İki farklı takım düşünün… Her takımın kendi ülkesinin sosyoekonomik yapısına göre ekolleri var ve kendi ülke vatandaşları dışında farklı ülkelerden, farklı kültürlerde dini, dili, dini farklı insanlardan oluşan bir grubu, bir amaç ve bir hedef doğrultusunda takım haline getirip bir sistem içinde oynatıyorsunuz ve rakibiniz de aynı kurgu içinde farklı bir değerler bütünü içinde…

Aynı zaman diliminde, aynı ortamdaki iki takımın maçını yöneten hakemler ise farklı ülkeden olmalarının dışında, kendilerine göre farklı kültürde iki farklı ülkenin takımının maçını yönetiyor.

İşte bu kadar güzel bir dizaynın içinde kalıcı olmak demek bu kültürün tamamlayıcı parçası olmak demektir.

Avrupa liglerinde, şampiyonluğa oynayan tüm takımların arka plandaki hedefleri bu lige katılabilmektir. Sadece şampiyonluğa oynayan değil, kategori olarak bu hakkı kazanabilecek sıralamayı bile elde etmek çok büyük hedeftir. İşte tüm bu mücadele bu kültürün tamamlayıcı parçası olmak içindir.

Tamamlayıcı parça olduğunuz zaman zamanla hedef takımları ile mücadele ederek, oyun temponuzu ve oyun karakterinizi bu kültüre ayak uyduracak şekle getirerek kalıcı olmanın değerini ortaya koymaya çalışırsınız. Bu bir öğretidir.

İşte bu kadar büyük bir yapının içinde mücadele etmenin koşulları, hiçbir ligin kendi iç özellikleri ile bir benzerliği olmadığı gibi, bu ligin içinde oynamanın koşullarda kendi lig yapısının dışına çıkarak bu ligin koşullarına ayak uydurmaktır. Portekiz Ligi'ndeki iki takım Porto ve Benfica buna en iyi örnektir.

Bir teknik direktör için, bir futbolcu için bu alan kendini ya da takımını test edecek bir alan olarak görmek büyük hata olur. Çünkü, bu alanda her türlü yeteneği kullanarak, tüm enerjiyi maçı kazanmak üzere kullanmak gerekir. Maçı kazanmak, oyunun kendi değeri üzerinden yapacağı etkiden çok daha önemlidir.

Bu alanda sürekli oynayan oyuncu olmak, maçı 90 dakika nasıl oynanacağını ve bu 90 dakikanın nasıl bir strateji ile her dakikasında nasıl mücadele edilmesi gerektiğini çok iyi bilmek gerektiği öğretisini benimsetir. Ronaldo ile Messi kadar Pepe ve Quaresma’da bu öğretinin bir parçasıdır.

Aynı şekilde bu ligin teknik direktörü olmakta, kendini ve takımın temposunu veya direncinin ölçümü üzerine bir tasarruf yapmak yerine, tüm 90 dakika boyunca, her dakikasının maçı nasıl kazanmak gerektiği üzerine bir strateji sahaya yansıtması gerektiğini öğretir. Çünkü skor her şeydir bu ligde…

Yalçın’ın eksiği bu noktadadır. Test etme noktası, bu ligin çok altında bir beklenti olmakla beraber. Burası için ciddi zaaf ve zaman kaybıdır.

Oyunun bir 20 dakikasını, 45 dakikasını veya 50 dakikasını sadece iyi oynamak maçı kazanmak için yeterli değildir. Bu turnuvadaki hiçbir maç için yeterli olmaz zaten… Beşiktaş’ın oynadığı 20 dakikalık oyun, sadece motivasyonun yarattığı bir geçiş süresi olarak kaldı ve kalır da… Ama, 90 dakikayı stratejik olarak sakin ve tüm oyun boyunca mücadele için bir o kadar agresif oynamak maçı kazanma üzerine en etkin stratejidir.

Tüm maçlarda, maçı kazanma stratejisi içinde, kendi zaaflarını kapatıp rakip takımın zaafları üzerinden skoru yakalamak yatar. Bu kadar kısa süreli grup maçlarında veya eleme maçlarındaki en önemli skor avantajını yakalamak buna bağlıdır.

Dortmund için en hassas bölge olan Akanji ve Hummels arasındaki boşluğa atılan tüm toplarda Batsuhayi buluştuğu her top tehlikeli oldu. Bu bir oyun stratejisi olmalıydı ve o koridor sürekli ikili üçlü oyunlarla kullanmalıydı. Çünkü bu nokta zaaf bölgeleriydi.

Beşiktaş’ın en hassa bölgeleri bek stoper ve iki stoper arasına atılacak topların yaratacağı tehlikelerdi ki iki golde bu koridorlardan geldi.

Aradaki fark; takım tecrübesi daha iyi olan ve çok stratejik oynayan Dortmund elindeki Haaland ve Bellingham gibi yetenekler sayesinde istediği skoru elde etti. Skor için oyundan ziyade, set oyunu çerçevesinde oyunu kontrol ederek maçı kazandı. Amaç skor olduğu zaman tüm kurgu da skor üzerine oluyor.

Şampiyonlar ligi bir finans alanıdır. Ülkelerin dışarıdan sağlayacakları katma değerin temel kaynağı burasıdır. Yaklaşık 28 milyar avro… Bu kaynağa sahip olan bu organizasyonda iki türlü gelir kapısı vardır.

Birincisi; katılarak ve puan toplayarak gelir elde etmek…

İkincisi; düşük maliyetle yetiştirilen veya alınan yetenekli oyuncuları bu ligde sunarak bonservis satışından gelir elde etmektir.

Haaland 130 milyon avro ile ve Belingham’da 55 milyon avro ile bu konuda Dortmund’un aday oyuncuları olurken, Beşiktaş için sadece Ersin 5,5 milyon avro ile aday oyuncudur. Beşiktaş’ın oyun içindeki kilit ve en etkili oyuncuların kiralık olması siyah-beyazlılar için gelir anlamında büyük handikaptır ve stratejik zaaftır. Şampiyonlar Ligi bir kültürdür.