri ellerine alıp birtakım formüllerle, lügatlerle, şiirin dalağını, böbreğini, pankreasını ortaya dökmeye uğraşan tipleri kast ediyorum.

Yaptıkları, üç boyutlu resme düz bakmak ve üzerindeki düz bakışla görülebilen renkli beneklerin istatistiğini yapmaktan ileriye geçmez.

Tamamen lüzumsuz değildir yaptıkları.

Kelimelerin anlamı, kafiyenin türü, -eğer divan şiiriyse- vezin, ‘şairin’ işlediği konu, yaptığı –teşbih, tecahül-i arif, tenasüp gibi- sanatlar, hangi kelime ile neyi kast ettiğine dair varsayımlar, müptedilerin işini kolaylaştırabilir.

Şiiri ‘tahassüs’ ve ‘telezzüz’ etmeyi önemseyenler, ‘edebiyatçılar’ın ‘teşrih’ ayinlerine fazla kulak vermeseler iyi olur.

(Telezzüz ve tahassüs kelimelerini şu anda kullandığım maksatla, fakat musiki için, rahmetli Ramazan Dikmen’in de bulunduğu bir ortamda –galiba üçümüzdük- şair dostum, ağabeyim, Mehmet Ragıp Karcı kullanmıştı. Ramazan da, “Kelimeleri görüyor musun?” diye altını çizmişti.)

***

Dimağınızla, ruhunuzla teneffüs ettiğiniz şiir, birdenbire, bir hendese problemi şekline girebilir.

Şiirle ilişkiniz, bir doktor-hasta ilişkisine dönüşebilir.

Üç boyutlu resme bakmak için gerekli olan yoğunlaştırılmış bakıştan hareketle, şiire bakışın mahiyetini tarif etmeye çalıştım.

Böylece, verebildiysem, düz bakmakla şiire bakmak arasındaki fark hakkında fikir vermiş oldum.

Bu, söze, metne bakışla ilgili bir fark.

Hayata bakarken de farklı bakarız. Kimimiz düz, kimimiz derin.

Şairlerin bu ‘nitelikli’ bakışa sahip oldukları doğrudur.

Şairlik iddiasında bulunanlar bu cümleden kendilerine pay çıkarmasın.

Benim gördüğüm, bu ‘nitelik’ kendisini şair sayanlar arasındaki çok küçük bir azınlıkta var.

Burada duralım. Yerim bitti.

Şiiri, hayatımı, varoluşumu tamam kılan bir ‘gerçeklik’ olarak görüyorum. Şiirle aramdaki bu hukuka istinat ederek, pazar günleri, elim değdikçe şiir üzerine de yazacağım.

Bir sıralamaya, tasnife bağlı kalmaksızın, tamamen içimden geldiği gibi. Bu, başlangıç olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Ziya Cömert Arşivi