featured

Şiddete pirime devam mı?

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

20 Şubat 2015 tarihinde günlük gazetelere göz gezdirdiğimde dikkatimi; polise geniş yetkiler tanıyan “iç güvenlik paketi” ile ilgili ana muhalefet liderinin “Halkın direnme hakkı doğar.” sözlerine cevap veren Başbakan Davutoğlu’nun “Molotof atanlara karşı halk kendi sokağını, kendi şehrini Molotofla savunur” sözleri, Kırıkhan olaylarının hemen öncesinde gördüğümüz ve yaşadığımız olayları aklıma getirdi. Belki de ilk defa anlatacağım.

Yıl 1971, aylardan Temmuz, gününü hatırlamıyorum. Ramazanlık, iftara kalkmışız. Yoğun silah sesleri gelmeye başladı. Nereden geldiğini merak ederken, yakından bir yerden diyerek sokağa çıktık. Her kafadan bir ses çıkıyor. Silah sesleri durmadan devam ediyor. O günün konjönktüründe bir saldırı olduğunu zanneden toplulukla sesin geldiği yöne doğru yürüyoruz. Elimize ne geçti ise. Silahı olan silaha, değneği olan varsa değneğe, taşa sarılarak havaya ateşler ederek, yoğun bir kalabalıkla gelen silah sesine doğru yürüdük. Kalabalığın çıkardığı sesler üzerine silah sesleri kesildi. Silahlı saldırıya uğrayan eve geldik. Evin sahibi Allah rahmet etsin Mehmet Çıldır (Kafkasyalı) idi. Elinde bir silahla, yüksek sesle bağırarak konuşuyordu.

Konuşma değil adeta çılgına dönmüştü. Emniyet müdürünü aradığını, kendisine “kendinizi koruyun”, “Bizim yapacağımız bir şey yok” dediğini söyleyerek yerdeki boş kovanları, duvara saplanan mermileri, ailesinin düştüğü durumu göstererek evin önünde dönüyor dönüyordu. O Kocaman Mehmet Kafkasyalı, Kırıkhan’ın Şoförler derneği başkanı, kamyoncular kooperatif başkanı, Gündüz Mahallesi’nin ileri geleni Bayır-Bucaklıların sevilen lideri, yerlere bakarak çaresizlik içinde kıvranıyordu. Kendisine söylenen sözleri hiç duymuyordu. Bu arada biz de yürüyelim, yakalım yıkalım lafları edilmeye başladı.

Tabi yakıp yıkacakları evler; potansiyel suçlu olan komşumuz Kürt evleri, Kürt insanları idi. O büyük adam bulunduğu bu zor durumda bile yüksek sesle bağırarak “Kimse bir şey yapmayacak. Durun bakalım, işin aslını anlayalım. Boşu boşuna suçsuz insanlar zarar görmesin” diyerek heyecanlanan kalabalığı yine kendisi yatıştırdı. Allah rahmet etsin, hanımı Hüriye ablaya seslendi: “Getir aş kazanını sahuru hep beraber yapalım” diyerek, yığılan mermilerin, boş kovanların üzerine oturdu. Sonra sabah işe gidecekler evlerine dağıldılar. Ben inanıyorum ki o ileri görüşlü yiğit adam halkı ikna etmese idi, 1000 kişiye yakın kadınlı erkekli kalabalığın başına ne gelirdi? Bu kalabalık ne yapardı acaba, tahmin etmek çok zor değil.

Ben şimdi soruyorum: Sayın Başbakanın “Molotof atanlara karşı halk kendi sokağını, kendi şehrini Molotof la savunur.” sözlerinin uygulamasını yukarıdaki olaylardan sonra belli yaşta olanların hatırladığı meşhur Kırıkhan olayları ile halk sokağını, şehrini savunmaya kalkmıştır. Ama sonuçları çok acı olmuştur. Daha kötüsü bu tür olayları gerekçe gösteren Silahlı kuvvetler idareye el koymuştur. Burada belki silahlı kuvvetler bertaraf edilmişe benziyor ama bir başka güç duruma el koyabilir.

Onun için şu seçime gireceğimiz ayların arifesinde herkes ağzından çıkana dikkat etmelidir. Sorumlu davranmalıdır.

Sanki iktidarın görevi şiddeti körüklemek, muhalefetin görevi halkı sağduyuya davet etmekmiş gibi günler yaşıyoruz. Devamlı kışkırtmalar, MHP-HDP karşı ise biz doğru yoldayız, diyebilen bir başbakan, “Öyle veya böyle bu yasa çıkacak” diyerek ateşe benzinle giden bir Cumhurbaşkanı. Öbür yanda MHP zaman içinde partisinin menfaatlerini bırakarak, Yüce Türk Milletinin menfaatleri doğrultusunda tavırlar almışlardır. Bunları herkes bilir. Sırf MHP’lilerin oylarını almak, onların kafalarını karıştırmak için halka karşı söylemler geliştiren Başbakan, tansiyonu aşağıya çekmek için bu güvenlik yasası yeniden ele alınsın demesi gereken Cumhurbaşkanı yangına adeta körükle gidiyorlar. Hatta bu yasayı geri çekmek gerekirken insanların terör yönlerini tahrik eden sözler, hiç yakışmıyor. Güzel Türkiye’mize yazık oluyor.

Özgecan kızımızın başına gelen olayın bir anda bütün Türkiye’yi sardığını, Ege Üniversitesi’ndeki olayların sonucunda hayatını kaybeden ülkücü gencin durumunun sağduyulu olarak durdurulmasına çalışılmasını iyi görmeleri gerekir. Bu olayların hep böyle sağduyu ile sonuçlanmayacağını bilmeleri gerekir. Dünyanın diğer devletlerinde nasıl sonuçlandığını hatırlamalarını salık veririm. Çünkü, inanın herkes gergin. Herkes Molotof gibi. Buna rağmen şiddete pirim vermeye devam mı? Ne dersiniz?

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Şiddete pirime devam mı?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir