Aylar öncesinden başlayan mahal, il ve bölge illeri olarak hazırlık safhamız ve istişare zeminlerimizde alınan isabetli kararlar sonucu memnuniyet verici bir neticenin Rabbimiz canibinde tahakkukunu yaşamış olduk. Bizler gayret ettik, Rabbimiz şevk verici neticeleri halk etti. Haza min fadlı Rabbi.

Samsun Tüyap Kitap Fuarı’nın bu sene 6.sı düzenlendi. Yeni Asya Neşriyat önceki senelerdeki aynı yer ve standta yerini almış oldu. Bu sene Gebze’den Osman Yiğit kardeşimizin fuar süresince tam gün standta olması çok daha düzenli ve planlı bir stand konumunu gösterdi. Özellikle gençlerimizin ve fedakâr Samsunlu muhabbet fedailerinin münavebeli olarak standı boş bırakmamaları tesanüd ve şahs-ı mânevînin ruhunun tesisi noktasında çok ehemmiyetli bir hizmeti deruhte etmeye vesile oldu. Belki de bu zamana kadar katıldığımız fuarların en verimlisini bu sene yaşamış olduk.

Hafta içinde ziyaretçi sayısı istenilen düzeyde olmasa da, iki hafta sonu ziyaretçi sayısı fevkalâde idi. Hangi birimiz sokakta bir kişiyi durdurup veya işyerine gidip saatler ve dakikalarca Risale-i Nuru anlatabiliriz? Fuarda insanlar kendi istekleriyle standımıza akın akın geliyor ve bizler onlara hem kitapların muhtevasını, hem de genel konular hakkında bilgiler aktarıyoruz. Bu cihetle fuarlar hizmetimizin cemiyete açılan penceresi hükmünde müessir bir faaliyet alanı olarak vazifeye vesile oluyor. Bunalan, maddî ve mânevî buhran geçiren, musîbet yaşayan, âilevî problemler içinde olan, çocukları için endişe içinde olan insanlarla muhavere etmek, dertlerine Risale-i Nur’dan çözümler sunmak ve onlara ilgili kitapları tavsiye etmek fuar zemininin bizlere verdiği fırsatlar oldu.

Fuar süresinde elbette hem biz, hem de diğer kardeşlerimiz çok güzel hatıralar yaşadılar. Bunlardan birkaç tanesini şevke medâr olması cihetiyle paylaşmak isteriz. Bir hanım kardeşimiz eline almış olduğu kitabı incelerken bize, “Bu kitabı okumaktan korkuyorum.” diye bir endişesini ifade etti. 

Sebebini sorduğumuzda kitap kapağında ismi geçen şahsa karşı duyduğu muhabbet ve hüsn-ü zannın bu kitapla kırabileceğiydi. Bizler de bu kitapla yüzleşmesini ve kararı kendisinin vermesini isteyince başka tarihî belge ve kaynak muhtevalı kitap talep etmesiyle kendisine teklif ettiğimiz “Ahirzaman Tarihi” serisini tanıttık ve bu kitaplarla birlikte endişe ettiği kitabı da almasını temin ederek ziyaretçimizi gönderdik. İnşallah kitaplardaki tarihî hadiseler âleminde yeni bir başlangıca vesile olur.

Bir başka hanım ziyaretçimiz Risale-i Nur eserlerinin önünden geçerken “İnsan bu kitapların önünden geçerken korkuyor!” demez mi? Kendisine “Niçin korkuyorsunuz? Bu kitaplar yasak değil ki? Bakınız Kültür Bakanlığı bandrol vermiş.” dediğimizde “Korkuyoruz işte!” dedi. 

Diyaloğun devamında bir musîbet yaşayıp yaşamadığını sorduğumuzda “Hayır, yaşamadım. Olanları görmek için musîbet yaşamaya gerek yok ki!” cevabını verdi. Bizler de “Bakınız bizler buradayız. Korkmaya, ürkmeye gerek yok. Zaman her şeyi tefsir edecek. Önemli olan doğru zamanda doğru yerde durabilmektir.” diye cevap verdik. Mütebessim bir vaziyette stanttan ayrıldı.

Bir başka tesbitimiz son yıllarda yaşanan içtimâî hadiselerden etkilenen ve bir vesile ile musîbet yaşamış insanlarla yaptığımız konuşmalar. Bu insanlardan epey ziyaretçi geliyor ve bir kısmı ile uzun uzun konuşmalar yapılıyor. Üzüldüğümüz nokta bunca yaşananlara rağmen bir türlü Risale-i Nur eksenli hadiselere bakılamayışı ve halen hadiselerin beşerî ve zahirî boyutunda kalınması. Halbuki “Beşer zulmeder, kader adalet eder.” sırrı hadiseleri çözmek için kilit ve sırlı bir cümle. “Musîbet, cinayetin neticesi, mükâfatın mukaddemesidir. Hangi fiilinizle kadere fetvâ verdirdiniz ki, şu musîbetle hükmetti? Musîbet-i âmme ekseriyetin hatâsına terettüp eder.” 1 hakikati ciddî mânâda muhasebe ve murakabe edilmesi için bekliyor. Çünkü “Her şeyde, her musîbette, hususan beşer eliyle gelen zulümlü musibetlerde, Risale-i kaderde beyan edildiği gibi, iki sebep var: Biri, zahiren esbaba bakan beşerdir, diğeri kader-i İlâhîdir. Beşer, zahirî esbaba bakar; bazen yanlış eder, zulmeder. Fakat, kader başka noktalara bakar, adalet eder.” 2 Öyleyse adalet-i mahzâyı esas almak gerekirse meselenin iki cihetine ve boyutuna bakmak gerekiyor. Yoksa Hz. Ali (ra) Efendimize sorulduğu gibi ”Başımıza gelen imtihan mıdır, yoksa ceza mıdır? Eğer bizi Allaha yaklaştırıyorsa imtihandır, eğer uzaklaştırıyorsa cezadır.”

Son olarak film sanatçısı İlyas Salman’ı ziyaret ediyoruz. Osman Yiğit kardeşimiz İlyas Salman’ı ziyaret edip kendisine kitap hediye etmeyi teklif ediyor. İyi olur diyoruz ve hediye kitaplarımızı birlikte seçiyoruz. Her Yüze Bir Tebessüm karikatür albümü, Demokratlar Demirel’i Anlatıyor (şahsen bu kitabı ben teklif ettim, İlyas Salman’ın kitabı görünce ne söyleyeceğini merak ediyordum.), Beyanat ve Tenvirler ve Tabiat Risalesi. Bulunduğu standa gittik ve kendimizi tanıttık. Birer birer kitapları tanıtarak takdim ettik. Çok memnun olduğunu beyan etti ve teşekkür etti. Demirel kitabını eline alınca, “Biz bu insana çok muhalefet ettik, kendisini çok eleştirdik. Ancak Demirel çok iyi bir devlet adamıydı. Keşke bu dönemde başımızda olsaydı.” dedi. 

Kitapları çok ciddî olarak dikkatle okuyacağını söyledi ve memnuniyetini tekrar ifade etti. Biz de vazifemizi yapmanın mutluluğu ile ayrıldık. Çok farklı dünya görüşüne sahip olduğumuz halde, herkesin açık bir kapısını bulup ortak bir noktada buluşma ve konuşma ihtiyacımız ziyadesiyle bizleri bekliyor. Bunu cemiyet olarak çok ihtiyacımız var diye düşünüyoruz.

Dipnotlar:

1- Eski Said Dönemi Eserleri, Sünûhat, s. 495.

2- Kastamonu Lâhikası, s. 385.