Mimarlar Odası Başkanı Serdar Çavdar ile şehrin mimarisini konuştu. Mimarı anlamda Eskişehir’i değerlendiren Çavdar; Kent Meydanı, Hamamyolu projesi ve kentsel dönüşüm ile ilgili de önemli değerlendirmelerde bulundu.

Şehirler ve mimarlar size neyi anlatıyor?

Şehirler ve mimarlar birbirinden ayrılmaz iki unsur. Şehri tasarlayan, dokusunu oluşturan mimarlardır. Ancak mimarlar, şehirleri tasarlarken şehrin imar planı ile ilgili esaslara uymak zorundadırlar. Biz sokakları, binaları, şehirleri tasarlarken mevcut imar planları bizi çok fazla kısıtlar vaziyette. Bu ayrılmaz ikiliyi tamamlayan argümanlar şehrimizde çok kısıtlı. Belediye öyle bir imar yönetmeliği, öyle bir estetik komisyon hazırlamış ki özgün bir tasarım yapma olanaklarımız çok kısıtlı. Şehir ve mimar birbirinden ayrılmaz ikili olsa da kurallar mimarların önünü açıcı olmalı.

ESKİŞEHİR İNSAN OLARAK ÇAĞDAŞ, KENT OLARAK ÇAĞDAŞ DEĞİL

Eskişehir mimari anlamda çağdaş bir kent midir?

Eskişehir halkı ve yaşam tarzı olarak çağdaş bir kenttir. Ama mimari anlamda, yapılaşma, planlama ve gelişim anlamında çağdaş bir kent değil. Bu anlamda bir çaba var ama çağdaş bir kent olma olasılığı bu yönetim anlayışı ve bu planlama ile yok.

Eskişehir'i mimarı açısında değerlendirir misiniz?

Kentimizde bitişik nizam yapılanması var. Bu sebeple cephe tasarlama olanaklarımız çok kısıtlı. Parseller ufak ve buna müsait değil. Bunun dışında şehre özgü dokular, yapılar yok. Şehir dışından gelen misafirlerimiz şehrimizi gezdiğinde köprülerimize hayran oluyor. Ama köprülerimiz bu kente özgün mü? Bu ülkeye özgün mü? Değil… Başka bir ülkeye özgün mü? O da değil… Belli noktalarda Prag’dan, Strazburg’dan alınmış buraya monte edilmiş köprüler... Mimari anlamda bu kente özgü değiller. Biz bir Anadolu kentiyiz, Anadolu’ya has, özgün mimaride taş köprülerimiz var, ahşap köprülerimiz var… İki tane park yaptık, 3-5 tane müze yaptık gelenleri oraları gezdiriyoruz. Gelen misafirlerimiz de “Ay Eskişehir çok güzelmiş” diyorlar. Fakat kentin mahallelerini gezdiğinizde alt yapı, imar, yol sıkıntıları ortada. İmarın sıkıntılı olmasından dolayı gözü okşayan estetik, mimarı yapılarımız çok az sayıda. Bu örnekler çoğaltılabilir.

Kent Estetik Komisyonunun aldığı bazı kararlar var. Yakın bir zamanda fabrikalar bölgesinde yapılacak binalarda yüzde 80 tuğla kaplama zorunluluğu gelecek. Pencereleri bina cephesinden düştüğünüzde yüzde 80 bile dış cephe alanı kalmayabiliyor. Pencerelerin içini de mi tuğla kaplayacağız, bilemiyoruz. Tuğla da bize Londra’dan, Strazburg’dan, Prag’dan gelecek. Başkanımızın gidip buralarda görüp beğendiği örnekler. Tuğla olmalı ama Avrupa’daki yapılarda cephe minimum 8-9 cm’lik ısı tuğlayla kaplanmış. Biz burada 1 cm ile binayı ne kadar estetik bir kaplama yapabiliriz?

Binalar kutu kutu diziliyor, binaların tamamı birbirine benziyor. Ama mimarları farklı, bunu nasıl yorumluyorsunuz?

Şehrimizde bitişik nizam uygulaması var. Her iki yanınızdaki binaya da sıfırsınız. Maksimumum sizin yapabileceğiniz çıkma, 20 cm motif. 20 cm motifi de alan kazanmamak şartıyla yapıyorsun. 20 cm ile üretilebilecek cephe benzer olacaktır. Bu sebeple cephe karakterleri çok benzerdir. 5 mimarın yaptığı binayı yan yana koy, 3’ü için aynı mimar yapmış dersin, belki 2 tanesi biraz daha farklı çıkar. Yönetmelik, parseller ve imar planları bizi kısıtlıyor. Sokaklarımız, binalarımız, kentimiz ruhsuzlaşıyor.

