Tüm öngörüleri doğru çıkan bilge diplomat, emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ’dan çarpıcı “Afrin Operasyonu” analizi. Elekdağ, “Teröristler telef olmamak için kenti terk etti” dedi ve uyardı: Eğer ‘Menbiç modeli’ni kabul ederlerse, Amerika’nın hamiliğinde bir garnizon Kürt devleti kurulmasına yardım etmiş olacaklardır.

Sevgili okurlarım,

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin  (TSK) 58 günde Afrin’i kontrol altına alması ve yakıp yıkmadan, adeta tereyağından kıl çeker gibi kent merkezine girip hakimiyet kurması, Türk Milleti tarafından sevinçle karşılandı. Strateji uzmanları, Afrin’de sağlanan başarının, terör koridorunun arındırılmasında ilk adım olması ve devamının getirilmesi umudunu paylaştılar

Bununla birlikte ortada yanıt bekleyen birçok soru var.

Tüm öngörüleri doğru çıkan bilge diplomat, emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ ile yapacağım bu söyleşide; Afrin’in merkezindeki PKK/PYD teröristlerinin son anda direnmekten vazgeçip kaçmalarının ardında bir pazarlığın bulunup bulunmadığı... Afrin başarısının Türkiye’ye ne gibi kazanımlar sağladığı... Buna karşılık ABD ile PYD/PKK’ya neler kaybettirdiği ve Ankara’da 3,5 saatlik Erdoğan-Tillerson  görüşmesi sonucunda sağlanan mutabakatın ulusal çıkarlarımızla ne ölçüde bağdaştığı gibi sorulara cevap arayacağım.

* * *

UĞUR DÜNDAR (U.D.): Sayın Elekdağ, TSK’nin Afrin başarısını nasıl değerlendiriyorsunuz? Afrin’in beklenenden çok kısa sürede, üstelik yakıp yıkmadan kontrol altına alınması Türkiye’ye ne gibi kazanımlar sağladı?

SİYASİ DENGELER LEHİMİZE DEĞİŞTİ

ŞÜKRÜ ELEKDAĞ (Ş.E.): Bu zafer her şeyden önce Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üstün muharebe yeteneğini ortaya koydu. 15 Temmuz felaketinin yarattığı sonuçların Türk Ordusu’nu çökerttiği gibi bir görüş, hem içerideki bazı çevrelerde, hem de dışarıda benimsenmişti. “Afrin harekâtı” bu izlenimi kökünden sildi... ABD’nin desteğiyle oluşturulması planlanan “Kürt Koridoru”nun -şimdi buna “terör koridoru” diyoruz- Akdeniz’e ulaşmasının önünü kesti. Afrin’den  havan ve roket atışlarıyla Reyhanlı ve Kilis’te çok sayıda vatandaşımız ölüyor  ve yaralanıyordu. Türk askerinin Afrin’e girmesiyle bu cinayetler de önlendi. Afrin ayrıca, aynen Kandil gibi  topraklarımızda kanlı terör eylemleri planlayan ve uygulayan bir merkezdi. Türkiye’ye eylem amacıyla gönderilen canlı bombalar ve eylemciler burada eğitiliyor, sonra da Hatay’a açılan bir kapı niteliğindeki Amanos Dağları üzerinden ülkemize gönderiliyordu. Şimdi bu kapı kapanmış oldu. Bütün bu nedenlerle, PKK ve PYD teröristlerini temizlemek amacıyla Afrin’e yapılan harekât meşru ve haklıdır. Son bir tespitim de, Afrin harekâtının Suriye’deki siyasi dengeleri Türkiye lehine değiştirmiş olduğudur.

(U.D.): Türkiye’nin eli, Afrin’le kuvvetlendi diyebilir miyiz?..

(Ş.E.): Evet!.. Önce Cerablus, sonra Afrin harekâtlarıyla Türkiye, Suriye’de Rusya, İran, rejim ve ABD’den sonra beşinci söz sahibi aktör haline geldi.

(U.D.): Afrin kent merkezinin bu kadar kolay ve zayiatsız ele geçirilmesi beklenmiyordu. Yedi binden fazla teröristin son anda kaçmalarının sebebi sizce nedir?

ABD DESTEĞİ OLMADAN YPG BİR ŞEY YAPAMAZ

(Ş.E.): Türkiye’nin ve uluslararası camianın beklentisi, terör örgütünün azimli bir direniş sergileyeceği, TSK’ya büyük zayiat verdireceği ve kentte çok şiddetli meskûn mahal savaşlarının cereyan edeceği merkezindeydi. Teröristler de, hendekler, tüneller ve beton koruganlarla, böyle bir savaşa ve direnişe hazırlanmışlardı. Bu kanlı savaşın uzayacağını, uluslararası camianın ayağa kalkacağını ve Türkiye’ye “dur” diyeceğini hesaplıyorlardı. Fakat güvendikleri dağlara kar yağdı!.. Bekledikleri gibi, ABD, AB veya Birleşmiş Milletler müdahale için harekete geçmedi. Ümitleri tamamen kırılınca, telef olamamak için kenti terk etmekten başka çareleri kalmadı. CENTCOM’un (ABD Merkezi Kuvvetler Komutanlığı) generalleri, YPG’nin (PYD’nin silahlı kanadı) cesaretini, savaş motivasyonunu ve gücünü öve öve bitiremiyorlardı. Ama Afrin’deki çatışmalar, YPG’nin ABD hava desteği olmadan etkili bir güç olmadığını ortaya koydu. PKK/PYD kaçarken, bundan sonra  gerilla savaşı yapacaklarını, Türk Ordusu’nu her yerde, her fırsatta vuracaklarını ilan ettiler.

