Sağlıkta şiddet
Fotoğraf: Envato
Türk Tabipleri Birliği (TTB), “Sağlıkta Şiddet Yasası’nın Çıkarılmasını İstiyoruz!” talebi ile bir dizi çalışma başlattı. TTB Başkanı Sayın Prof. Dr. Sinan Adıyaman, imzasıyla birbilgilendirme mesajları bana da ulaştı. TTB, ilk hekim cinayetinin 1988 yılında Dr. Edip Kürklü’nün öldürülmesi olduğunu belirttikten sonra iki binli yıllardaki öldürülen hekimlerin adlarını da açıklıyor. 2005 yılında Dr. Göksel Kalaycı, 2008 yılında Dr. Ali Menekşe, 2012 yılında, Dr. Ersin Aslan, Dr.Melike Erdem, 2015 yılında Kamil Furtun, Dr. Abdullah Biroğul, Dr. Aynur Dağdemir, 2017 yılında Hüseyin Ağır, Dr. Sait Berilgen, Dr. Engin Karakuş, Dr. Ece Ceyda Güdemek, Tıp Fakültesi öğrencisi Yağmur Çavuşoğlu ve 2018 yılında da Dr. Fikret Hacıosman cinayete kurban giden hekimler oluyor. Toplam 12 hekim ve bir tıp öğrencisi şiddete maruz kalarak yaşamlarını yitirmişler.
TTB, caydırıcılık yönünden, sağlık hizmetinin kamu hizmeti oluşundan hareketle Türk Ceza Yasası’nın 3. bölümüne, “kamunun sağlığına karşı suçlar” başlığı altında bir düzenlemeyi öneriyor ve talep ediyorlar. Şöyle:
“Sağlık hizmetini Engelleme:
(1) Sağlık kuruluşlarında çalışan sağlık personeline karşı, sağlık hizmeti sunumu esnasında veya verilen sağlık hizmetinden kaynaklanan nedenlerle cebir, şiddet veya tehdit kullanan kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu filler sonucu sağlık hizmeti kesintiye uğramış ise yukarıdaki fıkraya göre belirlenen ceza yarı oranında artırılır.”
Geçen ay, 17 ve 20 eylül tarihlerinde Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbni Sina Hastanesi acil servisindeydim, acil hastası olarak. Olağanüstü bir emek, bilgi ve duyarlılıkla hizmet veriyorlardı, hekimler, hemşireler, sağlık çalışanları. Gözlemde bulundum. Hatta, barış imzacısı, muhreç tiyatro hocası eşime, “tiyatro oyunculuk ve dramatik yazarlık öğrencilerini gözlemde bulunmak üzere buraya getirmek lazım, ne dersin?” gibi şakalar ve ukalalıklar bile yaptım. Sonra da kalp damar cerrahisi ve radyoloji hocaları ve diğer sağlık çalışanlarının uzmanlık alanına giren bir rahatsızlık nedeniyle ekim ayı başlarında, -10-15 gün önce- ameliyat oldum. Pazar gününden beri İHOP’a gidip gelmeye ve günde 3 saat kadar çalışmaya başladım. Bunları şunun için anlatıyorum: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbni Sina Hastanesi’nde yatarken tanıtım bilgilerinden dikkatimi çekti. Yılda 300 bin hastaya poliklinik hizmeti verildiği ve yılda 40 bin hastanın ameliyat olduğu bilgisi var. Şöyle düşünelim: Hemen yanda caddenin karşısında Hacette Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi var. Numune Hastanesi, Yüksek İhtisas Hastanesi de aynı hastaneler bölgesinde. Daha ilerdeki Dışkapı SGK Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ni ve bir de Gazi Üniversitesi TIP Fakültesi Hastanesi’ni, Ankara Tıbbın Cebeci yerleşkesini düşünelim.
Sanıyorum bu hastanelerde yılda iki milyondan fazla insana sağlık hizmeti veriliyordur.
Yüzbinlerce de ameliyat hizmeti vardır. Demek oluyor ki, sadece Ankara’da, her yıl binlerce hekim ve sağlık çalışanı, milyonlarca insana dokunuyor, onları dinliyor, anlamaya ve dertlerine çare olmaya çalışıyorlar. İnsana dokunuyor hekimler… Bunu bir de bütün Türkiye için ve elbette bütün dünya için düşünelim. Benim hekimlere ve sağlık çalışanlarına ve onların örgütlerine desteğim açık ve net. Kesinlikle ve şartsız, hekimlere ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddete karşı çıkmak lazım.
Eklemek istediğim bir önerim var, eylül/ekim hastane tecrübesinden sonra. Hastanenin bütün katlarında sağlıkta şiddete karşı yazılar ve levhalar var. Şiddetin suç olduğuna, şiddete başvuranların güvenlik kuvvetlerine intikal ettirileceğine, hekimin şiddet karşısında sağlık hizmeti vermekten imtina edebileceğine dair. Güzel. Bunları videoya dönüştürmekte yarar var. Bir de cezaya ve korkuya dayalı bir caydırıcılıktan ziyade ihtiyacımız olan eğitimdir. Eğitici yol ve yöntemlere başvurmak gerekir. Mesela, biliriz değil mi, “kırmızı ışıkta geçersen ceza yersin” söylemi eğitici bir söylem değil, korku ve ceza tehdidi söylemidir. Halbuki kırmızı ışıkta geçmemesi gerektiğinin bilincine varması gerekir insanların. Bu konuyu “ödev” olarak kabul edip, daha fazla çalışmak lazım. “Ödev” de toplum olarak hepimizin ödevidir.
- Sonrası... 22 Haziran 2023 04:20
- İnsan hakları standartları ve değişim 15 Haziran 2023 04:10
- İnsan haklarının korunması sorunu 08 Haziran 2023 04:21
- Yeni bir güne uyanabilmek: Yaşamak! 01 Haziran 2023 04:21
- AYM kararlarına uyum ve uygulama sorunu 25 Mayıs 2023 04:22
- PKK ve ETA'nın savaşı ve aileler 18 Mayıs 2023 04:19
- Yeşil Sol Parti Çankaya'dan: Sekiz paragrafta atılacak devrimci adımlar 11 Mayıs 2023 04:41
- AİHM kararlarına uyum göstermek 04 Mayıs 2023 04:19
- Hukukun üstünlüğü ve demokrasiye saygı ihtiyacı 27 Nisan 2023 04:21
- Devletin savaş harcamaları üzerine 20 Nisan 2023 04:18
- Cumartesi Annelerinin toplanma özgürlüğü, polis ve Anayasa Mahkemesi 13 Nisan 2023 04:01
- Yeni dönem mi? 06 Nisan 2023 04:21