İNŞAAT ALANI DEĞİL, KAT SAYISI ARTTIRILMALI

Peki, ne yapılmalı?

Ayrık nizam yapalım, ada bazında anlaşma zorunluluğu koşalım. Gel bu arsayı 6-7 kat yapalım, inşaat alanını arttırmayalım. 2-3 katta elde edilen inşaat alanını ayrık nizamda elde etsin. Dikeyde kat arttıralım, yatayda inşaat alanı azalsın. Yeşil alanlar olsun. İnsanlar komşuluk ilişkileri kursun, çocuklar o evelerin bahçesinde oynasın. İnsanları apartmanlarla, katlarla bölüp birbirleriyle görüşmez, konuşmaz hale sokmayalım. İnsanların yaşadığı, soluk aldığı daha yaşanabilir binalar oluşturmalıyız.

Yeni yerleşime açılan bölgeler var. Bugüne kadar kent yapılaşmasında mimarların görüşleri alınmamış ama yeni açılan imar alanlarında mimarların görüşü alınır mı, alınıyor mu?

Kentin gelişmesi noktasında atılan ilk adım 1/25 binlik imar planlar oldu. Bizim 1/25 binlik planlarda itirazlarımız oldu. Şu anda da hala onaylanmış değil. Mimarların bu işlerin içerisinde olmasının gerekliliği yüzde 100’dür. Biz bu işin içinde olmak zorundayız. Mevcut yöneticilerimiz bizi bu işe dahil etmese bile, biz meslek etiğimiz açısından, aldığımız eğitimden dolayı biz kapılarını çalarak, kapılarında nöbet tutarak bu işin içine katılım sağladık, sağlamaya devam edeceğiz. Söylemlerimiz, uyarılarımız bizi ne kadar dinliyorlar, bunu kente baktığımızda anlayabiliyoruz. Eskiden dinledikleri kadar dinlerlerse, yeni imara açılan alanlarda da kentin içinde yapılan başarısızlıkların yeni yerleşim yerlerinde de yaşanacağına eminiz. Aynı hatalar yeni imara açılan yerlerde yapılmasın istiyoruz. Güzel binalar, güzel sokaklar, güzel mahalleler olsun istiyoruz. Kentin içindeki bütün aksesuarların güzel olması gerekiyor.

Şehrin yapılaşmasında mimarların önerilerini dinleyen, bu işi iyi yapan, örnek gösterilecek belediyeler var mı?

Direkt olarak bunu yapan belediye yok. Şehirlerin mimarlarla beraber dizayn edilmesi gerekirken ne yazık ki şehir yönetimlerinde mimarlar yok. Türkiye genelinde bu böyle. Siyasetten kaynaklı bir durum. Örneğin belediye meclislerinde mimar, şehir plancısı yok, inşaat mühendisi varsa o da 1-2 kişi. Teknik elemanların meclislerde olmaması nedeniyle karar vericilerin arasında olmamasından dolayı şehirlerimiz bu halde.

Birkaç projede mimarların görüşünü alan belediyelerden örnek verebilirim. Antalya sahilde yapılan çalışmalarda mimarların görüşleri alındı. İzmir’de yine birkaç projede yapıldı. Konya’da stadyumun yeri ile ilgili yapılan çalışmada yine mimarların görüşleri alındı. Bizim şehrimizde yine stadyumun eski yerine yapılacak projeyle ilgili bir yarışma düzenledik. Valilik ve merkezi hükümet oraya yapılacak projenin çizilmiş olmasına rağmen burasının yapılaşmasından vazgeçip meydan yapılmasına karar verdiler.

KENT MEYDANI YAPILIRKEN STADYUMUN BİR KISMI DA BIRAKILMALI

Eski stadyumun yerine yapılması planlanan kent meydanı ile ilgili de Mimarlar Odası olarak projeleriniz var. Bu konuda sizin görüş ve önerileriniz nedir?

