"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sahabe ve müçtehide müsâvât dâvâsı nereden geliyor?

Risale-i Nur'dan
18 Ağustos 2017, Cuma
Dördüncü suâl: “Sahabelere karşı iddia-i rüçhan nereden çıkıyor, kim çıkarıyor? Şu zamanda, bu meseleyi medar-ı bahsetmek nedendir? Hem, müçtehidîn-i izama karşı müsâvât dâvâ etmek neden ileri geliyor?”

Elcevap: Şu meseleyi söyleyen iki kısımdır:

Bir kısmı, safî ehl-i diyanet ve ehl-i ilimdir ki, bazı ehadisi görmüşler; şu zamanda ehl-i takva ve salâhati teşvik ve tergib için öyle mebhaslar açıyorlar. Bu kısma karşı sözümüz yok. Zaten onlar azdırlar, çabuk da intibaha gelirler.

Diğer kısım ise, gayet müdhiş mağrur insanlardır ki, mezhepsizliklerini müçtehidîn-i izama müsâvât dâvâsı altında neşretmek istiyorlar ve dinsizliklerini Sahabeye karşı müsâvât dâvâsı altında icra etmek istiyorlar.

Çünkü, evvelen, o ehl-i dalâlet sefahete girmiş, sefahette tiryaki olmuş, sefahete mâni olan tekâlif-i şer’iyeyi yapamıyor. 

Kendine bir bahane bulmak için der ki: “Şu mesâil, içtihadiyedirler. O mesâilde mezhepler birbirine muhalif gidiyor. Hem, onlar da bizim gibi insanlardır, hata edebilirler. Öyle ise, biz de onlar gibi içtihad ederiz, istediğimiz gibi ibadetimizi yaparız. Onlara tâbi olmaya ne mecburiyetimiz var?”

İşte bu bedbahtlar, bu desise-i şeytaniye ile, başlarını mezahibin zincirinden çıkarıyorlar. Bunların şu dâvâları ne kadar çürük, ne kadar esassız olduğu Yirmi Yedinci Söz’de kat’î bir surette gösterildiğinden, ona havale ederiz.

Saniyen, o kısım ehl-i dalâlet baktılar ki, müçtehidînlerde iş bitmiyor. Onların omuzlarındaki, yalnız nazariyat-ı diniyedir. Hâlbuki, bu kısım ehl-i dalâlet, zaruriyat-ı diniyeyi terk ve tağyir etmek istiyorlar. “Onlardan daha iyiyiz” deseler, meseleleri tamam olmuyor. Çünkü, müçtehidîn, nazariyata ve kat’î olmayan teferruata karışabilirler. Hâlbuki, bu mezhepsiz ehl-i dalâlet, zaruriyat-ı diniyede dahi fikirlerini karıştırmak ve kabil-i tebdil olmayan mesâili tebdil etmek ve kat’î erkân-ı İslâmiyeye karşı gelmek istediklerinden, elbette zaruriyat-ı diniyenin hameleleri ve direkleri olan Sahabelere ilişecekler.

Heyhat! Değil bunlar gibi insan suretindeki hayvanlar, belki hakikî insanlar ve hakikî insanların en kâmilleri olan evliyanın büyükleri, Sahabenin küçüklerine karşı müsâvât dâvâsını kazanamadıkları, gayet kat’î bir surette Yirmi Yedinci Söz’de ispat edilmiştir.

Sözler, Yirmi Yedinci Sözün Zeyli, s. 560

LÛ­GAT­ÇE:

iddia-i rüçhan: Üstünlük iddiası.

mezahib: Mezhepler.

müçtehidîn-i izam: Müçtehidlerin büyükleri.

müsâvât: Eşitlik, denk olmak.

nazariyat-ı diniye: Dinin nazarî, teferruata bakan kısımları.

zaruriyat-ı diniye: Dinin kesin ve temel hükümleri.

***

Risale-i Nur’dan Cezaevi Mektupları

“Bazen de hoşlanmadığınız bir şey, hakkınızda hayırlı olur”

 

Denizli’de, hiç haberimiz yokken, fevkalâde perde altında, matbu Âyetü’l-Kübra’yı resmî ve gayr-i resmî pek çok adamlar okudular, imanlarını kuvvetlendirdiler, bizim hapis musîbetimizi hiçe indirdiler.

Sonra bizi Denizli hapsine aldılar. Beni tecrid-i mutlak içinde ufunetli, rutubetli, soğuk bir koğuşa soktular. İhtiyarlık, hastalık ve benim yüzümden masum arkadaşlarımın zahmetlerinden bana gelen çok teellüm ve Nurların tatil ve müsaderesinden gelen çok teessüf ve sıkıntı içinde çırpınırken, birden inayet-i Rabbaniye imdada yetişti. Birden o koca hapishaneyi bir dershane-i Nuriyeye çevirip bir medrese-i Yusufiye (as) olduğunu ispat ederek, Medresetüzzehra kahramanlarının elmas kalemleriyle Nurlar intişara başladı. Hatta o ağır şerâit içinde Nurun kahramanı, üç dört ay zarfında yirmiden ziyade Meyve ve Müdafaat Risalesi’nden yazdı. Hem hapiste, hem hariçte fütuhata başladılar. O musîbetteki zararımızı büyük menfaatlere ve sıkıntılarımızı sevinçlere çevirdi. “Bazen de hoşlanmadığınız bir şey, hakkınızda hayırlı olur. (Bakara Sûresi: 216.)” sırrını tekrar gösterdi.

Sonra birinci ehl-i vukufun, yanlış ve sathî zabıtlara binaen aleyhimizde şiddetli tenkitleri ve Maarif Vekilinin dehşetli hücumuyla beraber, aleyhimizde bir beyanname neşretmesiyle, hatta bazı haberlerle bir kısmımızın idamına çalışıldığı hengâmda, bir inayet-i Rabbaniye imdadımıza yetişti…

Lem’alar, Yirmi Altıncı Lem’a, On Altıncı Rica, s. 397

Okunma Sayısı: 2377
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı