Prof. Dr. Ergun Özbudun: Reformun samimiyetine bir saniye bile inanmadım... | Özel Röportajlar

Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Ergun Özbudun, hükümetin 'yargı açılımı'nı eleştirdi: Reform söylemlerinin ciddiyetine bir saniye bile inanmadım, çünkü açıklamaları samimi bulmuyorum. Senelerdir haksız yere tutuklu olanlar içerdeyken ümitli olamayız.

MELEK GEDİK | KARAR

Anayasa Hukukçusu, Gelecek Partisi Siyasi Söylem Danışma Kurulu üyesi Prof. Dr. Ergun Özbudun, KARAR TV'de çarpıcı açıklamalarda bulundu. 

Özel Röportajlar programında Ahmet Taşgetiren, Elif Çakır ve Yıldıray Oğur'un sorularını cevaplayan Prof. Dr. Özbudun, hükümetin başlattığı 'yargı reformu'nu eleştirdi, "Reform söylemlerinin ciddiyetine bir saniye bile inanmadım, çünkü açıklamaları samimi bulmuyorum. Senelerdir haksız yere tutuklu olanlar içerdeyken ümitli olamayız" dedi. 

Özbudun, 2007'de yapılan anayasa çalışmalarına neden katıldığını da KARAR TV'de anlattı, "2007'de AK Parti'nin demokratikleşme samimiyetine inandığımız için o görevi kabul ettik" ifadelerini kullandı. 

"AKTİF SİYASET İÇİNDE DEĞİLİM AMA...

Gelecek Partisi Siyasi Söylem Danışma Kurulu'nda yer alan Özbudun, 'Artık aktif siyaset içinde misiniz' sorusuna şu cevabı verdi:

"Aktif siyasetin içinde değilim, Davutoğlu'nun kurucu üyelik teklifini de ileri yaşım ve sağlık koşullarım nedeniyle reddettim. Fakat partinin Siyasi Söylem Danışma Kurulu'nun üyesiyim. Geçtiğimiz günlerde ilk toplantısını yaptık, 'Daha çok partinin siyasi söylemi ne olmalı?' konusu üzerinde çalışmalar yapacak. Bu aktif bir görev değil. Üslup bence çok önemli. Türkiye'de bugün en çok şikayetçi olduğumuz konuların başında siyasetteki üslup geliyor. Sert, ötekileştirici ve düşmanca bir tavır konusu.

Davutoğlu'nun siyasi üslubu için de Özbudun, "Bütünleştirici, bütün kesimleri kucaklayıcı, uzlaştırıcı ve hasımlarını hain ilan etme gibi aşırılıktan uzak, benim de siyaset anlayışıma uygun bir söylem içinde" ifadesini kullandı. 

"BİR SANİYE BİLE CİDDİYE ALMADIM"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başlattığı 'hukuk reformu'nu eleştiren Özbudun "Söylendiği andan itibaren bir saniye bile bunun ciddiyetine ve samimiyetine inanmadım. Niye inanmadım? Reform, köklü bir değişiklik ister; yani iktidar blokun son yıllarda uyguladığı eylemlerden yüz seksen derece dönmesi anlamını taşır. Fakat hukuk sistemini bu hale getiren, yine aynı iktidardır.

"İKTİDARIN MAHİR OLDUĞU ALAN... ALGI YÖNETİMİ..."

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ve dünyada benzeri olmayan ucube sistemi, Türkiye'nin başına musallat eden yine bugünkü iktidardır. Hükümetin icraatlarında yüz seksen derecelik bir sapma olacağını düşünmüyorum. Bu iktidarın çok mahir olduğu bir konu var, algı yönetimi. Bir şeyler dönüşüyor algısı verebilmek. Belki bir takım makyaj niteliğinde jestler yapılacaktır. Fakat ben ciddi bir dönüşümün geleceğini düşünmüyorum" diye konuştu. 

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile iş insanı Osman Kavala'nın tutukluklarını hatırlatan Özbudun "Sayın Demirtaş, Sayın Kavala gibi kamuoyunu yaralayan ve uzun süren tutuklu olanlar için biraz ümit duyar gibi olmuştum... Fakat hemen ertesi gün Sayın Cumhurbaşkanı ve Bahçeli, bu iki kişi ile benzerlerini suçlayan açıklamalarda bulundular. Açıkçası başta hafif makyaj olarak nitelediğim söylemler için de ümidim kalkmış durumda.

"CEZAEVİNDE HAKSIZ YATANLAR ÇIKMADIKÇA..."

Umarım yanılıyordum ama geçmiş tecrübelere bakınca da yanıldığımı sanmıyorum. Başta bu iki saygın şahsiyet olmak üzere, senelerdir haksız yere tutuklu yatan isimler tahliye edilmedikçe fazla ümitli olmaya da neden yok" ifadelerini kullandı.

Türkiye'de hukuk alanında her şeyden önce bir zihniyet problemi olduğunu ifade eden Özbudun, HSYK'yı işaret etti, "Benim için yargıdaki problemin kökeni, 2017'deki değişiklikle gerçekleştirilen HSYK yapılanması" dedi.

"GÖSTERMELİK TEDBİR İLE ZİHNİYET DEĞİŞMEZ..."

Özbudun şöyle devam etti: "Reform adına ciddi bir değişiklik çıkacağına inanmıyorum. Çünkü bu tümüyle bir zihniyet değişikliği anlamına gelir. Bunca yıldır devam eden zihniyetin, birkaç göstermelik tedbir ile değişebileceğine kani değilim. Ve dediğim gibi sorunun kökeni de HSYK'nın bugünkü yapısı. 2017 değişikliği, tamamen siyasi iktidara bağlı bir Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) yarattı. Peki, niçin? Bütün hakimlerin özlük işleri hakkında karar verme yetkisi bu kurulda. Tayinden tutun terfi, azil, disiplin cezaları... Meslek hayatınızı etkileyen her işlem bu kurulun yetkisinde.

Peki, bu kurul nasıl oluyor? Ya da demokratik ülkelerde bu kurul nasıl oluşuyor? Venedik Komisyonu ile Avrupa Hakimleri İstişare Konseyi'nin raporlarına baktığımızda, yargının gerçek anlamda bağımsız olabilmesi için hakimlerin tüm özlük işlerinin siyasi makamlara bağlı olmayan, onlardan bağımsız özerk heyetler tarafından gerçekleştirilmesi gerektiği vurgulanıyor.

basliksiz-1-002.jpgAnayasa Hukukçusu, Gelecek Partisi Siyasi Söylem Danışma Kurulu üyesi Prof. Dr. Ergun Özbudun, Özel Röportajlar'a konuk oldu. Özbudun, Ahmet Taşgetiren, Elif Çakır ve Yıldıray Oğur'un sorularını cevapladı. 

"HAKİMLERİN SEÇTİĞİ BİR ÜYE YOK"

Türkiye'deki tablo baktığımızda, 2017'den önce bütün eleştirilere rağmen, yargıda bu rapor doğrultusunda bir sistem vardı. 2017'den önce HSK'nın 22 üyesinin 15'ini, hakimler kendi aralarından seçiyorlardı. Bugün 13 kişilik kurulda hakimlerin kendi seçtiği tek bir üye bile yok. 6'sını Cumhurbaşkanı seçiyor, 7'sini Meclis seçiyor güya ama onlar da iktidar bloku tarafından seçiliyor. HSK dolayısıyla hakimlerin kendi aralarından seçtikleri eşitlerden oluşmuyor. Tümü de siyasi iktidara bağlı, böyle bir yapıda yargı bağımsızlığından söz etmezsiniz. Tamamen siyasi iktidarın iradesine tabi yargı yaratmış oluyorsunuz. "

HSYK NASIL OLUŞTURULMALI?

Özbudun, HSYK'nın yeniden düzenlemesi ve siyasi iktidara bağlılıktan tamamen kurtulması gerektiğini belirtti.

