17 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Penceresiz bir şehit evi

Rıza Zelyut

Rıza Zelyut

Eski Yazar

A+ A-

Penceresiz bir şehit evi
Önünde bayrak asılı
Penceresiz bir şehit evi
Duvarları çöktü çökecek

Yoksulluk akıyor sağından solundan
Derin bir tevekkülle kadere baş eğmiş duvarlar
Susuyor yerler gökler susuyor
Yoksulluk yağıyor gökten
Yerden yoksulluk fışkırıyor
Önünde bir bayrak asılı
Belli etmiyor yüzünü
Belli ki içi karalı
Mırıltısı yellerde duyuluyor:
Cam bile taktıramamış boş pencereye
Ölüm gelmiş bu ıssızlıkta orayı bulmuş
Kader denebilir mi buna

Uzaktan bir takım gelmekte
Apoletli, türbanlı, kravatlı
Burada bir bayrak
Dalgın hüzünlü kimsesiz
Atılacak o nutku beklemede
Penceresiz bir şehit evinde

Hey gidi şehidim!
Sen ki o uçaklara binip o hayal ülkelerine gidemedin
Paralar kazanamadın başka gençler gibi gemiler dolusu
Cebin hep boştu
Bir avuçluk tarlanda geçti ilk gençliğin
İç geçirerek baktın
Ara sıra indiğin şehrin vitrinlerine
Gösterişli evleri göğe tırmanan merdiven sandın
Yel gibi geldin sel gibi gittin
İçinde filizlenmiş o ilk aşkınla

Ağlar o penceresiz ev
Ağlar topraklar
Söğüt ağaçları yolar saçlarını
Otlar biraz daha erken kurur
Kuşlar sanki ölüme uçar
İteklenirsin neredeyse
Bir on beşte ölmedin diye

İşte bir bayrak
Bir de senin ona sarılı kutlu anın
Yuttu iki metrelik toprak her şeyi
Atılan nutuklar çürüdü gitti
Çok ıraklarda birilerinin kalbinde
Kanayan bir yara olarak kaldı