27 Şubat 2020 00:09

İstanbul-Beyrut-Şam

Şam'da çarşıda ışıl ışıl dükkanların önünde gezinen insanlar

Fotoğraf: Hediye Levent

Paylaş

İstanbul’daki Suriye Konsolosluğunun kalabalık koridorunda defalarca beklediğim uzun ve yorucu 5 aylık sürecin ardından nihayet Şam vizesini alabildim.

Suriye’ye ilk gidişim değildi, daha önce uzun süre çeşitli basın kuruluşlarının Şam muhabiri olarak çalışmıştım ancak bu defa durum farklı, hava gergin, Türkiye fiilen Suriye ile savaşta.

İstanbul’dan ayrılırken medyadan sokağa kadar her yerde İdlip konuşuluyordu. Türkiye’nin İdlip’te ne işi var diye soranlar açıktan hain ilan edilse de sessiz kalan birçok insanın aklından aynı sorunun geçtiğini tahmin etmek zor değil. Hele de Türkiye’nin Suriye içindeki her hamlesi Rusya’nın onayına bağlıyken, Suriye hava sahası Türkiye’ye kapanmışken ve de İdlip’in El Kaide tedrisatlı cihatçıların elinde olduğu artık aşikarken insanları böylesi bir savaşa ikna etmek için sağlam gerekçeler öne sürmek gerek. Gerekçe değil ama tabut tabut genç asker geldi İdlip’ten. Tabutların savaşın gerekçesi haline getirilmesi için yoğun bir çaba başladı ancak ne Türkiye kamuoyundan yüksek sesle destek geldi ne de NATO gibi ilişkilerin zaten limoni olduğu müttefiklerden.

Türkiye hâlâ, Suriye toprağı olan İdlip’te Suriye ordusu ile savaşıyor.

Türkiye’nin gündemi İdlip…

TÜRKİYE-SURİYE SAVAŞI KORKUSU

İstanbul’dan Şam’a tek yol Beyrut…

Beyrut Refik Hariri Havalimanı her mevsimde ve günün her saatinde kalabalık oluşuyla bilinir. 2011’de başlayan ayaklanma nedeniyle Suriye ve Mısır başta olmak üzere bölge ülkelerindeki birçok yabancı basın ve yardım kuruluşlarının yanı sıra şirketler de merkezlerini Beyrut’a taşımıştı.

Yine, bölgedeki çalkalanma nedeniyle ortaya çıkan güvenlik sorununun yaşanmadığı tek yer neredeyse Lübnan oldu son 8-9 yılda. Kısacası Lübnan, birkaç ay öncesine kadar sokaklarında çok sayıda yabancının olduğu hareketli bir ülkeydi.

Ancak eylül ayında başlayan gösterilerin bir süredir şiddetli çatışmalara dönüşmesiyle birçok ülke kendi vatandaşlarını Lübnan’a seyahat etmeme konusunda uyarmaya başladı. Ekonomik ve siyasi krizle birlikte korona salgını Lübnan’a son darbeyi indirmiş gibi görünüyor.

Son 12 yıl içinde birçok kez Beyrut havalimanına gittim ancak ilk kez bu kadar tenha olduğunu gördüm.

Lübnan’a dair anlatılacak çok şey var elbette ve önümüzdeki günlerde detaylı bir Lübnan yazısı ile gördüklerimi, ülkenin son durumunu, beklentileri ve çıkmazları aktaracağım.

Şam’a geçmeden önce Beyrut’ta geçirdiğim sürede Türkiye’ye dair sorulan tek soru İdlip meselesi oldu. Türkiye’nin İdlip’ten ne gibi bir çıkarı olduğu, Türkiye ve Suriye ordularının savaşması halinde Lübnan dahil bütün bölgeyi etkileyecek yeni bir kaotik ortamın oluşması riski gibi Türkiye’nin Suriye politikasına dair hamleleri merak konusu. Sonuçta Lübnan, bölgedeki her gelişmeden doğrudan etkilenen, Suriye’deki ayaklanma nedeniyle 1.5 milyon mültecinin akın ettiği, ekonominin dibe vurduğu bir ülke. Yeni bir savaş bölgenin tamamını tedirgin ederken Lübnan’ı korkutuyor.

Lübnan’ın gündemi ekonomik ve siyasi kriz. Bir de korona salgını…

BEYRUT-ŞAM YOLU AÇIK MI?

Beyrut-Şam kara yolu ve sınır kapısı 2011 yılından beri düzenli olarak açık kalan ve çalışan birkaç ulaşım noktasından biri.

