Rabbim öfkeden korusun

A -
A +
“Zavallı gelin vurulmaktan kurtulmuştur ama korkudan eli ayağı titremektedir. Şoka girmiştir!..”
 
 
Kadıncağız eli ayağı birbirine dolaşmış, dizlerinin bağı çözülmüş, benzi kül gibi olmuştur.
Bir gözü, tam alnına dayalı tabancanın karanlık namlusunda olduğu hâlde alelacele elindeki kepçeyi tencereye daldırır. Pişip pişmediğine bile bakmadan eti tabağa doldurur. Eniştesine uzatır.
Kayınbirader, et dolu tabağı alır ve suratı bir karış, terk eder mutfağı.
Bir iki dakika içinde tabaktaki eti bitirmiştir. Tekrar gelir, bir tabak daha ister. Bir tabak daha… Yanında da bolca ekmek...
Gelin öyle korkmuştur ki tek laf edemez. Eniştesi üç tabak eti tıka basa midesine indirdikten sonra belki yaptığı kabalığa pişman bile olmuştur ama ses çıkartmadan çıkıp gider…
Zavallı gelin vurulmaktan kurtulmuştur ama korkudan eli ayağı titremektedir. Şoka girmiştir. Derken bir süre sonra işçilerle birlikte tütün tarlasından eve dönen aile fertleri hâliyle yemek bekler.
Gelin, o korku üzerine bir de işçilere sofra kurmanın telaşındadır.
Tabii et herkese yetmez. Bunun üzerine kayınpeder de sebebini sorup araştırmadan geline ağzına geleni sayar. Gelin yaşadığı travmayı öfkelenen kayınpederine de anlatamaz. Zaten gelinlik yapılmaktadır. Kayınpeder ile o yıllarda sesli konuşulamaz...
Aradan çok zaman geçmez. Üç tabak et yiyen kayınbirader fenalaşır. Hastaneye yetiştirirler. Müdahale edilir… Ama kimse evdeki gelinin hâlini görmez… Gelin o gece yarısına doğru müthiş bir bulantı ve kusmayla kendinden geçer.
Bu defa şaşkınlık içinde onu kaldırırlar hastaneye. Herkes galiba apandisiti patladı zanneder.
Hastaneye gider gitmez doktorlar ameliyata alırlar. Hamile olarak ameliyata alınan gelinin ameliyatı çok uzun sürer… Ameliyathaneden çıkartıldığında ise benzi sapsarıdır. Tabii bu durum narkozun etkisinden zannedilir. Ama hamile gelin bir daha uyanmayacaktır. Çünkü o gün tabancayla tehdit edilerek et istendiği sırada korkudan ödü patlamıştır. Doktorların dediğine göre safra tıkanıp patlamıştır.
Ameliyatta vücuda yayılan safrayı temizlemeye çalışmışlardır ama başarılı olamamışlardır.
Çok geç kalındığı için zavallı gelin hem de karnındaki bebesiyle birlikte zehirlenmiş, her ikisi de geride iki yavrusunu yetim bırakarak hayata veda etmiştir.
Şeker komasına giren enişte komadan kurtulmuştur ama gelinin ölmesine en çok o üzülmüş çok pişman olmuş günlerce ağlamıştır. Ne var ki bu pişmanlık fayda vermez…
Rabbim hepimizi kontrol edemediğimiz öfkelerden korusun.

            Selma Ketenci-Samsun

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.