Kamudanhaber- Özel Haber

CENGİZHAN TÜRKYILMAZ

Son zamanlarda bazı mihraklar tarafından vakıf, dernek ve sendikalara yönelik sistemli bir saldırı ve itibarsızlaştırma operasyonu yalan ve yanlışlarla yürütülüyormuş. Kurtlar uluyup, kuşlar ötüyormuş… Saldırıların merkezinde, ülke olarak maruz kaldığımız küresel operasyonların başarıyla savuşturulmasında, milletinden ve vatanından yana tavır alan kurumlar varmış. Böyle diyor bir makalede…

Ülke olarak birlik ve beraberliğe her şeyden çok ihtiyacımız olan şu günlerde ‘’zamanlama manidar’’mış. O halde; siz uygun bir zaman bildirin, o zaman diliminde sorulsun kamuoyuna mal olan iddialar. Böylece memleketin moral ve motivasyonu da bozulmamış olur.

Sayın Başkanım sadece basit bir soruya cevap verin kâfi. Başka bir şey istemiyoruz. Soru şu: Sizin maaşınız kaç bin TL? Şube Başkanlarınız ne kadar maaş alıyor?

Yasal maaşınızda gözümüz yok elhamdülillah. Ancak; tam da bu noktada Alev Alatlı’nın ifadesiyle; ‘’ Her yasal olan aynı zamanda helal midir?’’ sorusu düşüyor ister istemez akıllara… Çünkü sizlerin maaşlarını belirleyen yine sizin kurullarınız…

Olayı getirip de küresel operasyonlara, komplo teorilerine, polisiye romanlara, kriminal vakalara, FETÖ’ye bağlamaya gerek yok. Haa, ‘’Teşkilat içinde kim ne yaptı? Hesap versin.’’ diyerek sizin soracağınız sorular varsa ona da saygı duyarız. Sorun, elbette…

Son zamanlarda kimin bir yolsuzluğu ortaya saçılacak olsa hemen Hucurat Suresi 6. Ayeti’ni: "Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size haber getirirse onun doğruluğu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.’’ paylaşıyor. Amenna ve saddakna. Bu ayetin hepimiz muhatabıyız. Sizleri de bağlar bu ayet. Ancak; birilerinin kendi çirkin işlerini perdelemek için ayet ve hadislerin arkasına saklanması da kesinlikle tasvip edilecek bir davranış değildir.

Kişi başı gecelik 500-600 TL fiyat biçilen beş yıldızlı otellerin konforunda narkozlanan teşkilat yöneticilerinin desteğini alıyor olmanız önemli elbette. Yalnız otele gelemeyen üyeleriniz ayık başkanım, narkozda değiller. Her şeyin de farkındalar. Konformizim, kariyerizm aynen corona virüsü gibi kurumlarımızı tüketen hastalıklar oldu maalesef.

Toplumun kılcallarına kadar uzanan ve sivil alanı tahkim etme potansiyeline sahip sivil toplum örgütlerinin varlığından kimsenin rahatsız olduğu filan yok. Fakat bürokrasinin; değişimin önünde engel görülerek etkisinin azaltılıp, akredite STK’ların devreye girmesinin, demokrasinin tabana yayılması yönünden olumlu etkisi olmakla birlikte, bürokratik denetim mekanizmaları ve teftiş sisteminin felç olmasına, kimi taşra teşkilatlarında ise sivil tahakkümün kurulmasına yol açtığı gerçeğine de gözümüzü kapamayalım.

Sivil toplum kuruluşlarından umdukları menfaati bulamayıp bir şekilde sistemin dışına itilen muhterislerden bahsetmişsiniz. Sistemin dışına itilen muhterislerin kaybedip de sistemin içinde kalan muhterislerin kazandığı menfaatleri de açıklarsanız, kamuoyunu aydınlatmış olursunuz. Ortada nasıl bir menfaat var ki; bu denli büyük bir gürültü kopuyor?

15 Temmuz’da milletçe iyi bir sınav verdik. Bu sınavı alnının akıyla veren herkesten Allah razı olsun. Ancak; kimse bu milletin karşısına kan bedeli ister gibi ikide bir; ‘’15 Temmuz’da biz…’’ hamasetiyle çıkmasın! Aksi takdirde her ne kadar zıt kutuplarda durulsa da yöntem olarak 28 Şubat’ın menfaatçi Beşli çetelerinden bir farkımız kalmaz.

Zygmunt Bauman, ‘’Sosyolojik Düşünmek’’ isimli kitabında; ‘’Biz, grubumuzun ortak üyeleri ile olduğu gibi; özdeşleştiklerimiz hakkındaki herhangi bir aksi düşünceyi de hafife almayacağımız ortadadır. Eğer böylesi düşünceleri duyarsak, muhtemelen onları çürütmek ve "haksız yere suçlanan"ın temiz adını korumak için elimizden geleni yaparız.’’ diyor. ‘’Bizim’’ olması için, ‘’onları’’ üretiriz, diyor. Şimdi, kimi teşkilat kademelerinin çürümüşlüğü karşısında çözümü iç ve dış düşmanlar üreterek bulmak; ne size bir fayda sağlar ne de kuruma bir fayda sağlamaz, inanın… Emin olun ki; ortada bir saldırı filan yok. Bizler de en az sizin kadar antiemperyalist ve antifiravunistiz. Ülkemizi seviyoruz. Ne gidecek başka bir vatanımız ne de B planı kabilinden bir kenara yığdığımız mal mülkümüz var. Sadece sivil toplumu temsil iddiasındaki kurum ve kuruluşların şeffaf, demokratik, denetlenebilir ve hesap verebilir yapılar olması yönünde talepler var. Sendikalarımıza kirliliği yakıştıramıyoruz. Kimse sizin darbeler karşısındaki duruşunuzu da sorgulamıyor. Ama bugün gelinen noktada; kimi teşkilatlarla ilgili olarak iddia edilen yolsuzluklar, konformizim ve kariyerizm konusundaki duruşunuz sorgulanıyor. Kimi teşkilatlarda temsil noktasındaki yöneticilerin kimlikleri, temsildeki yetersizlikleri, kitleselleşmeye bağlı dejenerasyon, sendikalardaki kimlik ve eksen kayması eleştiriliyor. Bu konularda kamuoyu sizlerden bir çaba görmek istiyor.

Saygılarımızla…