Lübnan’da birkaç aydır devam eden gösteriler nedeniyle zaman zaman yol, lastik yakan veya barikat kuran protestocular nedeniyle kısa süreli de olsa ulaşıma kapanıyor.

Yolun açık olduğundan emin olduktan sonra istikamet Şam…

KORONA KONTROLÜ

Lübnan-Suriye sınır kapısının Lübnan tarafındaki bazı askerler korona nedeniyle eldiven ve maske takmış ancak birkaç asker ve gümrük görevlilerinin çoğu maskeden sıkılmış olacak ki, çenelerinin altına indirmişler.

Sınırın her iki tarafı ve iki sınır arasındaki bölge Birleşmiş Milletlerin mülteci çadırlarının olduğu, hem mülteciler hem de Lübnan-Suriye iki taraflı seyahatler nedeniyle kısa süre öncesine kadar oldukça kalabalık olurdu.

Mülteci çadırları hâlâ duruyor ancak boş. Suriye ve Lübnan plakalı araç trafiği göze çarpıyor ancak birkaç yıl öncesi ile kıyaslanmayacak kadar seyrekleştiğini söylemek mümkün.

Sınırın Lübnan tarafında işlemleri kısa sürede tamamlayıp nihayet Suriye tarafına geçiyorum. Burada, pasaport işlemlerinin yapıldığı bölüme yönelenleri önce bir doktor karşılıyor. Herkesin ateşini ölçüp sonra işlemlerin yapıldığı bölüme yönlendiriyor görevliler. Pasaporta son mühür vurulmadan önce görevli, “Doktor muayenehanesine git, hasta olmadığına dair kağıt getir” deyip başka bir doktora gönderiyor. İkinci doktor korona semptomlarını taşıyıp taşımadığımı sorup muayene ediyor ve nihayet pasaport işlemleri sona eriyor.

Suriye’de henüz teyit edilmiş korona vakası yok ancak Lübnan’da ilk vaka geçtiğimiz hafta teyit edildi. Suriye’nin diğer komşusu Irak’ta salgın nedeniyle ölenlerin olduğuna dair haberler geliyor. Suriye-Lübnan ve Irak arasındaki yoğun geçişler ve insan trafiği düşünüldüğünde mevcut tedbirlerin ne kadar işe yarayacağı şüpheli.

ŞAM’IN GÜNDEMİ EKONOMİ VE KORONA

Şam merkez 2011 başından beri Halep veya Humus gibi çatışma bölgesine dönüşmedi ancak Duma ve Harasta gibi banliyöler başta olmak üzere Şam etrafındaki bazı yerleşim birimleri Nusra Cephesi ve İslam Ordusu başta olmak üzere çeşitli silahlı grupların elinde kaldı uzun süre.

Bu bölgelerden kent merkezine yönelik rastgele roket saldırıları ve kent merkezinden banliyölere yönelik hava ve topçu saldırıları günlük hayatın bir parçası haline gelmişti. Yıkıcı ve çok sayıda insanın hayatını kaybettiği çok sayıda bombalı saldırıya da sahne oldu Şam. Bu nedenlerle, şehrin içindeki bütün ana ve ara yollara, neredeyse birkaç yüz metrede bir askeri kontrol noktaları kurulmuştu. Araçların bagajları, zaman zaman yolcuların çantaları bile aranıyordu.

Şam banliyölerinin Suriye ordusunun kontrolüne geçmeye başlaması ile Şam içindeki bu durum da zamanla yumuşamaya başlamıştı. Sadece ana yolların başında ve sonunda kontrol noktaları vardı geçen yıla kadar. Ancak bu noktaların da çoğu kaldırılmış. Tabii bu durumun Şam’ın trafiğini rahatlatmadığı açık, yollarda hâlâ aynı keşmekeş…

Askeri kontrol noktalarının kaldırılması şehri rahatlatmış olsa da son birkaç haftadır küçük bombalı saldırılar meydana geliyor. Son olarak Şam’ın en işlek ve kalabalık meydanlarından biri olan Emevi Meydanı’nda küçük bir patlama gerçekleşti.

Şam’da mağazalar, dükkanlar, restoranlar, kuaförler açık. Sokakta günlük hayat kendi akışında.

