Sığdığı kadarıyla sı(ğ)mak

Geçen hafta sırılsıklam kelimesini irdelemeye başlamıştık. Dikkatli bakarsanız sırıl’ın da sıklam’ın da ilk iki harfi aynı: “Sı” kökü ile başlıyor.

Köşemizi takip edenler fark etmişlerdir; kelimelerin kökünü birkaç yoldan yokluyoruz. Biri sondaki sesleri attıkça kelimenin köküne yaklaşmış oluyoruz. Diğeri kelime sessiz denilen ünsüz harfle başlıyorsa ilk harfini kaldırıp kelimenin kökünü yokluyoruz. Klasik kelime kökünü arama yöntemi kelimenin sadece sonundaki sesleri kaldırmak iken biz hem sonunu hem de başını kaldırarak iki taraftan da yoklamamızı gerçekleştirmiş oluyoruz. İkinci yöntemi uyguladığımızda bunlarla da yetinmeyip üçüncü bir adım atarak kelimenin başına başka hangi seslerin geldiğini ve bu gelen seslerle kelimenin kazandığı anlamlar arasında ilişki olup olmadığını yokluyoruz.

Bunu yaparak ne elde ediyoruz? Seslerin tek tek ne gibi bir anlama sahip olduğunu fark etmeye başlıyoruz. Yetmiyor, bir kelimede ses (ek) başa geldiğinde nasıl bir fonksiyonu oluyor, kelimeye nasıl bir anlam katıyor, sona gelirse nasıl bir anlam katıyor, ortada olursa yani kelimenin kökünde olursa nasıl bir anlama sahip oluyor; bunları da görebilmenin imkanını veriyor kelimeyi bu üç aşamalı yaklaşımla incelemek.

Bu usûl bilgisini veriyorum ki bu nasıl bir kelime irdelemektir diye şaşırıp kalmayasınız. Pek alışık olmadığınız bir yöntem olmasına çok takılmamanızı tavsiye ederim. Hatta alışık değilsiniz diye de hemen kesin yanlıştır, fantezi bunlar dememenizi öneririm.

***

Bu izahattan sonra sırıl ve sıklamdaki “sı”ya bakalım. Sı ile başlayan hangi kelimeler var, onları sıralayayım. Şimdilik sadece sıralayacağız. Manalarını karşılaştırmaya yerimizin darlığından ötürü pek giremeyeceğiz. Sı kökü ile başlayan Türkçe kelimelerimiz hiç de az değil. Hatta birçoğunu buraya sığdıramayacağım için aşağıda verdiğim kelimelere yakınlıklarından dolayı yazamamak durumunda kalacağım:

Sıbıç (meyve sapı), sıbılik (silinmiş, parlak cilalı taş veya ağaç), sıbırmak (öfkeyle saldırmak), sıbırdamak (koşmak), sıbıtmak (atmak, fırlatmak, çalmak), sıbiz (ahmak), sıbızgu (düdük, boru).

***

Sıcak, sıçan, sıcancık (çamaşır yıkandığı zaman evde çok fare oluşacağına inanılan 13 Mayıs günü), sıcıl (kurbağa) sıçmak, sıçoyul (bukalemun) sıçramak.

Sıdak (yumuşayarak bozulmuş ipek kozası), sıdalak (olgunlaşmaya başlayarak yumuşayan meyve).

Sıfıla (kesilmiş filiz), sıfın (sarp, aşılması güç yer), sıftı (hayvan ölüsü).

Sığ, sığı (ala geyik), sığıt (utanma, saygı), sığınmak, sığır, sığırt (dikiş), sığnar (akraba, yakın), sığva (genç, yakışıklı), sıgu (kırık).

Sıhıtmak (ağlamak), sıhlamak (dikkatle bakmak), sıhlamsu (sıklamsu yani; sudan çıkmış, çok ıslanmış), sıhma (yelek).

Sıkçıl (cimri).

Sıldırım (yalçın, sarp kaya), sılık (kirli, pis), sıl (gübre).

Sımcak (kedi), sımışka (ayçiçeği).

Sınmak (kırmak), sınıkçı, sındık (şemsiye, makas), sındıkı (kertenkele), sındırıcı (katil), sınat (sonbaharda bitkileri vuran soğuk).

Sıpa, sıpışka (kibrit).

Sırsıl (inatçı, korkusuz), sırt, sıtıra (sevimli).

Sısat (sıkıntılı). Sıska Yunancaymış bu arada. Sıskı (doğru, sahi), sışılmak (şişirilmek).

Sıtırasız (sevimsiz), sıtma, sıtmak (kırmak).

Sıvamak, sıvazlamak, sıvı, sıvışmak.

Sıyığ (çorba), sıyık (çuvaldız), sıylan (dalsız, budaksız ağaç), sıymak (azaltmak, sıyırmak), Sıysuz (onursuz), sıyrıntı (son doğan çocuk, yağ), sıyuk (yıkıntı, harabe), sızmak, sızığan (küçük çıban).

BİLGİNİZ OLSUN:

3.5 yıl önce Balaban Tekkesinde başlayıp Üsküdar’da H Yayınlarında Yunus Emre Divanından kelime kelime devam ederek sürdürdüğümüz Etimoloji derslerimizi pazar günleri 17.30’a aldık. Kelime Ağacı isimli etimoloji programımız ise hafta içi her gün saat 18.55’te TRT Radyo 1’de.

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum