SAHİPSİZ KENTİ KEMİRENLER!(II)

Dünden, devam ediyoruz!..

Yazı başlımız; "Sahipsiz kenti kemirenler.." idi..

Ne yazık ki..

Kemiren de,

Sahipsiz bırakan da,

Keyfiyet arz-ıyla hepsini "ikmal" ettiren de; "yine biziz" biliyormusunuz?..

***

Çünkü..

Ne şehir ahalisi olarak, biz yaşayanlar..

Ne de, örgütlü yapılarımız..

Seçilmişimiz.

Atanmışlarımız dahil olmak üzere..

Malesef "sorumluluk" mekanizması işletilmedi/işletilmiyor...

O nedenle; hal-i vaziyet ortada..

Gelen vuruyor,

Giden vuruyor; "kimse de ne oluyor?" demiyor..

***

Dünkü yazımda, aktardım.

Ki daha önce, aynı mevzuuları "taze taze" konu edip, "dikkat" çekmiştim.

Ama kime dersiniz..

Karayolları 9. Bölge Müdürlüğü mü?

DSİ 10 Bölge Müdürlüğü mü?

Sağlık Teşkilatları mı?

Diyarbakır Kamu Hastaneleri Birliği mi?

Tarım mı?

Milli Eğitim mi?

Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü mü?

Müze Müdürlüğü mü?

Ve daha sayabileceğimiz onlarca kuruluş var.

Tabiri caizse; al birini vur ötekine..

 

***

Kimse diyebilir mi ki..

Bu kurumlar..

Diyarbakır'a "sorun çözümleyici" irade ortaya koymuş.

Ya da; "işte hizmet" noktasında, kendini ifade etmiş..

Diyemez..

Ama varsa yoksa; "şaibelerle" arz-ı endam yapmış..

Yolsuzluk..

Usulsüzlük..

Ve "kayırma" icraatıyla kendilerine nam edinmişlerdir..

***

Öyle ya..

Dünkü, yazının sonunda; "bir babayiğit" var mı demiştim?..

Bu şehir için..

Bu kadim kent için; "sahipsiz değil, biz varız" diyebilen!!!..

Ne yazık ki, "hala" ketumluk hakim..

Konuşabilen yok..

Ama biz; bu kentin sesi, dili ve kulağı olma "ilkesiyle" avazımızın çıktığı kadar olup-biteni seslendireceğiz..

Taki duyulanakadar.

***

Makamı..

Görev hassasiyeti.

Siyasi düşüncesi..

İster yerel,

İster merkezi "idare" olsun ve "idarede" bulunsun..

Fark etmez..

Bu kentte yaşıyorsa..

Ve yine bu kentin "hizmetinde" yer alan kurumda bulunuyorsa..

Elbette ki; "sorumluluk" mekanizmasıyla, sesleniriz..

***

Güzele güze..

Çirkine, çirkin demeliyiz.

Yapılması gerekene de; "bu yapılırsa iyi olur" deriz..

Ötesi..

İşte o ötesi bizi alakadar etmiyor..

Edecek, makam ve kişi "bu kentin yaşayanlarıdır"..

Takdiri de,

Tepkiyi de verecek olan, Diyarbakır ahalisidir..

***

Evet, demiştik ki, dost bürokratla "sohbeti" koyulaştırdık.

Gerisini, bugün sizinle konuşacağız diye..

İl Kültür ve Türizm Müdürlüğü..

Rolöve ve Anıtlar Müdürlüğü..

Ve Müze Müdürlüğü..

Hiç kuşkusuz ki, "bu üç kurum" bir şehrin "vitrininde" büyük öneme sahiptir..

***

Tarihini,

Kültürünü,

Medeniyetini,

Ab-ı ecdadına ait "eserleri" koruyan, tanıyan ve sunumunu yapanlardır..

O şehrin..

"Bacasız fabrikası" olan, yerli ve yabancı Turistinin gelmesine; "rehberdir"

Yol göstericidir.

Organizatör olduğu gibi; "al beni" üretendir.

Pek tabi ki..

Tarihi yapılarının da "restorasyonunda" söz sahibi olandır bu kurumlar..

***

Sizce..

Bu vasıflarını, "yerine" getirebiliyorlar mı?

Ya da, yüzde kaç "mekanizma" işliyor..

Fikriniz ne olur bilmem..

Ama, gören, araştıran ve sorgulayan biri olarak..

Hele ki; restorasyonu yapıldığı söylenen "Tarihi eserlerin" bitirilmeyişi..