‘DOLAR YOK, DOLARI UNUT’

Şam’ın bugünlerde tek gündemi ekonomi. Suriye’de 2017 yılında silahlı grupların bir kısmını kontrol ettikleri Halep’ten çıkarılmasının ardından toparlanma sürecinin başlaması bekleniyordu. Bu yönde girişimler de var; sanayinin, milyonlarca konutun, kamu kurumlarının, alt ve üst yapının yeniden inşa edilmesi gerekiyor.

Ancak Suriye’deki vekalet savaşının askeri kısmı bitmiş olsa da siyasi boyutu hâlâ ve şiddetli bir şekilde devam ediyor. Suriye’deki savaşa doğrudan dahil olan ABD ve bölgeden Suudi Arabistan gibi ülkeler açısından vekalet savaşı istedikleri gibi sonuçlanmadı.

Suriye’de 9 yıllık yıkıcı ve kanlı vekalet savaşının ardından Esad yönetimi devrilmediği gibi bütün bölgeye iddialı bir giriş yapan Rusya var artık.

Suriye’nin yeniden toparlanması ve kalkınması için Rusya, İran ve kısmen Çin gibi birkaç ülke doğrudan destek veriyor. Ancak ABD, 2011 öncesinde de var olan yaptırımlarını iyice ağırlaştırdı. Suriye ile iş yapan Lübnanlı veya Mısırlı iş insanları bile kara listeye alınıyor bir süredir.

Bölgede ise, Suudi Arabistan ve Mısır gibi ülkeler Suriye’nin Arap Lig’ine ve bölge siyasetine geri dönüşüne olumlu baksalar da bunu sert pazarlıklara endekslemiş görünüyorlar. Bu ülkelerin temel şartı “Şam’ın İran ile ilişkilerini kesmesi veya mümkün olduğunca azaltması.”

Arap Ayaklanması’nın kazananlar kampındaki bir diğer ülke de İran. İran bu süreçte bölgedeki nüfuzunu genişletti ve derinleştirdi.

İran’a karşılık Arap Lig’i şeklinde süren pazarlıklar nasıl sonuçlanır bilinmez ancak Suriye’nin toparlanması için en kısa sürede dış desteğe, yatırımlara ve hareketli bir ekonomiye ihtiyacı var. Bunun için de üstündeki yaptırımları kaldırtamasa da delmesini sağlayacak bölge müttefikleri gerekli…

Bütün bu siyasi çekişmeler Şam’daki günlük hayatı doğrudan etkiliyor. Suriye lirasının dolar karşısındaki düşüşünü durdurmak amacıyla bazı sert tedbirler alınmaya başlanmış. Dolar ile ticaret yapmanın 7 yıl hapis cezası ile yargılanması, dövizin yasal kur üzerinden bozdurulmasının sıkı denetimlere tabi tutulması, Western Union gibi para transferi yapan yerlerde dolar gönderilmiş olsa bile bedelinin Suriye lirası olarak ödenmesi gibi kararlar bu tedbirler arasında.

Şam’a ulaştığım ilk saatlerde duyduğum ilk uyarı dolar ile ilgili oldu; doları unut, dolar yok, dolar yasak…

Ancak ekonomisi ağır hasar gören, yeniden üretim için teknoloji başta olmak üzere birçok malzemeye ihtiyaç duyulan Suriye’de doların yüksek oluşu iş insanlarını doğrudan etkiliyor. Bu durum yaptırımlar nedeniyle bazı mal ve ihtiyaçların temininin güç olmasına ek olarak yüksek fiyatlarla pazara sunulmasına sebep oluyor.

Dolar üzerinden ticaret yasak olsa da ev kiralarından tüketim maddelerine kadar her şeyin fiyatlandırması dolar esas alınarak yapılıyor.

TÜRKİYE’YE TEPKİ YÜKSEK

Şam’da olduğum önceki yıllarda Türkiye’nin Suriye politikası nedeniyle Türkiye’ye tepki ile birçok kez karşılaştım. Ancak bu tepki genelde “Türkiye’de muhalefet AKP hükümetinin Suriye politikasına karşı” şeklinde ayrım yapılarak dile getiriliyordu.

Son birkaç gündür karşılaştığım tepkilerden yola çıkarak bu ayrımı yapanların oldukça azaldığını söylemek yanlış olmaz.

CHP’nin Barış Pınarı operasyonu tezkeresine evet oyu vermesi “hükümet-muhalefet” ayrımını ortadan kaldırmış gibi görünüyor.

Ve yine Türkiye’de “Suriye ile savaşacak mıyız?” soruları soruluyor olsa da Şam’dakilere göre uzunca bir süredir Türkiye ve Suriye savaşı devam ediyor zaten…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...