Bilim kurgu filmleri gerçeğe dönüşmüş gibi.
Ömrümüzde yaşayabileceğimiz en gizemli günler.
Gün içinde kafalarda gezinen bin bir türlü sorular.
Sokaklar bomboş ama yaşam sürüyor.
Trafikte keşmekeşin yaşandığı yollarda in cin top oynuyor.
Olağanüstü önlemleri yaşam alanımızda uyguluyoruz.
Bina girişlerinde 'Aman kapı koluna dokunmayalım' önlemleri.
Olur ya; varsayalım dokunduk doğru lavaboya elleri sabunlamaya.
Eller göğüs hizasına gelince beyin 'O seviyenin üstü tehlikeli bölge indir' diyor.
İş yerindesin, tanımadığın kişi dışarıdan bir evrak getirdi.
'Kardeşim o evrakı masanın şu köşesine bırakır mısın?' diyorsun.
Evrakın üzerinde virüs var ise üzerini kapatarak yirmi dört saatliğine karantinaya alıyorsun. İçimden de 'Eğer o evraka bulaşmış isen ne kadar onun üzerinde yaşayacaksın korona.' sözleri.
O kadar detaylı düşünüyorsun ki, bazen tebessüm ediyorum önlemlerime.
Eve kapananlar güzel de, zorunlu dışarı çıkanlar her zaman risk.
Ya farkında olmadan eve virüs taşıyorsan.
Onunda kolayı girişte üzerindekileri olduğu gibi çıkar ve balkondaki askıya as.
Ne önlem ama! 'Seni gidi korona, soğukta on iki saat kal da gör gününü…'
Odaya geçmeden bedeninin açıkta kalan yüzeylerini sabunlu suyla yıkayarak eve giriş vizesini alabilirsin.
Koronayla günlüğümüz bitmedi ki…
Sofraya oturduğunda zil çalar ve kargodan gelen gence 'Evet aradığın yer burası kardeşim' diyerek uzattığı koliyi alırsın. Aldığın paket pimi çekilmiş bir bombadır ve onu hiçbir yere dokundurmadan balkona bırakırsın. Açık hava balkon o kadar güvenli garantili yerdir ki…
Evle ilgili genelgede 'Bu pakete yirmi dört saat dokunulmayacak' diye yazar. Görevlinin elindeki kağıda imza atmak için kalemine uzandığında 'Abi ben senin yerine imza atıyorum' der.
Neyse yeniden sabunla ellerini yıkayarak akşam geçersin ekran başına.
Bakarsın ekranlarda sağlık ordusunun elleri öpülesi komutanları.
Bir tarafta Ateş Kara, diğer tarafta Mehmet Ceyhan, öbür tarafta Serap Yavuz…
Tıp profesörleri Kurtuluş Savaşındaki komutanların bugünkü sürümleri.
Bugünlerin komutanlarını tanıdıkça seviniyor, gururlanıyoruz tabi ki…
Onları dinlerken de kendimizi neredeyse Tıp Fakültesi öğrencisi gibi hissediyoruz.
Gözleri uykuya hasret komutanların umutlu kelimeleri ilaç gibi geliyor insana.
Bakanından, bürokratına, yöneticisinden akademik personeline, hemşiresinden hasta bakıcısına cephede bir savaş var. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın şeffaf, gerçekçi ve merhamet duygularıyla mesaj içerikli açıklamaları güven veriyor topluma.
Değerini fark edemediğimiz günlerin değerini anlıyoruz bugünlerde.
Cephede çarpışanların emeklerini göremezsek vebal altında kalırız.
Emeklere yazık olur, çok büyük saygısızlık olur.
Savaşın baş aktörleri Sağlık Ordumuzun Emeklerini boşa çıkarmamak için.
Çanakkale'de 'Seyit Onbaşı Olamayız' ama…
Lütfen ama lütfen yine 'Evinde Kal Türkiye'
Evinde oturarak mermi taşırsın cepheye.