Sandığınız gibi değil!

Başınızı göğe kaldırıp bakarsanız göreceksiniz. Pembe beyaz çiçek açmış ağaçları, beton grisi şehirlerin bir avuç toprağına tutunmaya çalışırken fark edeceksiniz. Daha solmadan öylece en güzel haliyle yerlere düşecek sonra bahar çiçekleri. Yere düşmüş bir avuç bahar çiçeğiyiz biz. Mevsimi geldi, açtık ama gövdesinden çıktığımız ağaçlar kaldı bir tek geride. Bir Haziran günü parlayan güneş gibiydik bir araya geldik, un ufak oldu sayenizde direncimiz. Bir başka Haziran’da çiçekler açtı sandık ama hemen sonra yaprak yaprak döküldü sevinç çiçeğimiz .

Kaybettiğimiz canlara, arkadaşlara, uğradığımız haksızlıklara ve gözümüze baka baka daha fazla eziyet etmek isteyenlere öfkelendik. Umudumuzu öfkemizle biledik ve Nisan’ın ortasında o son çıkışta var gücümüzle ‘hayır’ dedik, haykırdık. Sesimiz hemen o gece muhalefet partilerinizin duvarlarına çarptı, koridorlarında kayboldu. Şimdi bizden bir kez daha yenilmeye doyamadığınız oyuna dahil olmamızı istiyorsunuz. Öyle mi? Bu sefer olacak. Bu sefer hileyle hurdayla, baskıyla sopayla da baş edip, ne yapıp edip kazanacağız. Öyle mi? O iş sandığınız gibi değil! Kusura bakmayın ağalar beyler, sandıkların üstüne oturup, trafoya kedi bekçiliği yapmamızı istiyorsanız bize kulak vereceksiniz.

Atı alan Üsküdar’ı geçerken, ‘sandıkları terk etmeyin’ mesajı atacaksanız önce bizi dinleyeceksiniz. Kimseyi karamsarlığa, yılgınlığa sevk etmek değil niyetim. Hem yılacak olsak çoktan yılardık. Bilakis bilenmişiz biz.

Ben, son sandıkta işimden oldum, sonuçlara itiraz etmeye gittim, sabahına tesadüf bu ya evim kurşunlandı! Bir yıldır kendime iş ve umut yaratmaya çalışıyorum. Üstelik ben yalnız değilim, benimle aynı durumda milyonlar var. Biz, yarınımızı göremiyoruz ve bugün bizi yalnız bırakan sizler, yarın bizi yine sandığa yanınıza çağırıyorsunuz. Öyle mi? O halde dinleyin. Dinleyin çünkü hiç olmadığı kadar öfkeliyiz. Dinleyin çünkü geleceğimizi kendi güçlü ellerimize almaya kararlıyız.

Bakın bizi sandığa sahip çıkmaya çağıracağınız o gün biz çok yoğun olacağız. Biz, o gün metrobüste öpüşeceğiz, çok işimiz var. Biz, o gün çıplak ayakla şehir meydanlarında dans edeceğiz, çok işimiz var. O gün merdivenleri rengarenk boyayacağız biz, meşgulüz. Müzeyyen ablayı dinleyeceğiz o gün, akşam sokağa rakı sofraları kuracağız mesela, fotoğraf paylaşmak için değil şerefimize kadeh kaldırmak için.

O gün, türkü söyleyeceğiz avaz avaz caddelerde, çamurdan ucube heykeller dikeceğiz kimsenin tüküremeyeceği. O gün, havuzların fıskiyelerinde duş alacağız, turnikenin altından geçip vapura bineceğiz, vapurdan mini eteğimizle inerken şuh kahkahalar atacağız. O gün, şeker pancarı tarlasındayız biz, şeker fabrikasında olacağız. O gün Anıtkabir’e gideceğiz biz sonra çıkıp çocukken yaptığımız gibi ailece Atatürk Orman Çiftliği’ne pikniğe gideceğiz.
Bir über çağırıp içine doluşacağız, biz o gün yaylaya çıkacağız, derelerden kana kana su içeceğiz. Biz, o gün kızlı erkekli aynı evlerde toplanacağız. Savaş dizilerini ve oy kullanan liderleri gösteren televizyonları camdan atıp sinemaya gideceğiz o gün. Selvi Boylum Al Yazmalım izleyeceğiz. Sinema çıkışı onur yürüyüşümüz var bizim, arka mahalleden gençleri alıp oraya gideceğiz. Artvin’de tiyatro oyunu izleyeceğiz, Mersin’den denize girip, Sinop’ta sahile çıkacağız. Diyarbakır’da saz çalacak, Sivas’ta semah döneceğiz biz. Soma’da madencinin sofrasına davetliyiz, Aladağ’da öğrenci yurdu açılışımız var o gün. İnşaatlarda iş bırakacağız, ağaç bayramımız var. Kampüslerde şenliğimiz, sokakta düğünümüz var. Çok meşgulüz o gün anlayacağınız…

Eğer o gün için saydığım tüm bu planlar kadar sağlam, tüm bu planlar kadar heyecan verici bir seçeneği yarına kalmadan sunamayacaksanız; eğer bir kez olsun farklı bir oyun kuramayacaksanız çağırmayın bizi boşuna sandığa. Eğer bir kez olsun bizimle yan yana duramayacaksanız, bir çıkış yolu sunamayacaksanız kendiniz gidin tıpış tıpış sandığa. Bizim o gün çok işimiz var. Henüz açmamış umut tomurcuklarımız var bizim...