Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ekonomi tarihimizin en kritik zamanlarından geçiyoruz. Sadece geçen hafta para birimimiz bütün önemli kurlara karşı yüzde 20 değer kaybetti. Türk Lirası'nin ABD Doları, Euro gibi rezerv paralara karşı yılbaşından bugüne kaybı yüzde 40'lara yaklaştı.

        TL cinsinden devlet tahvili faizleri bütün vadelerde yüzde 20'nin üzerine çıktı. 5 yıllık ülke risk primini ölçen CDS faizleri 400 baz puana yükseldi.

        Aslında daha fazla detaya gerek yok. Son bir kaç haftayı hop oturup hop kalkarak beraber yaşadık.

        Sinirlerin çok gergin olduğunu, maddi anlamda ciddi kayıpların bulunduğunu ve kimsenin "öneri ya da tavsiye" dinlemeye dahi sabrının olmadığı aşikâr.

        Yine de şansımı zorlamak istiyorum. Gelin sakince olup bitenin bir kez daha üzerinden geçelim.

        Durumumuz neydi? Hatırlayalım...

        Mevcut kamu borcumuz, hane halkı borcumuz hatta bankacılık sektörünün borcunun GSYH'a oranı hem diğer gelişmiş (EM) ülkelere hem de OECD ortalamasına göre oldukça düşük. Üstelik son dönemde artmasına rağmen bütçe açığının GSYH'a oranı da, Maastricht Kriterleri'nin altında.

        Diğer yandan reel sektörün borcu ise GSYH'nın yüzde 65'ine ulaşmış durumda ve bunun yarısı dolar cinsinden. Bu oran Çin ve bir kaç Asya ülkesi dışarıda bırakıldığında EM arasındaki en yüksek seviye.

        Şu arada yerküre de ;

        Küresel likidite şartlarının bozulduğu,Ticaret Savaşları'nın yatırımcıları ürküttüğü, paranın "güvenli limanları" aradığı ortamlardan geçiyor.

        Swot analizleri zaten yapılıyordu..

        Finans sektörü bir süredir yukarıdaki gelişmelerin ışığında analizler yapıp "İşler iyice sarpa sararsa kim, nasıl etkilenecek?" belirlemeye çalışıyordu.

        Yüksek borcu bulunanlar, cari açığı yüksek olanlar, dışarıdan borçlanma ihtiyacı fazla olanlar, mali politikaları genişleyici yönde olanlar ve ticaret savaşlarına hedef olanlar bu çalışmaların sonunda ortaya çıkan "zayıf halkalar"dı.

        Bu listeye farklı kriterlerden bir sürü ülke girdi. Örnek mi? Rusya, Meksika, Endonezya, Brezilya, Güney Afrika. Bu ülkeler belli dönemlerde (Kimi hâlâ etkisi altında) finansal türbülansa da yakalandı.

        Maalesef şimdi de Türkiye'nin (Bahsettiğimiz şartlara çeşitli açılardan takılıyor. Bu sebeple listedeydi) bu türbülansa yakalandığını görüyoruz.

        Bir başka ifadeyle, küresel ölçekte pek çok ülkeye farklı şekilde sirayet eden bu gelişmelerin bizi de yakalaması çok şaşırtıcı değil..

        Ancak.....

        Yaşananların şiddeti düşünüldüğünde, kamu+hane halkı+ bankacılık parametrelerinin sağlam olduğu bir ülkede, bu kadar kasvetli bir ortam oluşmasın sadece ekonomi ve iktisadi teorilerle açıklanmasının mümkün olmadığını düşünüyorum.

        ABD ile uzun süredir devam eden görüş ayrılıkları artık ayyuka çıkmış durumda. 70 yıllık iki NATO müttefiği tarihlerinin en sıkıntılı dönemlerinin birinden geçiyorlar.

        İşte bu eko-politik stress de mevcut ekonomi bazlı sıkıntılarımızın katlanarak yaşanmasına sebep oluyor. FED faiz artırdığı için ya da küresel likidite şartları zorlaştığı için Türkiye ekonomisinin yaşayacağı muhtemel sıkıntı seviyesi 10 üzerinden 5-6 birim olurdu.

        ABD'nin Türkiye'ye karşı takındığı tutum ve süreci yönetim şekli ise sarsıntıyı 9 şiddetinde yaşamamıza neden oluyor.

        Sonuçta ekonomimizin kırılganlıklarının yarattığı ortamın üzerinde zıplayan kocaman bir "dış faktör" var!

        Bağlıyorum...

        2001 krizine genç bir bankacı olarak yaşamıştım. O günkü makro ve mikro veriler hala gün gibi aklımda. Bankaların o günkü halini ise bizzat içinde bulunduğum için zaten çok iyi hatırlıyorum.

        Bugün gelinen noktada ise sapla samanın birbirine karıştığını görüyorum.

        Ülke ekonomisindeki sıkıntıları tespit etmek, ciddi reforma ihtiyaç olduğunu ifade etmek ayrı bir şey rakamları birbirine katıp, ABD ile yaşanan sıkıntılı sürecin arkasına saklanıp gölge boksu oynamak ayrı!

        Sağduyunun hakim olduğu bir hafta olması ümidiyle..

        Diğer Yazılar