Maceralarla dolu 56 gün süren tur devam ederken Çin’de ‘Covid-19’ salgını patladı. Başta ne olduğunu pek anlamasalar da salgının her geçen gün büyüdüğünü gören bisiklet sevdalısı ikili zor şartlarda uzun süredir hayalini kurdukları turu tamamlayarak seyahat yasaklarının başlamasına 2 gün kala son anda Türkiye’ye giriş yaptı. Ardından kendilerine 14 gün karantina uygulayan Önal ve Şanlı yaşadıkları macerayı ise “Başaramasaydık aylarca orada kalacaktık” şeklinde değerlendirdi. Özel bir şirkette yıllarca çalıştıktan sonra emekli olan ve emeklilik yıllarında kendini bisiklet sporuna adayan Önal, maceralarla dolu Uzakdoğu bisiklet turunu böyle anlattı.

Macera nasıl başladı?

Aslında, Kamboçya ve Tayland turunu üç arkadaş bir yıl öncesinden planlamıştık. Abdurrahman mide kanaması geçirince son anda tura katılamadı. Kemal ile birlikte karar verip 14 Ocak’ta, İzmir’den yola çıktık. 10 Mart’ta sona erecek serüvenimiz d böylece başladı. Döndükten sonra ‘Covid-19’ salgınının adım adım pandemiye dönüşmesini izledik. Durumun ciddiyetini o zaman anladık. Dönemeseydik belki de çok sıkıntılı günler geçirebilirdik. 56 yaşındayım bugüne kadar böylesine büyük bir salgın yaşamadım.

Bisikletle uzak doğu turuna nasıl karar verdiniz?

Kemal Şanlı arkadaşımın 2014’te benzer deneyimi vardı. Onun anlattıkları beni çok heyecanlandırdı. Macera başladı. Tur için kendi adıma bin dolar bütçe ayırdım. Tek bir bisikletle turu tamamladım. Chiang Mai’den Chinag Rai’den, Golden Triong’e (Altın Üçgen), Tayland Myanmor- Laos ülkelerin sınırlarının kesisitiği Taylantd’ın en kuzeyinden doğru pedal çevirdik. Toplam 3 bin 500 km, günde ortalama 80-100 km yol aldık. İlginç ve zengin kültürlerle tanıştık.

Aklında en çok kalan yerler nereleriydi?

Phayao Lampan’a, kadar uzanan rotada beyaz ve mavi tapınakları gördük. Uzun boyunlu kadınların yaşadığı yer olarak bilinen Karen köyü, maymun tapınağı ilgi çekiciydi. Tayland’ın, en büyük dünyanın ise üçüncü büyük Buda’sını gördük. Eski Siyom krallığının başkenti Ayuthaya antik kenti, filmlere konu olan ‘Kwai köprüsü’ ve yüzen Pazar gerçekten muhteşemdi.  Bangkok’a kadar bisiklet sürdük.

Dünyanın bir ucunda karşına Tireli hemşerin çıkınca şaşırdın mı?

Bangkok’tan, Aranyoprathet’e tren bileti alıp 250 km Kamboçya sınırına kadar geldik. Ardından vize işlemlerini tamamladık.  Siem-Reapşehirnde, Tireli olduğunu öğrendiğim Seyfullah Köroğlu ve Denizlili Ramazan Tekin’in işlettiği ‘Teira’ otelde kaldık. Üç gün boyunca bizi muhteşem şekilde ağırladılar. Ardından, Angkor Wat’ta mükemmel bir gündoğumu yaşadık. Başkent, Phnom Penh ‘e gelirken mavi nehir yunuslarını görmek için yolumuzu uzaktık ancak yunuslar bize kendini göstermedi. Bir gece başkentte kaldık. Krakor’da, yüzen şehire çok değişik  bir yaşam şekli ile karşılaştık. Battambong’ta bambu tren, Wat Banon timsah çiftliği ve milyonlarca yarasanın gün batımında mağaradan çıkışlarını seyretmek ayrı bir keyifti.

