Remzi Diril: “Annem ve babam akrabalarımız tarafından tehdit ediliyordu"

Cevap bekleyen pek çok soru var: Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesine bağlı Kovankaya’da (Meğr) yaşayan Hürmüz Diril ve eşi Şimuni Diril’i kim veya kimler kaçırdı? Şimuni Diril'i öldürme amaçları ne? Çift nasıl kaçırıldı? Şimuni Diril nerede öldürüldü? Olay tam olarak ne zaman gerçekleşti? Hiçbir sorunun tam ve net bir cevabı yok. Tek bildiğimiz, köyün yakınındaki derede 65 yaşındaki anne Şimuni Diril’in cansız bedenine ulaşılmış olması. Hürmüz Diril’den ise hâlâ haber yok. Hürmüz ve Şimuni Diril’in oğulları Peder Remzi Diril ile tüm bu sorulara yanıt aradık. Remzi Diril akrabaları Apro Diril’in ifadelerini şüpheli buluyor.

Bize çocukluğunuzun belli bölümünün geçtiği Şırnak’taki Kovankaya köyünü anlatabilir misiniz?
Köyümüzün eski ve hâlâ kullandığımız ismi Meğr. Ermenice bir isim. Meğr Ermenicede ‘bal’ demek. Bizim köyümüz de zaten balı ile meşhurdur. Meğr eski bir Ermeni köyüdür ama biz geldiğimizde onlar çoktan gitmişti. Kayıtlar kayıp olduğu için bizden önceki Ermenilerin akıbeti hakkında hiçbir bilgiye ulaşamadık. Ailem aslen Hakkari’nin Tiari köyünden. Bize Keldani diyorlar, biz ise kendimize Asurlu, dilimize de Asurice diyoruz. Köyümüzde Asurice konuşulur. Ben Meğr’de doğdum. Sekiz yaşına kadar köyümde yaşadım. 1989’da çatışmalardan dolayı köyümüz ve civar bütün köyler devlet tarafından boşaltıldı. Biz çıktıktan sonra askeriye tarafından köylerimiz yakıldı. Biz de İstanbul’da yaşamaya başladık.

Siz göç etmek istemediniz mi?
Özellikle büyüklerimiz köyümüzü bırakıp gitmek istemedi. Devlet de PKK’nın köylüleri kullanmaması için civar bütün köylerle birlikte bizim köyümüzü de boşalttı.

Ne zaman Kovankaya’ya geri döndünüz?
1992’de ilgili mercilere başvurup köyümüze geri dönmek için izin aldık. Köye vardığımızda maalesef diğer köylerdekilerin geri dönmediklerini gördük. 1992 yazını Kovankaya’da geçirdim. Evlerimiz komple yakılmıştı biz tekrar eski sistem evlerimizi geri yaptık. Zaten köyümüzde 1989’da yol, elektrik, su yoktu. 1985’lerde babam bu köyün muhtarıydı. 1992’nin sonbaharında okumak için İstanbul’a geri döndüm. Daha sonraki senelerde ailem ve diğer gençlerin aileleri köye geri dönmemizi istemediler. O dönem bölgede tam bir savaş ortamı vardı. Köy asker ve PKK arasındaki çatışmaların tam ortasında kalıyordu. PKK köye iniyor, bunu gören asker de arkasından operasyon düzenliyordu. Bizler evlerimizden çıkmadan bu çatışmaların bitmesini bekliyorduk. Çatışmalardan kaçmak için çoğumuz gidip mağaralara sığındık. Silahlı gruplar köye indiğinde biz onlara ‘Çıkın buradan gidin’ diyemiyorduk. Mecburen yemek, su veriyorduk. Devlet gelip ‘Niye bunlara yemek verdiniz?’ diye sorduklarında, ‘Biz arada kaldık’ diyorduk. Bu yüzden babam ve diğer komşular defalarca gözaltına alınıp, yargılandı, işlerinden edildi, PKK’ya yardım ve yataklıktan hapiste yatmak zorunda kaldılar. Arada kaldık. 1993’te iki gencimiz kayboldu. Onların kim tarafından öldürüldüğüne dair şahitlerimiz ve görgü tanıklarımız var ama delil yetersizliğinden yargılanmadılar. 1994’te köy tekrar boşaltıldı. Bize ‘Şimdi çıkın yazın tekrar gelirsiniz’ dediler. Biz daha tepeye çıkmadan evlerimizi yakmaya başladılar... Tam bir talandı. Biz Geznağ (Ceviz Ağacı) adında başka bir köye taşındık. Orada da bir sene kalabildik. O köyün halkı ile birlikte tekrar sürüldük ve İstanbul’a geri döndük. 
2004’te köye tekrar dönmek için müracaat ettik. Halkımız köye geri dönmekten korktu. Babam köye dönmemiz için öncülük yaptı, biz de ona destek verdik. Ama her zaman arkasında kalamadık. Eğer tüm aile dönmezseniz, orada işler yürümez.

