Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAŞKA bir projeye odaklanmam gerektiğinden yazılarıma hepi topu 1 hafta ara verdim. Bugün döndüm ama memleket 1 hafta önce bıraktığım noktada olmadığından açıkçası neye, nereden başlayacağımı bilemiyorum.

        Sadece 7 gün geçmiş aradan ve o 7 günde Türkiye siyasetinde olup bitenlere bakınız lütfen...

        1)Salı günü grup toplantısında konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli, 26 Ağustos tarihinde erken seçim yapılması için çağrıda bulundu.

        2) Cumhur ittifakındaki ortağı AK Parti bu çağrıya el uzattı ve Bahçeli’nin çağrısından 28 saat sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan erken seçim tarihinin 24 Haziran olduğunu açıkladı.

        3) “CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı kim olacak?” diye tartışılırken, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu son kurultayda karşısına rakip olarak çıkan Yalova Milletvekili Muharrem İnce’yle herkesi şaşırtan bir şekilde temasa geçti. İnce’nin aday olup olmayacağı gündemi epeyce meşgul etti.

        4) Dün ise CHP tüm kamuoyunu hayretlere düşüren acayip bir şey yaptı ve 15 milletvekilini partiden istifa ettirip İYİ Parti’ye transfer etti ve seçimlere girip girmeyeceği tartışmalı olan İYİ Parti’yle ilgili tartışmalara son noktayı koydu!

        5) Ve bu seçimde ne yapacakları çok ama çok merak edilen Kürt seçmenin siyasal olarak temsil edildiği HDP ise 24 Haziran’daki Cumhurbaşkanı adaylarının hâlâ cezaevinde tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş olduğunu ilan etti.

        Bütün bu olup bitenlere bakınca ister istemez akıllara rahmetli Süleyman Demirel geliyor. Boşuna dememiş, “Siyasette 24 saat bile çok uzundur” diye.

        Öyleymiş gerçekten de...

        O nedenle kendi adıma diyorum ki “Ben vizyon sahibiyim, çok iyi siyasi analizler yaparım, öngörülerim çok sağlamdır” falan deyip atıp tutmamak lazım. Özellikle bundan sonra mümkün olduğunca dikkatli olunmalı, zira bizim siyasilerin 24 saatte değil, 24 dakikada bile neyi nasıl yapacakları belli olmayabilir!

        ***********

        AK Parti tarafının haberi var mıydı, yok muydu?

        GEÇTİ gitti gerçi konu...

        “Kapandı” bile denilebilir ama MHP Lideri Bahçeli’nin grup konuşmasında erken seçimle ilgili yaptığı sürpriz çağrıdan ittifak ortağı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, AK Parti’nin haberi var mıydı, yok muydu epeyce konuşuldu.

        Kimilerine göre Bahçeli o çağrıyı ortağından habersiz yapmıştı, kimilerine göre ise olay tamamen danışıklı dövüş bir durumun yansımasıydı.

        O günlerde yazamadığım için paylaşamadım ama durumun esasını çözümlemek için galiba en doğrusu benim 3 Nisan tarihli yazıma bir göz atmak.

        (http://www.haberturk.com/yazarlar/sevilay-yilman2383/1902897-ohalkomisyonu-cozum-degil-yenibir-duzenleme-kacinilmaz)

        O günlerde daha “AK Parti cenahında erken seçime gitmenin en doğru hamle olduğuna inanıldığını”, ancak “ittifakın büyük ortağı MHP’nin genel başkanı Bahçeli’nin henüz ikna edilmediğini”, “ikna olması için çaba sarf edildiğini” yazmıştım.

        Dolayısıyla Bahçeli’nin erken seçim çağrısına ittifak ortağı AK Parti şoke olmadı, şaşırmadı. 3 Nisan’da yazdığım gibi Bahçeli zaten bu konuda ikna edilmeye çalışılıyordu.

        Anlatabildim mi efendim?