PSİKOLOJİK AÇIDAN DA SAVAŞI KAYBETTİLER

(U.D.): Medya bir pazarlık iddiasını gündeme getirdi. Buna göre, ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’un Ankara’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı görüşmelerde taraflar arasında kaba hatlarıyla şöyle bir gizli mutabakat oluşmuş: “ABD, Fırat’ın batısında, yani Afrin konusunda Türkiye’ye yardımcı olacak ve Menbiç’te uzlaşıcı hareket edecek, buna karşılık olarak Türkiye de, Fırat’ın doğusunda PKK/PYD varlığına ve ABD’nin garnizon devlet kurmasın karşı çıkmayacakmış!..” Şimdi soruma geliyorum. Teröristlerin kentten direnmeden çekilmelerine -varsa eğer- bu mutabakatın etki yapmış olması düşünülebilir mi?

(Ş.E.): Önce bir noktayı vurgulamak isterim. Bir pazarlık yapıldığını varsaysak bile, kanaatimce PKK/PYD’nin kararını esas etkileyen faktör, TSK ile ÖSO’nun savaşma azmi ve yeteneğidir. Esasen, 3500 zayiat vermiş olan örgüt, direnişinin bir sonuç getirmeyeceğini anlamış ve psikolojik açıdan savaşı kaybetmişti. Bu durumda  CENTCOM, örgütün kentte kalıp tamamen telef olmasını önlemek istemiş olabilir.

(U.D.): Şu pazarlık konusunu biraz daha açar mısınız?

(Ş.E.): Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Anadolu Ajansı’nın kendisiyle yaptığı söyleşide (22.03.2018) oldukça ayrıntılı  bilgi verdi. Çavuşoğlu, 23 Şubat’ta Ankara’da yapılan Erdoğan-Tillerson görüşmesinde, karşılıklı anlayış hasıl olan temel noktaların Washington’da 8-9 Mart’ta toplanan ortak çalışma grubunda bir yol haritasına oturtulmak üzere ele alındığını, ancak, Tillerson’un görevden uzaklaştırılması üzerine çalışmaların durduğunu belirttikten sonra, Ankara’da üzerinde mutabık kalınan iki aşamalı plan hakkında şu bilgileri verdi: Birinci aşamada bir Menbiç modeli üretilecektir. Bu modele göre; önce YPG Menbiç’ten ABD ve Türkiye’nin nezaretinde çıkartılacak ve bundan sonra Menbiç’in güvenliği Türkiye ile ABD tarafından sağlanacaktır. Bundan sonra da Menbiç’in  kim tarafından, nasıl yönetileceğine ve güvenliği kimin tesis edeceğine yönelik adımlar atılacaktır. Yönetimin belirlenmesinde temel kriter; demografik yapı olacaktır. İkinci aşamada, Menbiç’te uygulanan model, Rakka’da ve Fırat’ın doğusunda da sürdürülecek ve bu şekilde bölgede istikrar sağlanacaktır.

basliksiz-2

Menbiç modeli hayaldir ve ulusal çıkarlarımıza terstir


(U.D.): Bu önerinin uygulanabilir bir yönü var mı?

(Ş.E.):Menbiç modeli” diye lanse edilen bu model, hem hayalidir, hem de uygulanabilirse, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına toptan ters düşen bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Fırat’ın doğusunda PKK/PYD’nin varlığına son verilmesi, sonra da seçimle demografik orana göre bir yönetim oluşturulması, gerçeklerden kopuk hayalperest bir düşüncedir. Olacak şey değil ama, bir an için PKK/PYD’nin kendini lağvettiğini varsayalım. Bu durumda dahi, PKK/PYD öylesine organize bir siyasi yapıdır ki, yapılacak bir seçimde derhal baskın çıkıp yönetimi ele geçirmesi beklenmelidir. Ankara’nın böyle bir öneriyi kabul etmesinin iki sonucu olur. Birincisi, Amerika’nın hamiliğinde bir garnizon Kürt devletinin kurulmasına yardım etmiş olur. İkincisi de Suriye’nin parçalanmasını desteklemiş olur. Türkiye’nin siyasi liderlerinin, bu denli “naif” olmaları ve çok açık gerçekleri dahi fark edemeyip “aldatıldık” diye hayıflanmaları, ülkemiz için cidden kahredici bir zafiyettir!..

(U.D.): PYD cenahından “ABD Afrin’de bizi sattı” yolunda sesler çıkıyor. Bunun bir sonucu olabilir mi?

PYD/YPG’NİN ABD DESTEĞİ OLMADAN YAŞAMASI ZOR

(Ş.E.): Zannetmiyorum. Çünkü PYD’nin ABD desteği olmadan yaşaması çok zor... Türkiye’nin Afrin harekâtı PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde otonom veya bağımsız bir yapılanmaya gidebilmesinin sınırlarını ortaya koymuştur. ABD bölgeden çekilmeye karar verdiği anda Türkiye bu yapılanmayı yaşatmaz!.. Yani otonom veya bağımsız bir Rojova, ABD’nin fiili desteği olmadan mevcudiyetini çok zor idame ettirebilir.

(U.D.): Peki Rusya?..

(Ş.E.): Rusya da PYD’yi kolluyor ama, Suriye’nin bölünmesine ve toprak bütünlüğüne daha çok önem veriyor. Bu bakımdan PYD’nin kısıtlı özerk bir yapıya sahip olmasını uygun görüyor... Rusya ayrıca. azami ölçüde yanına çekmek istediğinden, Türkiye’nin hassasiyetlerine de dikkatli davranıyor. Türkiye’nin Afrin operasyonunu Rusya’nın onayı ve belirlediği sınırlar içinde yapmış olduğunu  unutmayalım.