Ebru Okanlar / Röportaj

1968’de Almanya’da dünyaya gelen Koçal’ın babası Türk, annesi ise Alman. Ortaokul ve lise eğitimini Yalova’da tamamlayan sanatçı Türk sanatlarıyla da o dönemde tanıştı. Öğrencilik yıllarında tarihi yarımadaya yaptıkları okul gezilerinde ziyaret ettiği Ayasofya ve Sultanahmet camilerinin kendisinde bıraktığı etkiyi “Oradaki lalelerin zarifliği; çinilerin mavisi, turkuazı, kırmızıları beni çok cezbetti” ifadeleriyle dile getirdi.

“Senin fırçan iyi”

Suna hanıma ilk çalışmalarına nasıl başladığını sorduğumuzda ise usta isimlerden aldığı derslerden bahsetti ve hocasının teşvik edici şu sözlerine de değindi: “Senin fırçan iyi, profesyonelce bu işe giriş artık.” Yalova’da Fatma Zehra Aktaş ile tanışıp onunla çini sanatını öğrenmeye başlayan Koçal, Gülbün Mesara‘dan tezhip, Hüseyin Kutlu‘dan hat, Nusret Çolpan‘dan minyatür, Meliha Atay‘dan katı, Hikmet Barutçugil‘den ise dokuz sene ebru dersi aldı.

Sanatın merhem olan eli

Sanatın farklı dalları arasında mekik dokuyarak kendini keşfeden Suna Koçal’ın yurtdışı projelerini ve sergilerini de merakla soruyoruz. Yurtdışında başkonsolosluklardan ve büyükelçiliklerden çok sık davet geldiğini söyleyen Koçal, sözlerine şu ifadelerle devam ediyor: “Genelde sergim bir hafta açık oluyor.

O sırada şehri gezip dolaşabilirim fakat ben bunu istemiyorum. Büyükelçilerden benim için bir program yapmalarını rica ediyorum. Hangi şehirdeysem o bölgedeki yetimhaneler, kadın merkezleri, down sendromlular, engelliler gibi özel kişiler için etkinlikler talep ediyorum. Genellikle iki veya üç yerde ebru teknem elimde bu kurumları tek tek gezerek o özel kişilerle, onlara şifa olmasına niyet ettiğim terapi etkinlikleri yapıyorum.

Sevgiyi dağıtmak beni mutlu ediyor. Sanat her insanda muhteşem etki edebiliyor fakat bu dezavantajlı grupların göstermiş olduğu koşulsuz bir sevinç ve kendilerini ifade ediş biçimlerindeki güçlü geri dönüşler beni daha çok etkiliyor.”

Sadece sanata gönül vermiş kişiler

Oldukça ilgi çekici bir noktaya değinen Koçal’dan, ebru sanatı ve terapi ilişkisi için bizi biraz daha bilgilendirmesini istediğimizde ise devam ediyor: “Ben 9 yıl ebru dersi aldım. Hocalığı zor kabul ettim.

Atölyeme hobi olarak yapmak isteyenleri değil sadece sanata gönül vermiş kişileri alıyorum çünkü sabredemeyen daha ilk günden gidiyor. Benlik devreye girince güzel eserler çıkmıyor. Bence ebru sadece terapi etmiyor, nefis terbiyesi de yapıyor.”

Farklılıkları birleştiren müjde

Sanatçıların Kovid-19’dan olumsuz etkilendiği bu günlerde Suna hanımın çalışmalarının pandemi sürecinde ne durumda olduğunu sorduk. Birçok serginin ileri tarihe ertelendiğini ya da iptal olduğunu söyleyen Koçal, evde kaldığı süreci iyi değerlendirip mümkün olduğunca üretmeye çalıştığını ifade etti. Pandemi süreciyle ilgili olarak şunlara da değindi: “Tabi ki bu süreçten nasıl ders çıkardığımız önemli. Küresel ısınmaların artan etkisi ve suyumuzun azalması bir yana, tüketim alışkanlıklarımız da değişmeye devam ediyor. Ailelerimizden uzak kaldık. Sevgi akışını, paylaşmayı ve bütün bu güzelliklerin ne kadar kıymetli olduğunu öğrendik. İnşallah yakın zamanda her şey normale döner.”

Ebru kağıdına bir yuva: Yalova

Ebru sanatının köklerinin Çağatay Türkleri’nden geldiğini belirten Koçal; minyatür, tezhip gibi sanatların da aynı yerden geldiğini söylüyor.

Kağıdın keşfi ve yayılmasıyla beraber Çinlilerin Türklerden kağıt yapımını öğrenmeye başladığına dikkati çeken sanatçı ‘el yapımı Yalova kağıdının’ ses getirmesini de anlatıyor:

İlk kağıt müzesini kurduk

“Osmanlı döneminde İbrahim Mütefferika ilk kağıt fabrikasını Yalova’nın Elmalı köyünde kurmuştu. Biz de eşimin Yalova Başkanlığı döneminde açtığımız ilk kağıt müzesini kurduk. Bu el yapımı kağıdın da çok ilgi çektiğini biliyoruz ve artık çoğu kişi de Yalova kağıdını öğrenmiş oldu.”

11 metrekarelik Türk bayrağı

2015’de Dünya Ebru Günü etkinlikleri kapsamında, su üzerinde yapılan en büyük ebruyu hazırlayarak, Guinness Rekorlar kitabı için 11 metrekarelik Türk bayrağı ile bir deneme yapan Koçal, çalışmasının detaylarını da bizimle paylaşıyor: “İlk amacımız Guinness’e girmek değil; sevgiye, barışa ve hoşgörüye dikkat çekebilmekti. Aynı zamanda ebru sanatımızı tanıtmak istiyorduk. Dünyadaki 10 farklı ülkeden 250 sanatçının katıldığı sergide ebru ile Türk Bayrağını yaptık. Çalışmamız tekneden çıktıktan sonra, tüm katılımcılarla birlikte İstiklal Marşını okuduk. Türkiye’de çok ses getiren bir çalışma oldu.”

Madde bağımlılarına Ebru terapisi

Türk sanatı ve kendi çalışmaları üzerine oldukça farklı söylemlerle bize keyifli bir söyleşi fırsatı tanıyan Suna Koçal son olarak bazı sosyal sorumluluk projelerinden bahsetti. Madde bağımlıları ile on iki hafta boyunca ebru terapisi uyguladığı bir projesini anlatan Koçal, eğitim sonucunda güzel bire sergi açıldığını söyleyerek bir anısından bahsetti: “Yurtdışında olduğumuzda da İngilizce Türkçe anlamayan var. Benim ana dilim Almanca.

Dolayısıyla dil problemi olsa bile sanat vasıtasıyla bir suyu, bir rengi sevgi akışında kullanarak tek bir noktada buluşabilmek muhteşem oluyor.

Dualar okumaya başladı

Tekne, su, boyalar ve kendi yaptığımız at kılı fırçaları kullanarak ‘Şöyle şöyle yapacağız.’ diye ben anlatıyorum, tercüman da onların diline çeviriyor. Mardin’de mülteci kampında en küçüğü 4, en büyüğü 80 yaşında olan bir grupla ebru terapisi yaptım. Benimle yaşıt olan bir Suriyeli mülteci beyefendi görme engelliydi.

Ellerini aldım tekneye doğru götürdüm ve ellerini çekerek dualar okumaya başladı. Tercüman onun hacı olduğunu söyledi. Ben yine ellerini aldım ve ‘Merak etme ben de hacca gittim.

Bu bir sevgi ve burada sanat yapıyoruz.’ diyerek ellerini tutarak tekneye dokundurmaya devam ettim. Parmaklarını suyun içine dokundurdu, boyalarla lale yaptı ve bittikten sonra huzur bulmuş bir haldeydi.

Ardından günlerce etkinliğimize gelerek sürekli dualar, ilahiler okudu. O duygular çok güzeldi, anlatmak gerçekten çok zor.” Sanatçı söyleşiyi bitirirken güzel bir haberle okuyuculara müjde verdi: “Ebru terapisi hakkında bir belgesel hazırlıyorum. Birçok ülkeden değişik dezavantajlı gruplarla, bedensel ve zihinsel engelli birbirinden farklı özel yüreklerle tek bir sevgide toplanıyoruz.”

Editör: TE Bilisim