Uzakdoğu yemek kültürü sizi zorlamadı mı? Nasıl beslendiniz?

Farelerin ve köpeklerin ızgara yapılıp pişirildiğini gördüm. Ayrıca köpek etinden yapılmış çorbanın yerel halk tarafından ne kadar sevildiği görünce önceleri çok yadırgadım. Daha sonra tüm bunların bu coğrafyanın kültürünün bir parçası olduğu düşüncesi fikrimi değiştirdi. Tabii ki bu yemekleri tatmadım. Sabah kahvaltılarımız genelde yulaf kepeği, kuru üzüm ve üzerine soya sütünden oluşuyordu. Yanında ise mutlaka iki tane haşlanmış yumurta bulunuyordu. Yaktığımız kaloriyi karşılayacak doğru bir beslenme programı uygulamak zorundaydık. Öğle yemeklerimiz, pirinç erişteli yerel deniz mahsulleri ile etli nudol çorbadan oluşuyordu.  Ara öğünlerimizde, Ananas, muz, mango, Hindistan cevizi sütü, karpuz, mandalina ve haşlanmış mısır gibi meyveler yer alıyordu. Akşam yemeklerinde sebzeler, erişte, kıymalı ve yumurtalı yemekler ile balık ve karides vazgeçilmezlerimizdi.

Türk olduğunuzu öğrenince nasıl karşıladılar?

Bizleri kendilerine yakın görüyorlar. Türkleri çok seviyorlar. Tayland’ta, tapınaklar bizi hiç sorgulamadan ücretsiz misafir edip, su ve süt ikramında bulundular. Otel ve Gesthouseler’da ise ücret karşılığı kaldık. Ayrıca polis noktalarında sıcak ve soğuk içecek ile su ikmallerini ücretsiz temin ettik. Çoğu noktada, gece konaklamamız için yer gösterdiler. Kamboçya’da, tapınaklar hükümet kararıyla misafir kabul etmiyor. Bu yüzden Bungolou otel ve Gesthouseler’de ortalama 3 dolar ve 7 buçuk dolar arasında ücretle kaldık. Tayland güler yüzlü insanların ülkesi. Hiçbir olumsuzlukla karşılaşmadık.  Kamboçya’da ise trafikteki korna seslerinden çok rahatsızlık duyduk. Her sabah 05.30’da kalkıp, ortalama 80-100 km pedal bastık.

Tur devam ederken yayılmaya başlayan salgın haberlerinden endişe duydunuz mu?

Tayland turu devam ederken Çin’in Wuhan kentindeki salgın haberleri televizyonda ve yazılı basında yer almaya başlamıştı. Günler ilerliyordu. Kısa süre sonra Tayland’ta, Çin’den dönen bir turiste ‘Covid-19’ tespit edildi. Hastalık haberleri ülke gündeminde birinci sıraya yükselmişti. O zamanlar bu hastalığın küresel bir salgına dönüşebileceğini hiç düşünmemiştim. Endişe etsek de asla paniğe kapılmadık. Halkta da bir panik yoktu. Mümkün olduğunca programa sadık kaldık. Türkiye’de ilk vakanın görülmesinden 1 gün önce İzmir Adnan Menderes havaalanına indik. Yetkililer, tur boyunca Çin’e gidip gitmediğimiz sordu. ‘Hayır’ yanıtını verdik. Ailem, İzmir’de Hatay’da oturuyor. Ben, Tire’deki evimde Kemal ise İzmir’de 14 gün karantina uyguladı. Sonra ailemin yanına döndüm. Salgının bugün ulaştığı boyutları düşünürsek hayalimizdeki turu tam zamanında tamamlayarak ülkemize dönmüştük. Yaşadığımız heyecan dolu macerayı uzun süre unutmamız mümkün değil.

Editör: Haber Merkezi