Şimuni Diril, Hürmüz Diril

En son ne zaman anne ve babanız köyde kalmaya karar verdi?
2010’da ben ve ailem yazları tekrar köyümüze gitmeye başladık. Daha sonra yazları babamın kuzeni Apro Diril de köye gelmeye başladı. Balcılık ile uğraşıyordu. Daha sonra Fransa’dan bir kişi daha geldi. Sonra da sonra amcamlar, çocukları geldi. Ben 2014’de papaz atanınca annem ve babam da 2015’te tamamen köye yerleşti. Ben köye her gittiğimde kilisede ayin yapmaya başladım. Yazları gelenler ayinlere katılıyordu.  Eğer bu olay gerçekleşmeseydi bu sene 50 kişiyi geçeceğimizi tahmin ediyorduk.    
Barış sürecinde ümitlerimiz yeşerdi yeni modern evler inşa etmek ve toprak yol için izin aldık. 2018’de modern evlerimiz ve toprak yolumuz oldu.

Son zamanlarda köyünüze PKK’lılar geldi mi? 
Barış sürecinde dağdan inip ‘Kontrol bizde’ dediler. Barış sürecinin bitmesiyle kontrol devlete geçti. 

En son anne ve babanızdan ne zaman haber aldınız?
Ben en son yılbaşında annemle konuştum. Ona 8 Ocak’ta orada olacağımı söyledim biz konuşurken hat kesildi. Belki de annem ayın 8’inde orada olacağımı anlamamış bile olabilir. Maalesef yoğun programımdan dolayı ayın 8’inde orada olamadım. En son 7 Ocak 2020 akşamı kardeşim konuştu. 8 Ocak’tan sonra anne ve babamızdan haber alamadık. Ben de ayın 12’sinde akrabalarım ile birlikte köye gittim. Anne ve babam evde değillerdi. Evde her şey düzgün olduğundan hiçbir şeyden şüphe etmedim. Babamın kuzeni Apro’ya gidip anne ve babamın nerede olduğunu sordum. Apro ‘Biz gideceğiz, hayvanlara sen bak’ dediklerini söyledi. Akrabalarımla birlikte dönmelerini bekledim. Daha sonra bu akrabalarımla anne ve babamı aramaya çıktık. Bulamayınca Jandarmaya haber verdik. 

Anne ve babanızdan başka köyde sadece babanızın kuzeni Apro Diril mi vardı?
Evet, maalesef Apro bize annem ve babamın kayıp olduğunu haber vermedi. Ben 12 Ocak Pazartesi günü  köye ulaştığımda 11 Ocak Cumartesi günü üç kişi tarafından götürüldüklerini söyledi. Ama daha sonra inandım ki olay 11Ocak’ta değil 8 Ocak’ta gerçekleşmiş.

Siz Apro’nun çelişkili ifade mi verdiğini iddia ediyorsunuz?
Evet. Sadece iddia etmiyorum. Kendi yazılı ifadelerinde çelişki var. 

Bence bir insan dağların arasında bir köyde tek kalmışsa ve korkutulmuşsa çelişkili ifada vermesi doğal. Bu çelişkili ifadelerden size mantıklı gelen bir hikâye var mı?
Yok. Tüm ifadeleri birbiriyle çelişiyor, hiçbir ifadesi birbirini tutmuyor ki. Birinci ifadesinde 2 erkek bir kadının gelip anne ve babamı götürdüğünü söyledi. İkinci ifadesi çok farklı. 

Belki çok korkuyor. Belki konuşursa öldürülmekten korkuyor. Yüzünü, simasını, yaşadığı yeri ve evlatlarını tanıyorlar. Ona kızgın mısınız?
Tabii kızgınım. Çünkü Kasım ayında annem bana Apro’nun kendilerini tehdit ettiğini söyledi. Üstelik bir kere değil bunu birkaç kez yaptığını söyledi. Elimizde belgeler ve ifadeler var. Kimseye iftira atmıyoruz. Şahitlerimiz var. Düşünün neden Mart ayına kadar kimseye bir şey söylemedik? Belgeleri bekledik. Şimdi daha rahat konuşabiliyoruz tabii.  

Apro sizi neden tehdit etmiş olabilir?
Birincisi, 1993’te oğullarının kaybolmasından babamı sorumlu tutuyordu. Babam Apro’nun eşi Meryem Diril’in kendisinden İstanbul’da bulunan oğlunu aramasını, köye geri dönmesini söylemesini istediğini söylemişti. O da arayıp ‘köye dön’ demiş. İki kuzen İstanbul’dan dönerken kayboldular. Babam olayı sahiplendi, avukatlar tuttu ve davalarını takip etti. Babam bu davayı AİHM’ne kadar gönderdi.
İkincisi, babalarımız daha evvel sınır konusunda kavga etmiş ve toprağı bölüşmüş.  Biz evimizi yaparken onların biraz toprağına girdik. Çünkü inşaatı yapan adam bu toprağın ev yapmaya daha müsait olduğunu söyledi. Onlara haber yolladık ‘ya toprak, ya para size ödemeye hazırız’ dedik.
2019 Mayıs ayında Apro Diril anne ve babamın bulundukları eve ateş açtı. 5 el ateş etti. Evde çocuklar yatıyordu, Allah’tan birine denk gelmedi. Şahitlerimiz var. Mahkemedeki ifadesinde  ‘Ben alkollüydüm’ dedi. Sabah sabah kim içer? 

Bu açıklamalarla olayı başka bir boyuta taşıyor gibisiniz. Ne sormak, ne söylemek istiyorsunuz?
Ben bu röportajı biraz olayın bu yönünün de araştırılması gerektiğine dikkat çekmek için kabul ettim. Sorularımız ve beklediğimiz cevaplar var. 7 Ocak’tan sonra köydeki telefon şebekelerinde kesinti yaşandığı iddia ediliyor. Telefon şebekelerinin incelenmesini ve kesintinin doğru olup olmadığının bildirilmesini istiyoruz.
Apro Diril’in HTS kayıtlarının incelenmesini istiyoruz. Apro Diril neden bana ilk olarak anne ve babamın ona ‘Biz gideceğiz, hayvanlara sen bak’ dediğini söyledi? ‘Gittiler’ dedi ve daha sonra ifadesini neden değiştirdi? Apro’nun arkadaşlarından İsmail’in araştırılması gerektiğini düşünüyoruz. Herkes o bölgede dolaşmaya korkarken İsmail sıklıkla nasıl ve neden bizim köye geliyor? Babamın dayısı, Apro’nun amcası Mete Diril babamı neden tehdit etti ve ‘Seni bu köyde barındırmayacağım’ dedi?

