Arap dünyasında geçen hafta: Suriye ordusunun Afrin'e girmesi, Türkiye'nin işine gelir

Arap basının gündeminde, Afrin'de devam eden Zeytin Dalı Harekatı vardı. Kudüs El Arabi gazetesi, Suriye ordusuna bağlı birliklerin Afrin’e girmesinin Türkiye’nin çıkarlarına ters olmadığını savundu. Yazıda, “Suriye ordusuna bağlı birliklerin Afrin’e girmesi, siyasi ve askeri mantık açısından Türkiye’nin yürüttüğü harekâtın işine gelir. Nitekim çok açıktır ki, Türkiye’nin hedefi Afrin kentine tam anlamıyla girmek değil, aksine kenti güney kesimi hariç her taraftan kuşatmak ve diğer bölgelerle bağlantısını kesmektir" ifadelerine yer verildi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Arap dünyasının geçen haftaki gündeminde ağırlıklı olarak yine Suriye merkezli gelişmeler vardı. Bir yandan Afrin’de TSK’nin başlattığı Zeytin Dalı Harekâtı, diğer yanda Suriye ordusuna bağlı “halk savunma güçlerinin” Afrin'e girdiği yönündeki haberler, Arap basınında geniş bir şekilde yer aldı.

Bir diğer gündem maddesi ise, Suriye ordusunun Şam’ın Guta bölgesine yönelik operasyonu oldu. Arap basını genel itibariyle, Guta’ya yönelik bu operasyonu ve bombardımanı, 2016’daki Halep senaryosuna benzetti.

Rusya ve Suriye ordusunun, Guta’ya yönelik söz konusu bu operasyonu, birçok Arap gazetesinde “katliam” şeklinde verilirken, bu operasyonun Suriye’nin egemenlik hakkından doğan ve radikal örgütlere yönelik bir operasyon olduğunu dillendirenlerin sayısı da az değil.

Amerika Birleşik Devletleri’nin, daha önce başkan Donald Trump’ın imzalandığı karar binaen Tel Aviv’deki büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınmasının Mayıs ayında gerçekleşeceğini açıklaması, Arap dünyasında geçtiğimiz hafta bir başka gündem başlığı oldu.

Arap dünyasının en önemli ülkelerinden biri olan Mısır ve İsrail şirketleri arasında 15 milyar dolarlık doğalgaz anlaşması imzalanması da Arap basınının en çok yer verdiği konulardan biriydi. Karar en çok Filistinliler’i kızdırırken, Arap dünyasının genelinde, Mısır’ın bu adımına karşı tepki vardı.

'AFRİN KONUSUNDA ANKARA-ŞAM-KÜRTLER ANLAŞMASI MI?'

Ürdün El Destur gazetesinden Arib El Rintavi, Suriye Ordusu’na bağlı halk savunma birliklerinin Afrin’e girmesinin “Şam, Ankara ve Kürtler arasında yapılan bir anlaşma olduğunu” iddia etti. Rintavi bu anlaşmada koordinasyonu sağlayan tarafın da Moskova olduğu görüşünde.

Yazara göre PYD'nin, Suriye ordusuna bağlı birliklerin Afrin'e girmesini kabul etmesini ise, önlerinde başka seçenek olmamasına bağladı:

“Suriye Kürtleri, önlerindeki seçenekler daralmamış olsaydı Afrin’i Suriye ordusu ve müttefiklerine teslim etmeyi kabul etmezdi. Zira daha önce Rusya ve Suriye’nin bu konudaki taleplerini geri çevirmişlerdi. Şam’ın niyetleri konusunda sürekli şüpheli olan Suriye Kürtleri, Türkiye’nin bu kadar ileri gitmeyeceğini zannediyordu. Ancak Kürtlerin bu beklentisi bu defa tutmadı.”

Arap dünyasında geçen hafta: 'İsrail uçağının düşürülmesi tarihi bir gün'Arap dünyasında geçen hafta: 'İsrail uçağının düşürülmesi tarihi bir gün'

KUDÜS EL ARABİ: BÖLGESEL OYUNUN EN BÜYÜK KAYBEDENİ PYD

Kudüs El Arabi gazetesi, Suriye ordusuna bağlı birliklerin Afrin’e girmesinin Türkiye’nin çıkarlarına ters olmadığını savunarak, bu durumda en büyük kaybedenin PYD olduğunu iddia etti:

“Öyle görünüyor ki, Suriye ordusuna bağlı birliklerin Afrin’e girmesi, siyasi ve askeri mantık açısından Türkiye’nin yürüttüğü harekâtın işine gelir. Nitekim çok açıktır ki, Türkiye’nin hedefi Afrin kentine tam anlamıyla girmek değil, aksine kenti güney kesimi hariç her taraftan kuşatmak ve Afrin’in Kürtlerin denetimi altındaki diğer bölgelerle olan coğrafi bağlantısını kesmektir. Bu da neredeyse gerçekleşti.

Diğer taraftan Kürt gruplarının kontrol altında tutulması, siyasi ve askeri olarak sınırlandırılması Türkiye ve Şam’ın çıkarlarına uygun olması ilk defa görülen bir şey değil.

Bu açıdan bakıldığında, Washington ve Moskova’nın da işin içinde olmasının uzak bir ihtimal olmadığı bu bölgesel oyunun en büyük kaybedeni PYD’dir. Eski deneyimlere de bakıldığında bu Kürtler için yeni bir durum değildir.”

DOĞU GUTA İKİNCİ HALEP Mİ?

El Arabi el Cedid gazetesinden Muhammed Ebu Remman, Suriye ordusunun yoğun bombardımanı altındaki Doğu Guta’nın durumunu, “katliam” şeklinde nitelendirerek Halep’e benzetti:

“Gerçekten de Guta’da yaşananlar, 2016’nın sonlarında Halep’te yaşananların aynısını burada denemesidir. Bu sadece askeri anlamda değil. Stratejik açından bakıldığında da durum böyle görünüyor. Ki Doğu Guta, Suriye’de içeride devam eden savaşta önemli bir dönemeç niteliğinde. Özellikle de bazı ülkelerin önceliklerinde önemli değişimler ve dönüşümler yaşanmasından sonra. Bu dönüşümlerin en önemlisi de Türkiye’nin tutumundaki değişikliktir. Bu da 2016’daki başarısız darbe girişimi ve Rus-Türk yakınlaşması akabinde olmuştur.”

Lübnan Ennahar gazetesi yazarı Muhammed Nemr de, Rusya ve Suriye yönetiminin Doğu Guta’ya yönelik bombardımanla Halep senaryosunu tekrar uygulamak istedikleri görüşünde:

“Rusya’nın askeri senaryoları bilinmektedir. Rusya ve Suriye rejiminin istediği, Doğu Halep’te uygulanan ve oradaki grupların İdlib’e taşınmasıyla sonuçlanan senaryoyu burada da uygulamaktır.”

Arap dünyasında geçen hafta: 'Bu savaşın kazananı olmayacak!'Arap dünyasında geçen hafta: 'Bu savaşın kazananı olmayacak!'

'GUTA SAVAŞI UZUN SÜRECEK'

Suriye El Vatan gazetesinden Muvaffak Muhammed, Guta’ya yönelik operasyonun pek de kolay olmayacağını belirterek, Suriye’de vekiller üzerinden bölgesel devletlere karşı mücadele verildiğini yazdı:

“Başkent’in doğu bölgesinden tehdit edilmesi, bazı örgütlerin ve milislerin devlet içinde bir devletçik kurma hayalinin -ki bu hayali de gerginliği azaltma anlaşması daha da güçlendirmişti- artık sona ermesi gerekiyor. Bu savaş pek de kolay olmayacak. Belki de çok üzün sürecek.”

'ARAP ÜLKELERİ GASP EDİLMİŞ FİLİSTİN DOĞAL GAZINI SATIN ALIYOR'

Mısır ve İsrail şirketleri arasında 15 milyarlık doğalgaz anlaşması imzalanması bu hafta Arap dünyasının en çok konuştuğu konulardan biriydi. İki ülke arasında imzalanan anlaşmaya göre; 10 sene içerisinde, İsrail Mısır’a 15 milyar dolar değerinde doğal gaz satacak.

Rai Al Youm gazetesinde anlaşmayla ilgili yayınlanan başyazıda, bu doğal gazın Filistin’in gasp edilmiş gazı olduğuna vurgu yapılarak, Mısır’ın bu kararının siyasi olduğunun altı çizildi:

“Mısır ve İsrail arasındaki gaz anlaşması ekonomik olmaktan ziyade, siyasidir. Bu anlaşma iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesinde büyük bir basamak oluşturacaktır. Diğer taraftan da İsrail gazını yani Filistinliler ’in gasp edilmiş gazının Mısır üzerinden bir çok Arap ülkesine pazarlanmasının önünü de açabilir.

Mısır’ın Delta bölgesi, doğal gaz yataklarının kıyısında yüzüyor. 2015’te Mısır karasularında gaz keşfeden İtalyan şirketi de, buradaki gaz yataklarından çıkarılacak gazın, 1 milyar metreküpe kadar ulaşacağını açıklamıştı. Bu da Mısır’ın gaz konusunda kendi kendine yetebileceğini göstermektedir. Ki eğer gaz konusunda zorluk yaşarsa, bunu İsrail harici bir ülkeden tedarik edebilir. Kıbrıs, Cezayir, İran ve Libya gibi.

Mısır ve Ürdün gibi ülkelerin Arap-İslam gazını işgalci İsrail’den ithal edecekleri bir günü yaşayabileceğimizi hiç düşünememiştik. Nitekim bu gazdan elde edilecek milyarlar İsrail hazinesine gidecek. Hem de ilerde başka Arap ve İslam ülkelerine saldırmak için silahlanma alanında kullanılma ihtimali de varken.”

Arap dünyasında geçen hafta: Afrin popülizmi büyük bedel ödetebilirArap dünyasında geçen hafta: Afrin popülizmi büyük bedel ödetebilir

ABD VE SURİYE PETROLÜ

Lübnanlı akademisyen Muhammed Nureddin, Birleşik Arap Emirlikleri El Haliç gazetesindeki haftalık yazısında, ABD’nin Suriye’deki varlığının, enerji savaşlarıyla ilgili olduğunun altını çizdi:

“Rus yetkililer, Amerikalıların Suriye’nin kuzey doğusundaki yer altı zenginliklerine el koymaya çalıştığını söylemekle hatalı değiller. Ki ABD’nin Suriye Demokratik Güçleri’nin eliyle Rakka’yı IŞİD’ten temizlemeye yönelten ana sebep de budur. Rakka’nın temizlenmesiyle, Suriye’nin kuzey doğusundaki petrol yataklarına giden yolda önemli bir yeri ele geçirmiş oldu. Bir yandan da Fırat’ın doğusuna ilerlemek isteyen Suriye ordusu ve müttefiklerinin Fırat’ı geçerek Deyr Ez Zor’un doğusuna gitmelerinin önü kesilmiş oldu.

Amerika Birleşik Devletleri bir yandan da Suriye’nin Irak sınırında yer alan ve IŞİD unsurlarının bulunduğu birçok bölgeye yönelmekten kaçınıyor. Ki, Rakka operasyonunda binlerce IŞİD militanı güvenli olan bu bölgelere kaydırıldı. İşte bütün bu gelişmeler, Suriye’nin petrol ve gaz zengini olan bölgeleri ABD’nin kontrolü altında tutmak içindir.”

ABD ELÇİLİĞİ’NİN KUDÜS’E TAŞINMASI

Rai Al Youm gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Filistinli gazeteci Abdulbari Atwan, ABD’nin Tel Aviv’deki büyükelçiliği Mayıs ayında Kudüs’e taşınacağını açıklamasını ve Arap dünyasının buna tepkisini kaleme aldığı yazıda; gerek Arap ülkelerine, gerekse de Filistin yönetimine eleştiriler yöneltti:

"ABD Başkanı Trump, 'Arapların ABD’nin büyükelçiliği taşıma kararına öfkesinin günler ile sınırlı olacağını ve hızla geri adım atacaklarını, durumun eski normal haline döneceğini' söylerken haklıydı. Ve işte sadece birkaç ay sonra kararın hayata geçirilmesinin hızlandırılacağını ve büyükelçiliğin önümüzdeki Mayıs ayında, işgal devleti İsrail’in kuruluş yıl dönümünde açılacağını ilan ederek daha aşağılık bir provokasyonla bir 'tokat' daha atıyor.

Araplar bu tokada Mısır’ın İsrail ile yaptığı 10 yıl ve 15 milyar dolarlık gaz alımı anlaşması örneği ile cevap verdi, İsrail Başbakanı Netanyahu çalıp oynuyordur şimdi; sadece işin büyüklüğünden değil aynı zamanda Mısır otoriteleri İsrail’in çalıntı gazından artanı diğer Arap ve Avrupa devletlerine ulaştıracakları için, günahın zirvesidir bu.

Haşimi ailesinden oldukları için Kudüs ile ilgili olarak dinin bekçiliğini yapması beklenen Ürdün, İsrail büyükelçiliğini tekrar açma kararı aldı ve bunu üç vatandaşını öldüren İsrail’in özür dilediği ve faillerin yargılanacağı garantisi verdiği bahanesi ile yaptı ama sonradan ortaya çıktı ki özür yok, İsrailli katiller ise serbestler."

'TURİZM ELÇİSİ MAHMUD ABBAS'

"Bu provokatif ve aşağılayıcı son adımlarda büyük sorumluluk, Filistin otoritelerinin büyükelçiliğin taşınması kararı karşısındaki ayıplanası utangaç tepkilerinde ve İsrail’e büyük hediye sayılacak; ABD elçiliğinin 3 ay sonra hem de Nekba gününde yeni binasında açılmasındadır.

Başkan Abbas ne yapacak ve (Filistinli) yöneticiler bu tokada nasıl cevap verecekler? İktidarı devredecek mi? Sanmıyoruz. Filistin polisini lağvedecek ve emniyet işbirliğini bitirecek mi? İkinci silahlı intifada için kıvılcımı ateşleyecek mi? Pazarlıklara rehin olmuş bir adam için imkânsız adımlar bunlar. O şimdi Araplara ve Müslümanlara normalleşme ve Kudüs’ü ziyaret etme önerisi yapan turizm elçisi rolünü oynuyor.

Filistinliler eski heybetlerine ve davalarının heybetine tekrar kavuştuklarında, işgale karşı direnişi yükselttiklerinde, maddi ve insani zorluklarını aştıklarında ve bu yönetim ve teslimiyetçiliğinden kurtulmak için mücadelelerini yükselttiklerinde Trump ve ortağı İsrailliler hatalarını anlayacaklar ve bu aşağılık provokatif politikalarından pişman olacaklar.”