"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şer cephesi = Hayır cephesi!

Ahmet BATTAL
28 Mart 2017, Salı
Önce şunu tesbit edelim: Bu referandumda önümüze konanlar 2010 referandumundaki gibi “yetmez ama evet” demeye uygun değil.

Zira “sistemde iyileştirme” yapılmıyor. Dolayısıyla “ülkemiz daha iyisine layık, ama eh, mecbur kaldık madem, şimdilik bu eksik değişiklikle idare edelim” denilemez. Aksine, riskleri çok yüksek olan bir sistem değişikliği ve hatta bir anlamıyla “rejim değişikliği” yapılıyor. 

Başlığa gelince; cepheleşmeye ve cepheleştirmeye karşıyız. Siyaset savaş değildir ve hiç birimiz cephede değiliz. Bize “şer cephesindesiniz” diyenlere de bunu söyleye geldik. 

Zira, alet edegelenlerin yaşattığı acı tecrübelerin dersiyle biliyoruz ki; “siyasette hayır ve şer inhisarcılığı dini siyasete alet etmektir ve bunu yapan siyasetçiye oy da sağlasa hakikatte siyasete de dine de zarar verir”. 

Bediüzzaman, birinci dünya savaşı yıllarında, iç ve dış siyaseti ayıran şöyle bir denklem kuruyor: Savaş durumunda dış düşmana karşı parti meselelerini bırakıp iktidarda kim olursa olsun devleti desteklemek gerekir. Zira “bu partinin iktidarında ilan edilen bir savaş benim savaşım değil” denemez. Ama savaş döneminde dahi olsa iç siyasette “ikaz etme” ve “daha iyiyi gösterme” adına muhalefet etmek hak ve vazifedir, engellenemez. Bu ikisini birbirinden ayırmak gerekir. 

Metnin orijinali şöyle: “Ben tokadımı Antranik (Ermeni Çete komutanı) ile beraber Enver’e (Enver Paşaya), Venizelos (düşman ülke başbakanı) ile beraber Said Halim’e (Osmanlı Başbakanına) vurmam. Nazarımda vuran da sefildir.” 

Bu sözü, iç siyasette tercihlerden bir tercihi yapanı kınamak için kullanmak ve hele referandumda “hayır” demeyi dine ya da vatana ihanet saymak için delil olarak göstermek kadar abes bir suistimal bilmiyoruz. Böyle bir cinayeti tarih de yazmayacak!

Basitçe soralım: Bu kafaya göre “hayır” demek, devlete “tokat vurmak” ve vatana ihanet etmek midir? Eğer böyleyse, evet/hayır pusulasını milletin önüne koymak, milletin bir yarısını vatan haini sayıp en azından vicdanen cezalandırmaya çalışmak için kurulan bir tuzak olmuyor mu? 

Bu bakış Bediüzzaman’ı siyasete alet etmek değil de nedir? Bu aymazlığın sebebi nedir? 

Bediüzzaman Uhuvvet Risalesinde şöyle diyor: “Tarafgirlik eğer hak namına olsa, haklılara melce olabilir. Fakat şimdiki gibi garazkârâne, nefis hesabına olan tarafgirlik, haksızlara melcedir ki, onlara nokta-i istinad teşkil eder. Çünkü, garazkârâne tarafgirlik eden bir adama şeytan gelse, onun fikrine yardım edip taraftarlık gösterse, o adam o şeytana rahmet okuyacak. Eğer mukabil tarafa melek gibi bir adam gelse, ona -hâşâ- lânet okuyacak derecede bir haksızlık gösterecek. 

“Bir zaman, bu garazkârâne tarafgirlik neticesi olarak gördüm ki, mütedeyyin bir ehl-i ilim, fikr-i siyasîsine muhâlif bir âlim-i salihi, tekfir derecesinde tezyif etti. Ve kendi fikrinde olan bir münafığı, hürmetkârâne medhetti. İşte, siyasetin bu fena neticelerinden ürktüm, ‘euzü billahi mineşşeytani vessiyaseti’ (şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım) dedim, o zamandan beri hayat-ı siyasiyeden çekildim.”

Özetle neymiş?

Cephe siyaseti yanlışmış. “Ben meleğim, karşımdaki şeytan” demeye kimsenin hakkı yokmuş. “Benim yanımdaysan iyisin, meleksin; karşımdakinin yanındaysan şeytansın, kötüsün” denemezmiş. 

Zira insan “dindar ve alim” olabilirmiş ama siyasi tavır açısından karşısında konuşlanmış olan bir başkası da “salih bir alim” olabilirmiş. 

Ve, bilhassa iktidar hırsı sebebiyle, rakibi olan mü’mini gözden düşürmek için, rakibine kafir ya da münafık diyen ya da diyebilen bir insan “melek” olamazmış. Olsa olsa “kelek” olabilirmiş!

Mesela son cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ın karşısına çıkan adaylar “şer cephesi”nin adayı olarak lanse edildi. 

AKP’nin kurmayları bu yakıcı söyleme itiraz etmedikleri gibi yangına da adeta körükle gittiler. Dindarlıklarını menfi siyasete alet ettiler. 

Şimdi de “evet-hayır” ekseninde benzer bir söylemle gidiliyor. Hem de “nihayetsiz müfritane”!

Şöyle: “Hayır cephesi şer cephesidir.” 

Ama bu sefer bu söylem tutmayacak. Zira cümlenin lafzı gibi manasında da bozukluk var! 

Böyle diyenlere şunu sormak hakkımız: 

Madem “hayır” demek şerde olmakla eşdeğer ve açık şekilde kınanmayı hak ediyor. O zaman, neden, Anayasanın 24. maddesindeki “Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. … Kimse … inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz” hükmünü aynen yerinde bıraktınız? Bunu kaldırıp atmayı da referanduma sunsaydınız ya!

Kendi kendinizle neden çelişiyorsunuz? Ya da, kendisiyle çelişen bir Anayasaya neden “evet” dememizi bekliyorsunuz? 

Siz karşınızdakileri ne sanıyorsunuz?

Okunma Sayısı: 5899
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • timur

    28.3.2017 13:51:45

    sanırım bu referandumda hoşgörüyü ve fikre saygıyı unuttuk.komşum hayır derse ben ona selamı keseyimmi.komşuluk ilişkileri askıda mı olsun. cenazesine gitmeyimmi.hastasını yoklamayımmı.kızına gelen dünürcüleri bunlar şer mi diycez. bakınız sakın hoşgörüyü ve saygımızı hukukumuzu sorgulanır hale sokmayalım. evet diyen kardeşimdir. hayır diyen kardeşimdir kısacası ülkem insanlarını seviyorum.arada çürükler olsada selamlar...

  • Asitane

    28.3.2017 12:58:53

    Çok güzel bir cevap olmuş abi Allah razı olsun kaleminize kuvvet...

  • HÜSEYİN İLHAN

    28.3.2017 11:14:50

    Elhamdülillahhh bizler HAYIR cephesindeyiz rabbim şer cephesinde olmaktan nefsimizi,dostlarımızı ,kardeşlerimizi ve milletimizi,islam alemini ve insanlığı muhafaza eylesin.

  • Toygar

    28.3.2017 10:51:02

    Her halde hiç kimse, "demokrasi olsun mu, olmasın mı" diye bir referandum yapılabileceğini aklına getirmezdi. Gelinen noktada ne sorulursa sorulsun, asıl soru'nun ne olduğu konusunda insanların fazlaca ve net bir bilgisi yok sanırım ki, araştırmalarda %50-50 gibi bir oran görünüyor! Yazık olmasın 100-150 yıllık demokrasi geçmişimize! Geri getirmek pek kolay değil çünkü! Yardım et Ey Rabbimiz!

  • Emre gören

    28.3.2017 10:27:07

    Okumak ferahlandirdi

  • Adem

    28.3.2017 07:09:19

    Binlerce tebrik

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı