Kurban Bayramı sonrası Türkiye genelinde şiddetli yağmurlar başladı. Hala da devam ediyor. Bu şiddetli yağmurlardan en çok etkilenen ise İstanbul oldu. İstanbul’da her yeri sel götürdü. Hayatını kaybeden bir vatandaşımızda oldu. Afetler doğanın bir kanunudur. Her yerde ve her zaman yaşanabilir. İstanbul’da bundan öncede yaşandığı gibi, elbette bundan sonrada yaşanacaktır. Burada doğanın kanunu olan afeti tartışacak değiliz. Ama afetlere karşı önlem alması gereken, şehrin alt ve üst yapısını yöneten, kontrol eden belediyelere çok büyük iş düşmektedir. Fakat İstanbul’un taze başkanı Ekrem İmamoğlu için bunların bir önemi yoktur ve gündemde tartışılan konuda onun bu halidir. CHP, HDP, İP ortak adayı olarak seçimlere girip kazanan Ekrem İmamoğlu, kazandığı gündem beri sürekli gezmelerde ve tatildedir.

Arşivlere baktım Ekrem İmamoğlu’ndan önceki Belediye Başkanları döneminde de defalarca sel olayları olmuş. Demek ki İstanbul’un alt yapısında donanım eksikliği var. Zaten suçlamamız “Ekrem İmamoğlu geldi İstanbul’u sel götürdü” şeklinde değildir.

Burada eleştirdiğimiz, eleştireceğimiz Ekrem İmamoğlu’nun vurdumduymaz halidir. 31 Mart seçimlerinden sonra “İstanbul’un kaybedecek tek bir anı bile yok. Mazbatamızı verin” derken, seçildikten sonra iki farklı zamanda Bodrum’da tatil yapması ve bu durumu soranlara ukalaca cevaplar vermesidir. Elbette makamı, görevi ne olursa olsun kişilerin tatil yapması hakkıdır. Ama yağmur yağacağı belli iken, yağmur yağdıktan sonra İstanbul’u sel götürürken kendisine ulaşılmıyorsa, tatil pozları Bodrum’dan geliyorsa ve üstelik dönüp geldiğinde "Bu konunun en basit kısmı. Boş konuşan boş konuşuyor zaten makamı ne olursa olsun. İmamoğlu niye tatildeymiş? Bak sen. Bizim tatilimiz de şeffaf." Şeklinde kendini eleştirenlere ukalaca cevap veriyorsa, bu başkanla İstanbul’un gerçekten çekeceği çok sıkıntı vardır.

“Bizim tatilimiz şeffaf” diyor ama İstanbul’u sel götürürken İmamoğlu'nun vekil tayin ettiği Hasan Aksu, "Bugün ulaşma imkânı olmadı" açıklaması yaparak tatilin ne derecede şeffaf olduğunu da ispatlamıştır.

Vekil tayin ettiği yöneticinin ulaşamadığı gibi, mağdur olmuş bir esnafının "Hiçbir şekilde tedbir alınmadı. İnsanlar son derece mağdur. Başkanım, biz dün neden kimseye ulaşamadık? Bir tane zabıta yoktu yanımızda. Dün ağladık bizler burada. Bir tane zabıta gelip kolumuza girseydi. AFAD'ı aradım, Ankara'yı aradım İstanbul'a yönlendirdiler.'' Şeklinde Ekrem İmamoğlu’nun yüzüne karşı yaptığı eleştiri herşeyin özetidir.

Ama inanın Ekrem İmamoğlu’nun umurunda bile değildir. Çünkü Ekrem İmamoğlu seçimleri kazanma uğruna hangi yalan propagandaları, kurnazlıkları, sinsilikleri yaptığını defalarca yazdık. Böyle karakterde birinin İstanbul halkının derdini dert edeceğini sanmıyorum.

Bir balon gibi şişirildi, İstanbul halkının başına bela edildi.

Yağmur şiddetini artırınca Bodrum’dan özel bir uçakla gelmek çok mu zordu?

Afet merkezi başında durup, anlık önlemler almak, afetin etkisini en aza indirmek Ekrem İmamoğlu’nun görevi değil miydi?

Vekil tayin ettiği dahi ulaşamıyorsa, bu adam İstanbul’u böyle tatillerden, gezmelerden mi yönetecektir?

“İstanbul’un kaybedecek tek bir anı bile yok. Mazbatamızı verin” diye ağıt yaktığı günler hafızamızda iken, niçin sürekli Bodrum sahillerinde yatlarla gezmektedir?

Hadi seçimlerden sonra gittin dinlendin diyelim, bayram sonrası Bodrum sefası nedir?

Hadi onu da yaptın diyelim, afet başlar başlamaz niçin dönüp gelme zahmetinde dahi bulunmuyorsun?

Hadi diyelim herkes mağdur olduktan sonra geliyorsun, insanlarla dalga geçer gibi açıklamaları niçin yapıyorsun?

Ekrem İmamoğlu’nun bu hallerini kendisini en çok destekleyenler bile eleştirmiştir.

Oyunu Ekrem İmamoğlu’na vermiş olan Fatih Altaylı bile “Açık söyleyeyim bana 'Nerde bu başkan' diyenlere ben 'Yahu adam Hacı Bayram’da. Parti toplantısı için gitmiş' diyordum. Bodrum’da olduğunuzu bilmiyordum. Açıkçası ihtimal bile vermiyordum. Yapmayın Başkan. Hakkınız yok. Çünkü siz milyonlarca insana umut verdiniz.” Cümlelerini yazmak zorunda kaldı.

Bir yalan rüzgârının şişirmeyle gelen CHP’li Belediye Başkanlarının hali ortadadır.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e en çok destek veren Uğur Dündar ve Fatih Portakal bile beceriksizliğe isyan etti.

Adana Büyükşehir Belediyesi çapsızlığın, rezaletin içine saplanmış durumda…

Ankara laf kalabalığıyla süreci götürmeye çalışıyor.

İstanbul’un başına da Ekrem İmamoğlu gibi bir siyasi afet geldi.

Geçmiş dönemdeki belediye başkanlarının eksiği, yanlışı yok muydu?

Elbette hepsinin vardı. Ama bunlar onları ortadan kaldıracak diye pazarlanıp seçilmişlerdi. Şimdi gelenler, giden kim varsa hepsini aratmaktadır.

Şimdi bunlar yüzünden vatandaşlarımız perişan olmaya mahkûm olacaktır.

Ekrem İmamoğlu bile bir afet karşısında böyle bir sınav verdiyse, Allah göstermesin daha büyük afetlerde hangi tatil yöresinden pozlar verecektir?

Ekrem İmamoğlu bir belediye başkanı değil, proje olarak hazırlanmış bildiğiniz siyasi bir şovmendir.

Kendisi Bodrum’dan poz verirken, eşi Dilek İmamoğlu’nun da Kemal Kılıçdaroğlu’nun eşiyle birlikte PKK’lı terörist Selahattin Demirtaş’ın eşinin doğum gününde pasta kesiyor, hediyesini veriyor olması da ayrı bir rezalet ve ihanetti.

Emin olun ne halk, ne vatandaş, ne şehitler, ne gaziler bunların umurunda değildir.

Hem sel afeti, hem de Ekrem İmamoğlu gibi siyasi afet yüzünden “geçmiş olsun” size İstanbul…

Allah beterinden korusun sizi…