        ***************

        La Casa de Hürriyet!

        YALAN yok, pek izlemedim Netflix’in şu meşhur dizisini. Ama hikâyesini biliyorum. Twitter’da başta eski Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek olmak üzere takip ettiğim bazıları tarafından gündeme getirilince epey bir konuşuldu tabii. Yine de birçok insanın bilmediği bu diziye Hürriyet ekibi fena sarmış. Bunu cumartesi gazeteleri okurken fark ettim. Hem çok şaşırdım hem de aklıma bazı sorular takıldı. Çünkü aynı gün Hürriyet’in 3 ayrı bölümünde 3 tam sayfa La Casa de Papel haberi vardı! Gazetede Ertuğrul Özkök şirketi övmüş de övmüş, diziden bahsetmiş. Yetmemiş, aynı gün gazetenin cumartesi ekinde dizinin 2 oyuncusuyla (Biri “Profesör” denilen zat) konuşulmuş. Bu da yetmemiş, aynı günün Kelebek ekinde aynı “Profesör”ün bir dergiye verdiği söyleşi alınıp aynen koca sayfaya konulmuş.

        Hürriyet’in bu diziye aşkının nedenini düşündüm ve aklıma şu 4 ihtimal geldi:

        1) Hürriyet’te çalışanların, birimlerin birbirinden haberi yok.

        2) Hürriyet’in yazı işleri o kadar bayılmış ki diziye, gözleri başka bir şey görmez olmuş!

        3) “Profesör” sadece İspanyol polisini değil Hürriyet’i de uyuttu.

        4) La Casa de Papel’deki ekibin darphaneki parasından Hürriyet’e de birazcık gitti!

        Acaba hangisi?

        ***********

        Nasıl yani? CHP aday çıkarmayacak mı?

        KABUL edin ya da etmeyin, herkesi ters köşeye yatıran bir hamleydi CHP’nin dün yaptığı. Ve bu hamlesiyle CHP gerçekten tarihe yazılacak bir iş yaptı. Seçimlere girmesi tartışmalı İYİ Parti’ye hayat öpücüğü verdi. Tabii bu hamlenin esas amacı İYİ Parti’nin Meclis’te grup kurabilme olasılığının önünü açmaktan çok partinin genel başkanı Meral Akşener’in Cumhurbaşkanlığı adaylığına kesinlik kazandırmaktı. Evet, Akşener’in 100 bin imzayla aday olabilme olasılığı da vardı. Yani bence o kadar imzayı toplayabilecek sempatiyi de kazanmıştı kamuoyunda Akşener ancak bu yöntem biraz yorucu ve uğraştırıcı olacaktı.

        Özetle... CHP bu hamlesiyle Akşener’i uğraş vermekten ve yorulmaktan kurtardı. Adaylığı kesin.

        Peki bundan sonra ne olur? Akşener’e bu hayat öpücüğünü veren, demokrasi adına bu desteği attığını söyleyen CHP ne yapar? “Adayımız artık Akşener!” der ve geçmişteki gibi bir çatı ittifakına imza mı atar yoksa salı günü adını sır gibi sakladığı ismi, “İşte Cumhurbaşkanı adayımız” deyip kamuoyuna takdim mi eder?

        Ben ikincisi olacak diyorum. Yani CHP, İYİ Parti’yle yaptığı bu anlaşmaya rağmen kendi adayını sahaya çıkaracak.

        Bekleyelim, görelim

        ****************

        Abdullah Gül aday mı değil mi?

        BU soru dün sabah, yani CHP’li 15 vekil istifa edip İYİ Parti saflarına katılmadan önce sorulmuş olsaydı, cevabım “Belli değil henüz. Olabilir de olmayabilir de” şeklinde olurdu. Ancak dün yaşanan gelişmeler neticesinde bu soruya artık şöyle cevap verebilirim: “Kesinlikle değil!”

        Diğer Yazılar