Özbudun şunları kaydetti: "Danıştay ve Yargıtay'ın kendi hakimleri arasında seçilmelidir ve bir kısmını da Meclis seçmeli. Bunun altını çiziyorum; mutlaka ve mutlaka nitelik çoğunlukla yani 3'te 2 bir çoğunlukla olmalı. Böylece belli bir siyasi angaje olmadan, Meclis'te bir uzlaşmanın sağlanmasına da vesile olur."

HÜKÜMET NEDEN 'REFORM' DEMEYE BAŞLADI?

Ahmet Taşgetiren'in, 'ekonomik gerekçelerin, hükümeti reforma zorlayıp zorlamayacağı' yönündeki soruya cevap veren Özbudun "Deniz bitti de ondan... Çünkü hakikaten rahmetli Demirel'in de ifade ettiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti hazinesi 25 sente muhtaç hale geldi. Bu değişim algısı özellikle yabancı çevrelerde yaratılmak isteniyor. Ama bu çevreler bu konuda dikkatli. Yabancı çevrelerin makyaj niteliğindeki jestlerle avunacaklarını zannetmiyorum.

"MÜHİM OLAN KÖKLÜ SİSTEM DEĞİŞİKLİĞİ..."

Reformların samimiyetler yapılsa bile sorunun sistem ile ilgili olduğunu vurgulayan Özbudun "Cumhurbaşkanlığı Hükümeti Sistemi, tek adam yönetim sistemidir. Bunun başka bir izahı yok, bütün yetkiler bir şahısta toplanıyor ve bunu denetleyecek herhangi bir mekanizma mevcut değil.

Doğru, dürüst bir yasa denetimi de yok. Sivil toplum kuruluşları ve basın baskı altına alınmış, alınmamış olanlar da çeşitli baskı ve tehditler altında. Bu yüzden sadece HSK'nın yapısının düzeltilmesi ile sistem düzeltilmez. Mühim olan köklü sistem değişikliğidir" diye konuştu.

basliksiz-1-003.jpg

"DEMİRTAŞ'IN İÇERİDE TUTULMASININ DEVLETİ KORUMAKLA ALAKASI YOK"

Yargının araçsallaştırmasına her zaman karşı olduklarını belirten Prof. Dr. Ergun Özbudun  "Zihniyeti değiştirmek kurumları değiştirmekten daha zor. Sayın Adalet Bakanı güzel şeyler söylüyor, ama uygulamada öyle olmuyor. Kürt sorunundan bahsettiniz; burada hiç değilse demokratik bazı ilkeler bazında bir mutabakata varılmalı ve bu alerjin bünyelerden atılması sağlanmalı.

 

Elbette suç işleyen biri varsa cezalandırır ama bir kayyum rezaleti de yaşanmamalı. Sayın Demirtaş'ı, AİHM kararlarına rağmen 4 yıl içeride tutmanın devleti koruma ile alakası yoktur. Böyle yaparak devleti korumuş olmuyoruz. Bilakis devletin uzun vadeli menfaatlerine zarar veriyorsunuz "ifadelerini kullandı. 

"TEK YOL İYİLEŞTİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM"

Tüm muhalefetin iyileştirilmiş parlamenter sistemden yana olduğunu ve bu durumun memnuniyet verici olduğunu ifade eden Özbudun, "Muhalefetin, parlamenter sistem yönünde bir tercihte bulunduğunu görüyoruz. Bu önemli bir şey. Sistem, mutlaka parlamenter sistem yönünde olmalı.

Bunun vasıflarını da hukuk fakültesi birinci sınıf öğrencileri bile bilir; sorumsuz ve yetkisiz bir devlet bakanı ve parlamentoya karşı sorumlu bir bakanlar kurulu ve başbakan. Bugün bakanlar kurulu yok, başbakan yok, Cumhurbaşkanı bütün icra yetkilerine sahip. Dolayısıyla iyileştirilmiş parlamenter sistem, tek çıkış yolu gibi görünüyor. Diğer değindiğimiz tüm sorunların tedavi yöntemi olarak" açıklamasında bulundu.

 

 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN