Seni ve fotoğraflarını çok sevdik

Bize bıraktığı asıl hikâye fotoğraflarıdır. Kaç kuşak onun fotoğraflarıyla beslendi, ona benzemeye çalıştı, onun sayesinde fotoğraf tutkusu pekişti, kendine bu alanda yol tuttu.

MANUEL ÇITAK


Ara Güler’in son dönemlerdeki politik duruşu yoğun bir eleştiri aldı. Eleştirilerde haklılık payı olabilir. Ancak onu tanımadan, içinde bulunduğu koşulları, hastalık yaşlılık ilişkisini, onun son derece naif kişiliğini, Ermeni kimliğini  hesaba katmadan önyargılı olmamak gerekir. 
Güzel olan bir şey var ki fotoğraftaki hakkını herkes teslim ediyor. Zaten önemli olan bu değil mi ? Yıllarca hatırlanacak olan söyledikleri ya da siyasi duruşu değil, o hayran olduğumuz fotoğrafları olacaktır. Ara ağabey dilinin kemiği olmayan, içi dışı bir, kandırılmaya çok müsait  çocuksu ve fotoğraf tutkusu ölene kadar süren iyi bir sanatçıydı. Şöyle bir örnek vermek istiyorum. Bir fotoğrafını kullanmak isteyen reklam ajansı korkarak kendisini aramış. Anlatılan o ki Ara ağabey telefonda esmiş gürlemiş, “Siz kim oluyorsunuz da benim fotoğrafımı kullanacaksınız ? İstediğim parayı verebilecek misiniz ?” Reklam ajansının sanat yönetmeni bana (burada elbette gerçek rakamları telaffuz edemeyeceğim sadece anlamanız için sembolik bir şey söylüyorum)  “Biz Ara Güler’e beşyüz lira vermeye hazırız acaba kendisi bu rakamı kabul eder mi ?” diye korkarak sordu. Sonradan öğrendim ki Ara ağabeyin teklifi elli liraymış.  “Siz bu parayı ödeyebilecek misiniz ?” diye verip veriştiriyormuş. İşte koskoca Ara Güler’in hayattaki saflığı benim için tam da budur. 

Patrikhane’de 
Öte yandan gerçek bir sanatçının özgüvenine sahipti. Meslekteki tecrübesiyle birleştiğinde bizim için patavatsız ve ölçüsüz gelen çıkışları, küfürleri özgüveninin yansımasıydı. Buna ilişkin de bir anımı sizinle paylaşmak istiyorum. Yıllar önce Ermeni Patrikhanesi’nden varolan bazı eserlerin fotoğraf çekimi için Ara Güler’den ricada bulunmuşlar. O da beni arayıp bu angaryadan kurtulmak istediğini ve bu işi benim yapmamı istediğini söyledi. Ancak Patrikhane Ara ağabeyin fotoğraflaması konusunda ısrarcı olunca sonunda fıkra gibi ikimiz birden gitmek zorunda kaldık. O sadece Ara Güler olarak orada varolup onları kırmamış oldu. Herkesin yapabileceği işi ben o arada bitirdim. Ara Güler birazdan kim olduğunu herkese hissettirecek bir çıkış yaptı: “Madem beni buraya kadar getirttiniz. Çağırın şu patriği bir fotoğrafını çekeyim tarihe geçsin bari” dedi. Görevliler patriği çağıramayacaklarını utana sıkıla Ara ağabeye söylediler. Bunun üzerine Ara Güler klasik küfürlerini sıralayıp kendisinin huzura çıkmayacağını patriğin de fotoğraf çektirme şansını kaybettiğini söyleyip oradan ayrıldı, ayrıldık. İçinden geldiği gibi davranan, özgüvenli, hisleri çok kuvvetli birisiydi.   

Taviz vermedi
Bize bıraktığı asıl hikâye fotoğraflarıdır. Kaç kuşak onun fotoğraflarıyla beslendi, ona benzemeye çalıştı, onun sayesinde fotoğraf tutkusu pekişti, kendine bu alanda yol tuttu. Üstelik nevi şahsına münhasır kişiliği bütün sanatçı adaylarına belki de örnek oldu. Yaptığı işin en büyük başarısı nitelikli fotoğrafı çok geniş kitlelere ulaştırması ve beğendirmesidir. Asıl başarısı budur. Bugün ülkemizde Ara Güler adını bilmeyen yoktur. Onun fotoğrafları mutlaka hatırlanır. Herkesin beğendiği hatırladığı bu fotoğraflar evrensel sanat değeri taşımaktadır. Ara Güler bundan asla taviz vermemiştir. Fotoğrafları yüksek sanat eseridir ve öyle de anılacaktır. 
Ara Güler ağırlıklı olarak İstanbul’u fotoğrafladı. İyi ki de yapmış bunu. Çünkü bizim belleklerimizde varolan aslında çoğumuzun hiç göremediği ya da ucuna yetiştiği muhteşem İstanbul onun fotoğraflarıyla zihinlerimizde varolacak. Ne acıdır ki  İstanbul’un tarumar edilişinin inşaat perdesi olarak Ara Güler fotoğrafları kullanılmaktadır.  

Ara Güler ve uçak korkusu
Ara Güler aslında İstanbul’un fotoğrafçısıdır. İstanbul dışı ürettiği fotoğraf malzemesi sınırlıdır. Bunun sebebi de seyahat etmeyi pek sevmemesiydi. Hatta aramızda kalsın uçak korkusu vardı. Bununla ilgili yine kendisini çok iyi anlatan bir anektodla yazımı bitireyim: Uçakta korkusu yüzünden en güvenilir olduğunu düşündüğü en arka koltuğu tercih edermiş. Dolayısıyla en son inen kendisi olurmuş. İşte yine böyle yine en son uçaktan indiği bir seyahatte unutulmuş içi para dolu bir cüzdan bulup bunu görevlilere teslim etmiş. Bunu eve döndüğünde eşine anlatır. Eşi “Enayi” der. Bir dahaki nadir seyahatlerinden birisinde yine en son uçaktan inerken başüstü dolapta bu defa bir çanta bulur. Enayi durumuna düşmemek için çantayı alıp eve getirir. Eşiyle birlikte çantayı açmaya çalışırlar. Çanta patlayarak açılır. Ara Güler’in bulduğu aslında uçağın şişme botlarından birisidir. Ezcümle enayi olmamak için yanlış eylemde bulunup uçağın şişme botunu alıp eve getiren ve patlatan bir adam hayatta neler yapmaz ki ?  Ama biz onu böyle kabul ettik. 
Bu çocuk ruhlu adamı ürettiği yüksek sanat değeri taşıyan fotoğraflarıyla anmaktan başka çaremiz yok. Seni ve fotoğraflarını çok sevdik Ara Güler.