Transatlantik hattının 'ABD öncülüğünde toparlanması' temalı geçen haftaki zirveler zinciri, 'iki cephede birden büyük güç rekabetine' soyunan Biden yönetiminin zaafiyetlerini ortaya serdi. Rusya ve Çin'e karşı 'saflar sıkılaştırılmış' görünürken, 'iki gücü aynı hedef tahtasının farklı yerlerine yerleştirip birbirine düşürme' senaryosu sahnelendi. Başarısızlığa mahkum olmakla kalmayıp daha tehlikeli bir dünya yaratacağını görmemek mümkün değil.

ABD Başkanı Joe Biden, 11-13 Haziran'da G7, 14 Haziran'da NATO, 15 Haziran'da ABD-AB ve nihayetinde 16 Haziran'da ABD-Rusya zirveleriyle turunu tamamladı. 'Amerika'nın döndüğünü' yine ilan etti. Selefi Trump'ın bozduğu Transatlantik hattını onarma ve güçlendirme namına 'başarılı' bir portre çizdi. Batı emperyalist sisteminin 'demokrasi ve insan hakları' başlıklarında riyakarlığı ayyuka çıkmamış gibi, yine 'demokrasi-otokrasi' dikatomisi üzerinden 'kurallara dayalı düzen' söylemini tekrarladı.


Akademisyen-yazar Fatih Yaşlı'nın Türkiye'yi yöneten siyasi heyet için kullandığı 'Ne yapıyorlarsa tam tersini söylüyorlar, ne söylüyorlarsa tam tersini yapıyorlar' saptaması Batı için de geçerlidir. Dolayısıyla Biden'in hegemonya yitimini önleme hedefli yeni Soğuk Savaş perspektifini, 'çatışma aramamak' ve 'diyalog çabası' diye sunmasına şaşırmamalı.

G7 BİLDİRİSİ VE NATO-2030

G7 bildirisi ile 2030 stratejik konseptinin onaylandığı NATO bildirisi birbirinin tamamlayıcısı. Süslü cümleleri çıkartınca özü, Rusya'nın 'yakın ve akut', Çin'in 'yaklaşan sistemik' tehdit olarak konulmasından ibaret. Hedef ABD hegemonyasındaki zayıflamaya paralel olarak bu ülkelerin Avrupa ve 'küresel Güney'le tesis ettikleri ne varsa sabote etmek.

G7 'yeşil' vurgulu 'Daha İyi Bir Dünya İnşa Et' (Build Back Better World) başlığıyla Çin'in 'Kuşak ve Yol' inisiyatifinin alternatifini koydu. Sondaki 'dünya' vurgusunu çıkartın, Britanya sağcısı Boris Johnson'ın ve 'Amerikan solcusu' Joe Biden'ın ortak seçim kampanyası sloganına varırsınız. Özeti, özel sermaye öncülüğünde iklim, sağlık, dijital teknoloji ve cinsiyet eşitliğine dayalı altyapı ortaklığı. Düşük ve orta gelirli ülkelere 100 milyar doları 'Yeşil Marshall Planı' denilen 40 trilyon dolar altyapı fonlarının IMF/Dünya Bankası kanalıyla aktarımı. Başarı şansı bir yana kime ne hayrı olacağını deneyimle tahayyül edin.

Yatırımların bir de koruyucusu lazım. Yani; askeri, siyasi, iktisadi ve değerler birliği olarak NATO ve 2030 'Yeni bir Dönem için Birleşmek' belgesi. NATO zirvesinde, ittifakın dayanışmayı içeren 5'inci maddesi bu kez Biden'ın 'kutsallık' atfı eşliğinde güçlü ifade edildi. Siber alan ve uzay da dahil kapsama alanı egemen ulus devletlerin zemini Birleşmiş Milletler'i aşağılarcasına 'küresel'.

Bildiride 63 kez anılan Rusya, sanki çevrelenmeye yanıt üretmiyor gibi yeni teknolojik silahlarıyla 'tehdit'. Haliyle Batı savunma bütçelerinin diri tutulmasının vesilesi. Rusya ile iktisadi ve askeri işbirliğini derinleştiren Çin de 'tehdit'. Ama Pekin'e şimdilik daha 'merhametli' bir yaklaşımla 'iklim değişikliği gibi zorluklarda ilişki' penceresi aralanıyor.

Elbette tehdit listesinde Suriye, İran, Kuzey Kore ve 'renkli devrimle' karıştırılamayan Belarus var. Suriye bahsinde sanki ülke elbirliğiyle enkaza çevrilmemiş gibi Türkiye'ye sığınmacılar üzerinden minnittarlık beyanı ihmal edilmiyor.

PUTİN-BIDEN VE KORKULAN 'POLİTİKA DÜELLOSU'

Biden, G7/NATO bildirilerini arkasına alıp Cenevre'ye gitti. Birkaç ay önceki 'katil' ifadesi sonrası ısrarla zirve için 'ricacı' olduğu Rusya lideriyle buluştu. Putin gibi ayrıntılara ürkütücü derecede hakim bir lider karşısında Biden'ın zihinsel zaafiyeti ve gaflarının ayırdındaki Amerikan diplomasisinin ortak basın toplantısına geçit vermemesi akıllıcaydı. ABD tarafı 'siyasi düelloya' cesaret edememekle kalmadı, Putin'in Amerikalı gazetecileri kabulünün aksine, Biden'ınkine Rus gazetecileri almadılar.

Biden'ın aylardır tekrarladıklarını söyledi. 'ABD içişlerine müdahaleye izin vermemek, siber saldırılar, insan hakları, ABD ve müttefiklerinin çıkarlarına zarar veren eylemlere yanıt üretileceği...' Hızını alamayıp 'ya Navalnıy'ı birileri öldürürse...' diyerek aşırı sağcı blogcu için 'akıllara karpuz kabuğu düşürdü'.
Putin biteviye ithamlara yanıtlar sundu. 'Asıl öngörülebilir olmayan silahsızlanma anlaşmalarından çekilen ABD. Rusya sınırlarında tatbikatlar yapan Batı, dünya çapında insan haklarını ihlal eden ABD, 6 Ocak Capitol Hill baskını/BLM isyanında siyasi talepleri şiddetle bastıran ABD. Rusya içinde aşırılıkçıları fonlayan ABD...' Sonuç: "İlişkilerin iyileşip iyileşmeyeceğini söylemek zor."

SONUÇ: YAPICI DETENTE OYUNU

Biden'ın 'katil' nitelemesi Rusya'nın ABD elçisini çekip, Moskova'daki ABD elçisine kapıyı göstermesi olmuşken, şimdi görev yerlerine dönüyorlar. Rusya'nın yeni stratejik silah sistemleri ABD'yi masaya oturmaya zorluyor. Dolayısıyla 'Stratejik İstikrar' başlığında, ABD'nin tek taraflı çekilerek dağıttığı silahsızlanma mimarisini onarmak için görüşmeler başlayacak. Ortak bildiride 'nükleer savaşın kazananı olmayacağı' vurgusu insanlık hayrına. Siber güvenlik de 'ele alınacak'.

Biden yönetimi işe 'Büyük Güç Rekabeti'yle başladı. Rusya'nın Almanya ile 'oyun kurucu' Kuzey Akım-2 hattını önleyemeyip üstüne soğuk su içti. NATO bildirisinde Ukrayna'nın üyeliğini zikredip 'reformlar' diyerek çıkmaz ayın son çarşambasına bırakmak zorunda kaldı. Ukrayna'ya Belarus'un eklenebilmesi için Merkel sonrasında 'küreselci-Amerikancı' yeşillerin beklenmesi lazım.

Aynı anda Çin ve Rusya ile zımni 'modus vivendi' görüntüsü altında 'Büyük Güç Rekabeti' acınası bir resim sunuyor. ABD, tarihsiz, hafızasız, ilkesiz rakipleri var zannediyor. Bu stratejik akılsızlık karşısında 'Soğuk Savaştan' değil ama 'sıcak savaş' riskinden ürkmek lazım.