Eski stadyumun arazisi Türk Dünyası Kültür Vakfına devredildi. Buraya bir proje hazırlattılar. Fakat onaylanmış bir proje değil. Altına bin 700 araçlık bir otopark yapılması planlanıyor. Biz buna karşıyız. Senin ulaşım master planların buna müsaade etmiyor. Atatürk Caddesi, Taşköprü Caddesi, Savaş Caddesi bu araç yoğunluğunu kaldıracak kapasitede değil. Bin 700 tane araç demek buradaki sirkülasyonu düşününce 3 bin araç demek. Bunu kaldıracak cadden yok. O meydanın altını tamamen otopark yaparak betonlaştırdığında, üstünü yeşillendirmeyi de engelleyecek. Üstünü de betonlaştırmak zorunda kalacaksın. İstediğiniz kadar üstü yeşil alan olacak diye projede belirtin, bu mümkün değil. Otopark yine olmalı, evet ihtiyaçtır ama belli bir noktaya yapılmalı. 300-500 araçlık bir otopark yapılmalı.

Bize göre mevcut Atatürk stadyumu tamamen yok edilmemeli. Bu stat kentin hafızasında çok özel bir yere sahip. Stadın belli bir noktası korunmalı. Bir köşesini yıkmadan, konserler verilecek, bir anfi tiyatro havasında bir bölüm bırakılmalı. Eskişehir Atatürk Stadyumu, Cumhuriyet döneminde yapılmış ilk stadyum. Bunu koru, doğru kararlarla bunu yaşat. Türkiye’nin ilk bandosunu yapmış bir takımsın, ilk amigosunu çıkarmışsın. Bunları sergile, bir müze yap. İnsanlar geldiğinde ‘burada zamanında bir stat varmış’ desinler. Kentin hafızasından o stadı silme, gelecek nesiller de her zaman bilsin. O hikayeleri dinlensinler.

Mimarlar Odası olarak kent meydanı ile ilgili yaptığımız yarışmaya 10 proje başvurmuştu. Biz bu fikir projelerini kitapçık haline getireceğiz. Türk Dünyası Vakfı, Valilik, Büyükşehir Belediyesi, alt belediyeler, partilerin il başkanları, belediye meclislerinde grup başkan vekillerine bu kitapçığı göndereceğiz.

“ESKİŞEHİR’DE KENTSEL DÖNÜŞÜM YOK, YENİLEME VAR”

Eskişehir’de kentsel dönüşüm konusunda ne söylemek istersiniz? Eskişehir’de bu konuda bir ilerleme kat edilemedi. Bu konudaki görüşleriniz nedir?

Eskişehir’de kentsel dönüşüm diye bir şey yok. Biz buna yık- yeniden yap diyoruz. Kentsel dönüşüm demek, o mahallenin tamamen dönüştürülmesidir. Eskişehir’de parseller bazında bir yenileme var. 1-2 katlı yapıları yıkıp yerine 3-4 katlı yapılar yapıyoruz ya da 8 katlı binayı yıkıp yerine 8 katlı bir başka bina yapıyoruz. Bitişik nizamlı yerleri, yine bitişik nizamlı hale getirdik. Binaları yan yana sıraladık. Bunun adı dönüşüm değil yenilemedir. Dönüşüm demek, o bölgenin dönüşmesi, kullanılabilir bir çevreye sahip olması, daha yaşanabilir konutlar, parklar, iş merkezleri, alışveriş merkezleri yapılması demektir. Eskişehir’de bu anlamda kentsel dönüşüm diyebileceğimiz bir proje yok.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Büyükşehir Belediyesi bir proje hazırladılar. İstanbul Teknik Üniversitesi ile bir proje hazırlandı. Mal sahipleri ile görüşme yapılmadı. İTÜ’den gelen kişiler şehrin dinamiklerini bilmiyorlar. Geldiler araştırma yaptılar fakat ortaya konan proje oradaki insanları memnun edecek bir proje değil. Büyükşehir Belediyesi kentsel dönüşümü planlarken Eskişehir’deki dinamiklere danışmadı. Ne Mimarlar Odası ne İnşaat Mühendisler Odası ne Ticaret Odası ne üniversiteler ne vatandaşın görüşü alınmadı. ‘Ben burayı yapıyorum’ dedi, İTÜ’yü çağırdı, işi bitirdi. Yerel dinamikler dikkate alınmadı. Bu kentte yaşayanlardan daha iyi orasının sorunları ve ihtiyaçlarını kim bilebilir? Bizler, teknik adam vasfında olmamızın yanı sıra kullanıcıyız, bu şehirde yaşayanız.

Merkezi hükümet bir proje yaptığında TMMOB olarak karşı çıkarız ‘Fikrimiz alınmadı’ diye eleştiririz. Biz Eskişehir’de bunu yerelde yaşıyoruz. Ki bizim belediyemiz AK Parti’de değil, sosyal demokrat bir belediye olduğu iddia ediliyor. Ama hiçbir şekilde STK’lara yaklaşmıyorlar. Özellikle de meslek odalarından mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyorlar. Sebebini çözemedik… 6 yıl önce bu kentsel dönüşüme başlarken meslek odaları ile beraber bir şey ortaya konsaydı şimdiye bu iş bittiydi.

“ESKİŞEHİR’DEKİ KENTSEL DÖNÜŞÜMDE RANT YOK”

İnsanların yaşadığı yeri değiştirmeden dönüşüm yapılmalı. Örneğin İstanbul’da bir mahalleyi komple yerle bir ediyorlar, kentsel dönüşüm adı altında o mahalleyi yeniden inşa ediyorlar. O mahallede oturan kişileri başka yerlere gönderiyorlar, proje bitince rezidanslar dikiliyor ve başka insanlar o rezidanslara, bölgeye yerleşiyor. Eskişehir’deki kentsel dönüşüm bir rant sağlamıyor. İstanbul gibi değil. Eskişehir’de böyle bir rant yok. Bunu bir yatırımcının yapması lazım. Devlet yaparsa TOKİ yapıyor, o da felaket oluyor.

Eskişehir’de kentsel dönüşüme ihtiyaç var mı derseniz var ama şu anda gösterilen yerlerde değil. Örneğin Mustafa Kemal Paşa Mahallesi şehrin göbeğinde. Yollar 7 metre, 4 katlı imar var. Her şey iç içe girmiş. Kentsel dönüşüm yapılacaksa bu merkezden başlamalı. Biz bu kenti 70 yılda bu hale getirdik. Bu kentin dönüşmesi de bir 70 yılı alır.

DAR BİR ALANA MEYDAN DÜZENLEMESİ YAPTILAR

Eskişehir’in bu konudaki en konuşulan konusu tabi ki Hamamyolu Projesi. Siz bir mimar gözü ile ve Mimarlar Odası Başkanı olarak bu projeyi nasıl buldunuz? Beğendiğini ve beğenmediğiniz yönlerini söyler misiniz?

İdarecilerin Hamamyolu’nda bir düzenleme gerekliliğini hissetmesi en beğendiğimiz noktadır. Hamamyolu’nda düzenleme yapılması gerekliliği konusunda yaptıkları atılımı takdir ediyoruz. Fakat Eskişehir’de yayaya yol vermenin tek alıştırıldığı noktaya getirdik bir garabet köprü yaptık. Böyle bir üst geçit yapmak doğru değildi. Üst geçit yapmak istiyorlarsa da bunu daha hafif, daha şeffaf ve daha estetik yapmalıydı.

Proje bir çevre düzenlemesinden çıkmış, bir meydan düzenlemesi halini almıştır. Yani bir çevre düzenlemesi yapılması gereken alanda, bir meydanmış gibi bir düzenleme yapılması ne kadar doğru? Dar bir alanda geniş bir alanmışcasına bir proje uygulandı. Bu dar alanda ölçek olarak bu kadar büyük tasarım argümanlarının konması kesinlikle yanlış oldu.

Yeşil alanların yok edilerek bunların en aza indirilmesi ne kadar doğru? Ağaçların kaldırılması, taşınması, kesilmesi ne kadar doğru? Çevre düzenlemesi kriterlerinde ağacın kaldırılması diye bir şey yoktur. Önce yeşil korunur. Biz bunun tam aksini yaptık. Yöneticilerin yeniden ağaçlar dikeceklerini söylemeleri ne kadar doğru? Fakat yeni dikilenlerin, eski ağaçların ebadına gelmesinin kaç yıl süreceği, daha sonra başka bir yöneticinin bunları da kaldırmayacağı ne malum? Her yerin betonlaştırılması ve bu betonların üzerinin ahşap kaplamalar ile kaplanması mimari anlamda, çevre düzenlemesi anlamında ne kadar doğru? Biz bu noktalarda tasarım kriterlerinin yanlış olduğunu düşünüyoruz. Bu tasarımı yapan kişinin şehrin tanımamasından, Hamamyolu’nun tarihini, dokusunu bilmemesinden kaynaklandığını düşünüyoruz. Tüm bunların yanında yine söylüyorum, Hamamyolu’ndaki en büyük yanlış oraya o üst geçidin yapılmasıdır, o üst geçidin bu şekilde yapılmasıdır…

Editör: TE Bilişim