Apro Diril ve Hürmüz Diril’in arasındaki husumet devam etmiş olabilir mi?
Apro, anne ve babamın aşağıya doğru gittiğini söylüyor, bizim tahminimiz de böyle. Annemin cesedinin onun dediği gibi aşağı giden yolda bulunan, diğer aşiretin değirmeninin bulunduğu yerden suya atıldığını ve yaklaşık 500 metre sürüklendiğini düşünüyoruz. Otopside darp edildiği yazıyor. Annem neden ve kimler tarafından darp edildi? Apro’nun evinin hemen önünde, eve uzaklığı 100 metre bile olmayan içinden su çıkan bir yer var. Oradan babamın cep telefonunu ve annemin ayakkabısını bulduk. Ayakkabı kolay kolay ayağınızdan çıkar mı? Apro Diril köyümüzde su olduğu halde keçileri nehre götürdüğünü söylüyor. Neden? Anne ve babamın ayak izleri böylelikle silinmiş oldu. Apro’nun evinde bulunan silahta inceleme yapıldı mı? Apro ifadelerinde anne ve babamı kaçıran kişilerin kendini tehdit ettiğini söylüyor. Bu doğru ise Apro’yu kim veya kimler tehdit ediyor? Apro kime veya kimlere güvenip anne ve babamı tehdit edebildi? Soruşturmada zanlı konumunda olan biri var mı? Annem Şimuni Diril”in cesedini çok kötü halde bulduk. Ön otopsi raporunda ‘Yaralanmaya bağlı ölüm’ yazıyor, ancak daha tam otopsi raporunu öğrenemedik. Ne zaman öğrenebileceğiz? Babam Hürmüz Diril’i arama çalışmalarında son durum nedir? 

Peki sizce neden babanızı halen bulunamadı? Sizce babanızın sağ olma ihtimali var mı? 
Eğer Apro’nun dediği doğruysa annem ve babam PKK tarafından kaçırıldıysa, nereye götürüldüklerini bilmiyoruz. Bilmediğimiz çok şey var: Her şey Apro’nun ifadelerine bağlı. 

Not: Apro Diril’e ve ailesine cevap hakkı doğduğunun farkındayım, tüm samimiyetimle bana ulaşmalarını ve haklarındaki iddia ve sorulara yanıt vermelerini bekliyorum.  (Lusyen Kopar) 

Marta Şimoni Kilisesi’nin öyküsü

Siz köyünüzde bulunan Marta Şimoni kilisesinin tadilatına yardımcı oldunuz. Bu kilisenin sizin için önemini anlatır mısınız?   
Azize Şimoni’nin Milatta Önceki dönemde burada yaşadığına ve Yahudi olduğuna inanıyoruz. Allah’a inandığı için putperest Urfa kralı tarafından işkence edilerek ailesi ile birlikte öldürülüyor. Şehadet mertebesine eriştikleri için daha sonraki yıllarda köyümüze bu manastır inşa edilmiş. Aslında Şimoni semavi dinlere inanan herkesin sahiplenmesi gereken bir azize. Kilise, Doğu Şark Kilisesi olarak anılıyor ve o zamandan kalan özel bir ismi yok. Keldaniler’in Katolikliği kabul etmesi 1552’lerde. Şark kilisesi olduğu için tüm Hıristiyanların burada ibadet etmesi mümkün. Marta Şimoni kayaya oyulmuş bir kilise ve hâlâ ayakta. Ayrıca bu kiliseye yakın balları sakladığımız manastır olduğunu düşündüğümüz altı yapı var; bu yapıların üçü sağlam, üçü yıkılmış halde. Eskiler bu manastırda 400 rahibin yaşadığını söylüyorlar. Bunun gerçek olma ihtimali çok büyük çünkü etrafta rahiplerin inzivaya çekilmesi için kayalara birçok oyuklar açılmış. Köyümüz dört kayanın ortasında bulunuyor. Dört kayada bulunan oyuklarda rahiplerin inziva yerlerini görmek mümkün. Köye yerleştikten sonra biz bu kilisede ibadet etmeye başlamışız. 


Kategoriler

Güncel


Yazar Hakkında