Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        • Pazartesi günü Minneapolis’te George Floyd’un polis tarafından öldürülmesi Amerika’nın dört bir yanında protestoları tetikledi. Brooklyn’den Los Angeles’a, Chicago’dan Louisville’e her yerde isyan var. Minneapolis ise günlerdir yanıyor. Cuma akşamüzeri vardığım bu şehirde havalimanından bir gün önce ateşe verilen karakolun olduğu bölgeye doğru ilerlerken burnuma bir gün önce söndürülen yangıların duman kokuları geliyordu. Bazı binalarda yangın fıskiyeleri hala su fışkırtmaya devam ediyor. Şehrin genelindeyse tuhaf bir sessizlik hakim. Bütün dükkanlar kapalı, zaten Corona yüzünden boşalan sokaklarda hiç kimse yok. Bir de gece yakılan binalar çıkıyor insanın karşısına rastgele.

        • Kentin bütün mağazaları vitrinlerini, camlarını tahta plakalarla kapattı. Şehrin genelinde gece sokağa çıkma yasağı uygulanıyor, ama ilk birkaç saatinde çok fazla uyan yok gibi. Protestocular toplu halde hareket ediyorlar, polis ve Başkan Trump’ın da isteğiyle şehre gelen Milli Muhafızlar (National Guard) kasten müdahale etmiyor, göstericilerin şehrin geceleri çok da hareketli olmayan merkezine doğru gitmelerine izin veriyor. En azından şimdilik.

        • Floyd’u öldüren polis memuru artık hepimizin bildiği o video’nun sosyal medyada yayılmasından beş gün sonra nihayet Cuma günü öğleden sonra tutuklandı. Ancak protestocular “üçüncü derece cinayetten” tutuklanmasını yeterli bulmuyor. Minnesota eyalet kanunlarına göre “üçüncü dereceden cinayet” kasıtlı olmadan insan öldürmek anlamına geliyor. Son yıllarda örneğin opioid bağımlılığından ölen hastaların yakınları ilaç firmalarına bu suçtan dava açtı. Kimi hukukçular polis memurunun öldürme niyetinin olup olmadığını mahkemede kanıtlamanın zor olduğunu söylüyor, kimileri de 10 dakikalık videoda bile bile öldürdüğünün bariz olduğuna dikkat çekiyor. Göstericiler tutuklanmanın bu kadar gecikmesine de isyan ediyor.

        REKLAM

        • Aslında protestoların normal şartlarda etkisini yitirmesi gerekirdi, ama tam tersi oldu. Çünkü göstericiler hukuka olan inançlarını kaybetti. Geçmişte polislere yönelik soruşturmaların sürekli üzerinin örtülmesi, Beyaz Saray ya da Adalet Bakanlığı’nın pek umut vermemesi de etkili. Örneğin Trump ırkçılığıyla bilinen eski bir polis müdürünün “Yağma başlarsa kurşunlar da başlar,” sözünü tweet’ledi ve pek çok kişi bu cümlenin Başkan’ın kendi halkını hedef göstermesi, silahların öldürülmesinin teşvik edilmesi olarak yorumluyor.

        • Minneapolis’teki göstericilerin hemen hepsi istisnasız genç. Ve hemen hepsi çok çeşitli ırklardan oluşuyor. Ağırlıklı olarak beyazların yaşadığı bu şehirdeki gösteriler sadece bir siyah isyanı değil. Başka şehirlerde olduğu gibi alışılmışın ötesinde bir siyah-beyaz dayanışması var. Mesela süpermarketlerden toplanan erzaklar meydanlarda göstericilere dağıtılıyor, işin organizasyonunu da beyaz göstericiler yapıyor. Bazen beyaz göstericilerin siyahlardan daha tutkulu slogan attığı da oluyor.

        • Protestolar tek bir merkezde değil, kentin birçok yerine yayılmış durumda. Küçük gruplar birden çoğalarak kenti kilitleyecek, trafiği durduracak kadar çoğalabiliyor. Cuma gece yarısına kadar biber gazı ve kauçuk mermiyi daha kontrollü kullandı polis; bir gece öncesinden daha kontrollü bir şehir var gibi şimdilik.

        • Kentin farklı mahallelerinde, zengin semtlerde dahi evlerin camlarında Floyd’a destek afişleri ya da birkaç yıldız siyah protestocuların kullandığı “Black Lives Matter” sloganlarını görmek mümkün. Başka Amerikan şehirlerinin aksine Minneapolis şaşırtıcı bir şekilde bu tartışmasız polis şiddeti karşısında birlik olmuşa benziyor. “BLM” sloganları ve George Floyd’un resminin olduğu afişlerin dışında bir de hemen her yerde “Fuck 12” sloganları göze çarpıyor—“12” argoda polis anlamına geliyor.

        Notlarım devam edecek.

        Diğer Yazılar