Bitenlerin de; "dökülüyor" hali..

***

Ki, UNESCO'ya Tarih surlarımız da adayız diyoruz.

Yapılan restorasyonlar..

Ve tutulan raporlar gösteriyor ki; "tarih katledilmiş.."

Rapora geçen, şu cümleye aman dikkat edin..

Ne diyor?

Diyor ki, "Surlardaki restorasyon uygun yapılmamış.. Bazı yerlerde, tarihi belge ve delilleri, yok edilmiş.."

***

Bu yazıyı dile getirirken, İl valisi Hüseyin Aksoy yeni atanmıştı.

O gün; "bir heyet ve komisyondan" söz etmişti.

O günden bugüne ne değişti?

İşte o meçhul..

***

Evet, Surlar..

Burçlar..

Camiler..

Hanlar..

Hamamlar..

Kiliseler..

Havralar..

Özellikle, restorasyonu yapılan bu yerlerin, bir teki dahi "uygun" yapılmamış..

***

Milyon dolarların harcandığını biliyoruz..

Peki kimse, çıkıp da "bu paralar bu kentin, bu tarihi yapılar bu kentin, siz nasıl rant için, katledip, paralı çuka edersiniz" dedi mi?

Yok..

Ama biz dedik..

Lakin, dediğimizle kaldık, çünkü mevzuunun harcında olanlar A'dan, Z'yle tabiri caizse "göbekten" bağlı..

Al gülüm-ver gülüm..

***

2007 yılından beri, soruyorum..

Diyarbakır'daki tüm; "tarihi" yapılar..

Vakıfların mı,

Belediyenin mi,

Valiliğin mi, hangi kurum uhdesinde olursa olsun hepsi..

***

Öyle ki..

Ulu Cami'nden tutunda, Hazreti Süleyman Camii'ne kadar,

Keçi burcundan tutun da, Dağkapı Burcuna kadar..

Surlar.. Şehrin dört bir tarafı.. İşte, İçkale ve çevresi..

***

İhaleleri; nasıl yapıldı?

Alan firma, kim?

Bugüne kadar harcanan; "para" tutarı ne kadar?

Ve hangi yapı; "kaçıncı kezdir" yeniden ihale edilip, restora ediliyor..

Bunu sorgulayan..

Bunu, adli ve idari bazda "mercek" altına aldıran oldu mu?

Yok…

***

İşte; Urfakapı'nın vaziyeti..

Yetkili kim..

Hangi kurumun "uhdesindedir" diye sorgulamıyorum.

Zaten bilen biliyor..

El insaf be; "kaç ay demiyorum" kaç yıl oldu, "üç kapıdan" tek kapıya, mahkum kalış..

***

Ne onarımı yapılıyor?

Ne de, trafiğe açılıyor?

Ve ne de; "alternatif" bir çözüm, üretilmiyor..

Niye?????…

***

Sur'ların çevresi..

İç ve dış dahil olmak üzere; "bakım" yok.

Çevre güvenliği deseniz hak getire.

Dinercisi,

Uyuşturucu bağımlısı,

Hırsızı, gaspcısı "cirit" atıyor.

Ha bir de;

Diplomalı,

Diplomasız, yetkili-yetkisiz "rehber de" yok..

Tarihi ve turistik mekanlarımıza giden; yerli ve yabancı turist "bilgi alabileceği" bir kişi bile yok..

***

Kime diyeceksin ki.

Dile kolay..

Bir kentin, hele ki 33 medeniyete beşiklik etmiş dediğimiz, Mezopotamya’nın başkenti, Diyarbakır.

Sur içiyle..

Açık hava müzesi, gibi görünüyorsa da..

Düşünün Şehir müzesi, tam 8 yıldır "kapısına" kilit vurulmuş..

Binlerce eser; "depolarda" çürüyor..

Soran var mı?

Dahası, yüze yakın personelin bulunduğu bu kurumda; "işleyiş" nasıl?

Yıllık icraatına bakıyorsun; "bir dizi" ihale.

Faaliyet var, ama yansıyan yok.

Ya; personeller ne yapıyor?

O da ayrı bir handikap.

***

Anlayacağınız, Diyarbakır hakikaten; Sahipsiz!

Ve Kemirgenlerin "ağı içerisinde" ciddi bir kan kaybı yaşıyor..

Yani "yarası içeride"

Velhasıl!

Bugünlük bu kadar

Pazartesi günü, daha çok konuşacaklarımız olacak…

Hayırlı hafta sonu dileğiyle, hoşça kalın.